Marielle Franco’yu anıyoruz: “Marielle gibi mücadele etmek umudu canlı tutmaktır!” – Kaos GL

26 Nisan Lezbiyen Görünürlük Günü’nde suikast sonucu öldürülen Brezilyalı lezbiyen feminist Marielle Franco’yu eşi Monica Benicio’nun sözleriyle anıyoruz…

Marielle Franco’yu anıyoruz: “Marielle gibi mücadele etmek umudu canlı tutmaktır!” – Kaos GL

Fotoğraf: Brezilya’da öldürülen lezbiyen-feminist siyasetçi Marielle Franco ve hayat arkadaşı lezbiyen-feminist aktivist Monica Benicio

Marielle Franco, Brezilyalı lezbiyen feminist bir siyasetçiydi. 2018 yılında siyah kadınların güçlendirilmesiyle ilgili bir etkinlikten dönerken evinin önünde arabasına ateş açıldı. Rio de Janeiro’nun en tanınmış politik aktivistlerinden olan Franco’nun aracına açılan ateş sonucu Franco ve arabanın şoförü hayatını kaybetti; Franco’nun basın sözcüsü ise yaralı olarak kurtuldu.

Kendisi de Rio’nun gecekondu mahallelerinden gelen Marielle Franco, lezbiyen ve siyah kimliğiyle dezavantajlı ve hakkından mahrum edilmiş gruplar adına birçok çalışma yürütüyordu. Aynı zamanda LGBTİ savunuculuğu konusunda da çalışmalar yürüten Franco, lezbiyen görünürlüğü günü ile ilgili çalışmalar başlatmıştı.

Rio’da özellikle de gecekondu mahallelerindeki polis şiddeti ve federal askeri müdahaleleri sıklıkla eleştiren Franco, 2016 yılında 51 müsteşar arasından en yüksek beşinci oyu alarak Rio de Janeiro İnsan Hakları Komisyonu’na seçilmişti. Ayrıca bir Sosyalizm ve Özgürlük Partisi (PSOL) üyesi olarak azınlık gruplar için bir umut sembolü olarak anılıyordu.

Franco’nun cenazesine binlerce kişi katıldı ve cenaze sonrası da ülkedeki LGBTİ+’Ların ve insan hakları aktivistlerinin durumuna ilişkin protestolar düzenlendi.

Marielle’nin mücadelesi sınırları aştı. 2019’da Marielle Franco’nun hayat arkadaşı Monica Benicio, Avrupa Lezbiyen* Konferansı’nın açılış konuşmasını yaptı ve “Marielle gibi savaşmak umudu canlı tutmaktır!” dedi. Benicio’nun konuşması, KaosGL.org çevirisiyle tam metin şöyle:

“Biz, lezbiyen feministler, bu devrimi yatay olarak inşa etmek zorundayız”

Ben Monica Benicio, lezbiyen-feminist, Rio de Janeiro’nun en büyük favelalarından biri olan Maré’de doğdum, mimarlık okudum ve 2018’de katledilen Rio de Janeiro’lu meclis üyesi Marielle Franco’nun eşiyim.

Latin Amerikalı bir kadın olarak Avrupa Lezbiyen Konferansı’nda olmam çok önemli. Çünkü yüzyıllar boyunca bedenlerimiz, bilgilerimiz ve kültürlerimiz sömürgeleştirildi ve halen hayatlarımızı sömürgelikten çıkarma sürecinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Örneğin Brezilya’daki şiddet olaylarını incelediğimizde ülkenin geçmişinde ve bugünündeki ırkçılık ve cinsiyetçiliğin izleri bariz biçimde hissedilmekte.

Bir ülke düşünün ki toprakları Avrupalı göçmenler tarafından işgal edilmiş ve Avrupalı göçmenler bu işgal sırasında yerli ve Afrika’dan getirilmiş köle kadınları seks için kaçırıp tecavüz etmiş olsun. Sadece 519 yıl önce “keşfedilmiş” ve kölelik 318 yıl sürmüş olsun. Bir Brezilya ki 21 yıllık sivil-askeri diktatörlüğü eleştirmemiş olsun.

Brezilya’nın Latin Amerika ülkeleri içinde coğrafi genişliği, nüfus yoğunluğunun yüksekliği ve dış kaynaklı ekonomiler arasında öne çıkan ekonomik büyüme oranıyla özel bir yere sahip olduğunu biliyoruz. Ve bugün, sizin de dikkat etmiş olabileceğinizi düşünüyorum, Brezilya faşist ve reddiyeci karakteristiklere sahip bir hükümet tarafından yönetilmekte, bu hükümet siyah insanlara, kadınlara ve LGBTIQ kitlelere karşı yaptığı nefret söylemleriyle seçildi.

Bolsonaro, kazanımlarının dağıtılması sonucu “tükenmiş” bir orta sınıfı ve dini fanatizmin sözde elitlerini temsil etmekte. Brezilya’da yapılan anketler oylarının çoğunluğunun Brezilya’nın Güney-Güneydoğusunda yaşayan beyaz, erkek, ortalama Brezilyalı gelirine sahip ve üst sınıf kitleden geldiğini göstermekte.

2018 seçimlerinde pek çok kadın ileri sürülen kadın düşmanı argümanlara, günlük hayatın askerileştirilmesine, o zamanki başkanın haklarına yapılan saldırılara karşı çıkmak ve demokrasiyi savunmak için  #EleNão (O Olmasın) mottosuyla sokaklara çıktı. Bu eylemler en az 8M’dekiler kadar tantanalıydı.

