Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 29)- Kadın Savunma Ağı

Bugün çok yorulduk ve ıslandık. umuyoruz ki yarın daha az yağmur yağar ama hava durumu hiç öyle göstermiyor.

Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 29)- Kadın Savunma Ağı

Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta kalmaya devam etti. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.

Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz

ÖNCEKİ GÜNLER İÇİN:

Gün 29 (13 Mart):

Yağmurlu ama soğuk olmayan bir güne uyandık. hafta boyunca bu şekilde yağmurun devam etmesini bekliyoruz. bu, yardım dağıtırken ve kamp alanında işimizi zorlaştırıyor. Hareket halinde olduğumuz için biz pek hissetmesek de sürekli artçılar olmaya devam ediyor. İnsanlar yeni bir yıkıcı sarsıntının olmasından endişe ediyorlar. Hasarlı binaların acil yıkılması, kentin yeniden inşa edilmesine ihtiyaç var.
Bugün yeni dayanışma malzemeleri geleceği için erkenden uyandık. Hızlı bir kahvaltının ardından yeni gelecek eşyalara yer açmak için depoları düzenledik. Ardından iş bölümü yaptık, bir grup arkadaş hijyen çadırını, bir grup arkadaş kıyafet çadırını düzenledi. Bir arkadaşımız da çocuklarla çalışma yapmak üzere eski hayvan pazarının oradaki AFAD kampına gitti. Biz çadırları düzenlediğimiz sırada, AFAD kampına giden arkadaşımız mültecilere uygulanan ırkçılık ve şiddetten kaynaklı kampı terk etti. Kamp alanındakilerin insanlık dışı koşullarda yaşamaya çalıştıklarını, gün aşırı otobüslere doldurularak Reyhanlı’daki kamp alanlarına yollandıklarını, kampta özellikle çocukların aç olduğunu anlattı bizlere.


Sabah saat 8’de beklediğimiz kamyon saat 10 gibi geldi. Gelen eşyaları boşalttık. Depolara yerleştirmek üzere tasnifini yapmaya başladık. Biz eşyaları depoya yerleştirirken yağmur başladı. Bir yandan depoya yerleştiriyorduk bir yandan da ihtiyaç listesi topluyorduk. Yağmur nedeni ile sabah kurduğumuz düzen dağıldı. Aynı zamanda Toygarlı köyünün poşetlerini hazırladık. Bir ekip arkadaşımız Toygarlı’ya doğru yola çıktık. Arkadaşlarımız dağıtım yaparken biz de depoları tekrar düzenleme çabasına giriştik. Ancak ara ara bastıran yağmur hem eşyalarımızı hem de gece yakacağımız odunlarımızı ıslattı.

Toygarlı’da ihtiyaç listelerini toplamakta ve ulaştırmakta bize yardımcı olan Merve’nin kaldığı yere geldik. Varlığımızda kadınlar 25 kişilik ıspanak böreği yapmak üzere ıspanakları yıkayıp doğruyorlardı. Biz geldiğimiz için ufak bir mola verdiler, Antakya kahvesi eşliğinde sohbet etme fırsatımız oldu.

             

Defne’ye biraz uzak bir köy olduğu için ve ciddi bir yıkım olmadığı için kimsenin gelmediğini, ellerine yardım ulaşmadığını, köyde oldukları için etraftaki tarlalardan topladıklarıyla günlük yiyecek ihtiyaçlarını az da olsa karşılamaya çalıştıklarını, evlerine girmeye korktuklarını bu yüzden 25-30 kişi bir arada sera çadırlarında kaldıklarını anlattılar. Barınma, temizlik, yiyecek gibi en temel ihtiyaçlara ulaşmakta bile zorluk yaşayan herkes gibi Toygarlı’da yaşayanlar da geleceklerinden endişeli. Kahvemiz biterken yağmurun da hafiflemesi ile poşetlerimizi dağıtmaya başladık. Bunca şeyin arasında kadınlarla bir araya her geldiğimizde hepimizin gözleri gülüyor. Ayaküstü edilen muhabbetler yükümüzü hafifletiyor. Toygarlı’dan ayrılırken bir kaç gün sonra görüşmek üzere sözleştik.

                       

Kaldığımız çadır alanına yakın oturan, hemen her gün ziyaretimize gelen kadınlar öğlen arayıp bizim için yaptıkları kısırı gelip almamızı söylediler. Bu sayede öğle yemeğini aradan çıkarmış olduk.

Akşam saatlerinde işlerimizi biraz hafifletip ev gezmelerine gittik. Nazlı ablalarda depremin ilk yaşandığı günü kadınlarla tekrar konuştuk, 20 şubatta 6.4 şiddetindeki depremin akılda daha çok kalıcılığını, etkisinin daha büyük olduğunu, bir genç kadının ilk depremde balkondan atlayıp camların üzerine düştüğünü ve bütün hastaneler yıkıldığından 3 gün boyunca dikiş için hastane bulamadıklarını söyledi. Kadınlardan bir tanesi ‘’ben artık apartmanda, ara katta yaşayamam’’ dedi. Nazlı ablalarda biraz daha oturduktan sonra Yelda ve çocuklarının yanına geçtik. Yelda bize kendi elleriyle taze öğüttüğü Antakya kahvesini pişirdi, süvarilerimizde içtik. uzun zamandan sonra küllük ve cam bardak gördük. Yelda’nın çocukları gök gürültüsünü deprem sandıklarını, 4 yaşındaki kızının yüksek ses olduğunda ‘’anne sessiz ol deprem bizi duymasın’’ dediğini, bulundukları yerde tuvalet imkanları olmadıkları için seyyar tuvalet talep ettiklerini ama önlerinde 345 kişi olduğunu, küçük çocukların olduğu mahallelerde binalara da giremedikleri için çocuklar ve hijyen açısından zor olduğunu söyledi. çocuklardan birinden göz problemi olduğundan bahsettiler, gönüllü gelen göz doktoru arkadaşımızla yarın onun yanına geçeceğiz. Bugün çok yorulduk ve ıslandık. umuyoruz ki yarın daha az yağmur yağar ama hava durumu hiç öyle göstermiyor.