Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 34)- “Ma rihna nehna hon”- Kadın Savunma Ağı

Samandağ’da kadınlar, depremde hayatını kaybedenleri anmak üzere 40. gün yürüyüşü düzenledi: “Ma rıhna nehna hon!” (Gitmiyoruz, buradayız!). Kadınlar yürüyüşte "Hüznümüz isyanımızdır" yazılı pankart taşıdı

Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 34)- “Ma rihna nehna hon”- Kadın Savunma Ağı

Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta kalmaya devam etti. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.

 

Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz

ÖNCEKİ GÜNLER İÇİN:

Gün 34 (18 Mart):

Samandağ’da kadınlar, depremde hayatını kaybedenleri anmak üzere 40. gün yürüyüşü düzenledi: “Ma rıhna nehna hon!” (Gitmiyoruz, buradayız!) dedi. Kadınlar yürüyüşte “Hüznümüz isyanımızdır” yazılı pankart taşıdı.

Bugün depremin 40. günü. Bugün ölülerini gömemeyen Samandağlı kadınlar anma için yürüyüş çağrısı yaptı. Bizde sabah kahvaltısında aşevinde Validebağ Savunması tarafından Ovacık Kooperatifi’nden alınan peynirleri dağıttık. Herkes çok beğendi. Kahvaltıdan sonra kamp alanını toplayıp Samandağ’a doğru yola çıkmak üzere hazırlık yaptık. Yeşilpınar Mahallesi’nde yaşayan Samandağlı bir kadın arkadaşımız arabasıyla beraber Samandağ’ına yola çıktık. Onun çocuklarını annesine başka bir yere bıraktıktan sonra evden bahhur alıp yürüyüş alanına geçtik.

Deniz Hastanesi önünden Yeni Park’a doğru kadınlarla birlikte yürüyüş yaptık. “Hüznümüz isyanımızdır” pankartı taşınan yürüyüşte kadınlar ellerinde rihen ve bahhur taşıdı. “Gitmiyoruz, buradayız” anlamına gelen Arapça “Ma Rihna Nehna hon” sloganı ve Türkçe “Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok” sloganları da atıldı yürüyüşte.

Yürüyüşte kadınların ağıtları çok keder yüklüydü. Enkazda kaybedilenlerin isimleri sayıldıktan sonra ah ederek başlayan duygu büyük bir öfkeye dönüştü. Enkaz başlarında durup kaybettikleriyle konuştu kadınlar. Antakya’da bahur ve rihen yakma ritüeli kaybettiklerinin yasını tutmak için yapılırmış. Birde yürüyüş boyunca ellerinde Antakya’da reyyan dedikleri murt bitkisini taşıdılar ve enkazların yanından geçerken üzerlerine koydular.

Bu bitkiyi bir gelenek olarak ölen yakınlarının mezarının üstüne koyuyorlarmış. Ama enkazdan çıkarılmayan ve kaybolan insanların hala bir mezarı olmadığı için kadınlar bu bitkileri enkazların üzerine bıraktı. Samandağ’da yıkım diğer ilçelere göre çok daha büyük. Bu enkazın ortadan kaldırıp orada yaşamın yeniden nasıl kurulabileceğini düşündük yürüyüş boyunca. En etkileyici kısmı yıkık bir evin balkonunda oturan adamın görüntüsüydü. Antakya’nın durumunu da anlatıyordu. Yıkılmış bir kentte yıkılmış bir yaşamda yaşamaya zorlanıyordu.

Samandağ’da yürüyüş sonrası dayanışma noktamıza döndük.  Hava yağışlı olduğu için dağıtım yapamadık ama dağıtılacak paketleri hazırladık. Geceye doğru arkadaşımız Çiğdem’i karşılayıp günü bitirdik.