Sahip olduklarımızı savunmaya, sahip olmadıklarımızı kazanmaya!

Damızlık kızlar değiliz, olmayacağız! Hayatı istiyoruz, eşit, özgür bir yaşamı arzuluyoruz. Bugün sahip olmadığımız her şeyi istemekten de bize ait olanı savun­maktan da asla vazgeçmeyeceğiz! İtaat yok kadınlar var!

Sahip olduklarımızı savunmaya, sahip olmadıklarımızı kazanmaya!

Siz geçiş neslisiniz, derdi Lydia Teyze. En güç durumda olan sizsiniz. Sizden beklenen fedakârlıkların farkındayız. Erkeklerin sizi aşağılamasına dayanmak zor... Sizden sonra gelenler için daha kolay olacak. Görevlerini gönül rızasıyla kabul edeceklerdir. Söylemediği buydu: Çünkü başka anıları olmayacak. Söylediği ise şu: Çünkü sahip olamayacakları şeyleri istemeyecekler”* 
*Damızlık Kızın Öyküsü. Margaret Atwood 

 Tek adam iktidarı, sahip olduğumuz her türlü hak ve kazanımı, sahip olamayacağımız şeyleri bir daha istemeyelim ve unutup gidelim diye geri almaya çalışılırken, işte yine Türkiye’nin dört bir yerinde bir 25 Kasım dolusu mücadele anısını daha ortak belleğimize kazıdık. Bu anının tam orta yerinde, ülkenin dört bir yanında tek adam diktatörlüğünün yol açtığı ve muhalefetin türlü kesimlerine sirayet eden geri çekilme, sinme, rejimin çizdiği sınırlar içinde oynamaya çalışma hallerine karşı, büyük mor harflerle İTAATSİZLİK yazıyor.  

 İtaatsizlik kadınları ara sokaklardan kent meydanlarına taşıyan mor bir işaret levhası, hepimize yolumuzu gösteriyor. İtaatsizlik birbirimize güç vererek yarattığımız kolektif bir cesaret çağrısı, çıkılamaz denen sokaklara meydanlara bu yıl da yine yasakları delerek, eller havada çıkmamızı sağlıyor. İtaatsizlik hayatımıza ve haklarımıza yönelik hiçbir saldırıya ve bize dayatılan hiçbir makbul kadınlık kalıbına gönül rızamız olmadığını bas bas bağıran sesimiz. Bastığımız her yeri özgürleştiren adımlarımız. Yürümek istediğimiz sokaklarda gündüz veya gece fiilen kullandığımız yürüme hakkımız. “Müdahale ederiz” yaygarası koparan kolluğa inat susmayan sloganlarımız: Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz! Sahip olduklarımızı savunmak, sahip olmadıklarımızı kazanmak için adım atan meşru cüretimiz. Ve başı da sonu da isyana çıkan sahici direniş pratiğimiz.  

İtaatsizlik giysisini bir kez kuşandı mı kadınlar, geriye işte böyle kala kala “25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nde kadına karşı şiddet varmış gibi gösterilmesin diye yürüyüşü yasaklandık” falan diye zırvalayan kolluk kalır. Zavallı kolluk! İtaatsizlik giysisini bir kez kuşandı mı kadınlar, sabah akşam kadınları aşağılayan bir tek adam ““Her kim kadınlarla ilgili şiddeti öven, ayrımcılığı körükleyen, onları rencide eden bir söz söylüyor, bir tavır içine giriyorsa bilin ki onun zihin kodlarında bir sorun vardır’’ diye bozuk saat gibi konuşmaya başlar. Zavallı tek adam! 

Aramızda şiddet, “yuvamızda” erkek egemenliği, tepemizde tek adam… 

Fakat “sorunlu zihin kodları” dediği erkek egemenliği kendi rejiminin kurucu kodları da olduğundan bir yandan partisinin kadın kollarını 2019 hedefiyle arkasında fedakârca saflaşmaya çağırırken, bir yandan da kadınların çevresinde örülen erkek egemenliği kıskacını daraltma adımları atmaya devam ediyor. Kadınları işsizliğin sorumlusu ilan ediyor. 2010 yılında çıkartılan kadın istihdamının arttırılması ve fırsat eşitliğinin sağlanması genelgesini rejimin gereklerine uygun olarak yeniden düzenleyerek, kadınları işsizlik, şiddet ve cinsiyetçilik karşısında daha da güvencesiz hale getirmenin ö açıyor. Yasalar ve düzenlemeler dini referanslarla şekillendirilerek kadınları erkeklere itaat ettirmenin yolları aranıyor. Tek adamın Yeni Akit gazetesi 6284 sayılı yasayı  “Yuva yıkan yasa” manşetiyle hedef gösterirken, kadınların şiddetten korunma, şiddetten uzak bir hayat yaşama, yani var olma hakkının meşruiyetine saldırıyor. Şiddetten uzak eşit ve özgür kadınlar olarak var olma hakkımızın meşruiyeti nikâhta müftü, boşanmada arabulucu, sosyal politikada Diyanet tarafından her ne pahasına olursa olsun sürmesi istenen “kutsal yuvalar” adına aşındırılmaya çalışılıyor.  

 Cüret ettik bir kere, şimdi bir adım daha öne! 

O halde şimdi bir 25 Kasım dolusu itaatsizlik anısını bu aşındırma, kuşatma harekâtına karşı sürekli ve daha da genelleşen kolektif bir direniş pratiğine dönüştürmek için bir adım ötesini hayal etmeye başlayalım. Gündelik hayatta kocanın, ideolojik hayatta hocanın, evde ve sokakta sopanın ve tek adamın “makbullük” dayatmalarına itaat etmeyen kadınların erkek egemenliğinin günlük ve rejimsel ifadeleri karşısındaki politik tepkilerini odağına alan feminist bir öz-savunma örgütünü kurmaya başlayalım. 25 Kasım’a giderken Cinsiyetçi Müfredat Şiddettir! Diyanet Fetvaları Şiddettir! Erkek Yargı Şiddettir! Güvencesiz İstihdam Şiddettir!  Kadınlar Savunmaya! diyerek İstanbul, İzmir, Trabzon’da başladığımız yürüyüşü sürdürelim. İtaatsizliği şiddeti ve erkek egemenliğini besleyen, kadınları yok sayan tüm kişi ve kurumları gerileten ortak bir eylem hattına ve kolektif bir iradeye dönüştürelim. Adımızı tamamlayalım.  

Sonra çıkıp kentlerin sokaklarında meydanlarında evlerin işyerlerinin özel ve kamusal hayatların tam ortasında bas bas bağıralım: 

Damızlık kızlar değiliz, olmayacağız! Hayatı istiyoruz, eşit, özgür bir yaşamı arzuluyoruz. Bugün sahip olmadığımız her şeyi istemekten de bize ait olanı savunmaktan da asla vazgeçmeyeceğiz! İtaat yok kadınlar var!

Yorumlar