Şu anda gerçekleşen bir feminist devrim olduğunu söylemiştim. Fakat biz, lezbiyen feministler, bu devrimi yatay olarak inşa etmek zorundayız. Bunu feminizmlerimizin birbirinden farklı ve çoklukla baskı altında olduğu gerçeğini idrak ederek söylüyorum. Favelada büyümüş bir kadınım ancak beyaz bir kadın olmam, ırkçılık yüzünden beyaz olmayan bütün kadınlardan esirgenen erişim imkanını bana sağladı.

Benzer şekilde lezbiyen olmam sırf heteronormatif şablona uymadığım için beni cinsel şiddetin ve tedavi amaçlı denilen tecavüzlerin baş kurbanlarından biri yaptı. Aynı şekilde trans kadınlar da cinayetlerin baş kurbanlarıdırlar.

Kadın bedenini düşünün: siyah, lezbiyen ve trans; bu özelliklere göre ayırıp niteleyerek tartışmaya açıldığını düşünün. Sahip olduğumuz ayrıcalıkları tekrar düşünmemiz, kesişimselliği temel alan ve baskılar hiyerarşisinden bağımsız bir yol inşa etmemiz gerekiyor.

Geçmiş yıllarda cinsiyet eşitliği ve enternasyonel feminizm hakkında bolca konuştuk ancak günlük pratiklerimizde göçmenlerin çalıştıkları alt sınıf işleri, siyah kadınlara karşı cinsiyetçilik ve ırkçılığı, transların toplum hiyerarşisinde en alta itilmelerini ve hatta biz lezbiyenler arası şiddeti bile görmezden geliyoruz. Kadınlar arasındaki aşkın devrimci bir eylem olduğunu anlamamız gerekiyor çünkü bu aşk maçoluğa ve patriarkal hegemonyaya karşı bir eylem -bu gerçek geçmiş yıllarda Brezilya’daki lezbiyen kadın cinayetlerinde %240 kadar bir artışı da beraberinde getirdi.
Lezbiyen kadınlar, özellikle de Brezilya’daki genç kadınlar “tedavi amaçlı” tecavüzlerin kurbanı olmakta, aileleri tarafından evlatlıktan çıkarılmakta ve evlerinden atılmakta, ergenler arasında okul bırakma oranları oldukça yüksek ve “feminen olmayan lezbiyenler”in iş güvenliği git gide azalmakta. Ancak bütün bu şiddete rağmen direniyoruz.

Marielle her zaman LGBTİ ilkelerini prensip edinmiştir.

2017’nin en öne çıkan dönemlerinden birinde Şehir Meclisinde sadece 2 oy farkla reddedilen Lezbiyen Görünürlüğü yasa tasarısını oluşturdu ve oylamaya koydu. Bu sürecin en önemli aşaması yapılan toplantıydı, bu toplantıda farklı bölgelerden lezbiyen gruplar ve feminizm yaklaşımları ortaya konuldu, temel ilkeler etrafında birlik desteklendi, bu çalışmaların sonucunda Rio Janeiro Feminist Cephesi ortaya çıktı.

Tasarının reddinden sonra kolektifler, parlamentonun 82/2017 numaralı yasa tasarısı tartışmalarında sergilediği kurumsal lezbiyen fobisine karşı siyasal, sanatsal ve kültürel bir eylem olan “Occupy Sapatão”yu örgütlediler. (Sapatão Brezilya halk dilinde lezbiyen anlamına gelmekte) Occupy Sapatão vücutlarımızın politik varoluşlarının altını çizen, gücümüzle verdiğimiz bir cevap oldu ve halen her sene şehir meclisi önünde tekrarlanmakta.

“Lezbiyenleri tarihten silme çabası endişe verici”

Yasa tasarısındaki lezbiyen görünürlüğü ile ilgili metin şunları söylüyor: “Lezbiyenleri tarihten silme çabası endişe verici çünkü bu çaba, lezbofobinin hem sonucu hem de kaynağı.”

Marielle’in vekilliği, ilkelerin feminist politika ile paralelleştirilmesiyle kadınlar arasında yakınlaşma ve dayanışma ağları kurulmasını sağladı. Marielle hem sevgiyle dolu söylemleriyle hem de kendi yaşam biçimiyle bizim de ailelerimizin olduğunu ve hiç kimsenin bir başkasına kimi nasıl seveceğini söylememesi gerektiğini ifade etti. Aşk ve lezbiyen kimliği adına verilen mücadele bir aksesuar ya da daha önemli olduğu söylenen konulardan bir sapma değil, bütün insanlığın onuru ve haklarını korumanın temel cephelerinden biridir.

Marielle mücadeleyi toplumsal cinsiyet perspektifiyle ele aldı. Bu durum barınak ve yiyecek güvenliğini nasıl etkiler? Örneğin, bu insanlardan çoğu doğdukları evlerden atılmamış mıydı? Bu cinsel şiddete karşı savunmasızlığı, sağlık hizmetlerine erişimi, eğitim hakkı güvencesini ve emek piyasasına girişi nasıl etkiler?

Bu soruları lezbiyenlerin hayatlarını etkileyen özgün mücadelelere duyarlı bir bakış açısıyla yanıtlamaya çalışmak; Marielle’in temsilcisi olduğu yasa tasarısına ya da daha genel olarak kamu gücüne uygun bir karşılık olacaktır.

Bir şekilde bu hareketler daha da ivme kazandı ve geçtiğimiz yıllarda aktivistler, sanatçılar, gazeteciler, parlamenterler… olarak görünürlüğümüzü arttırdık. Bu trend lezbiyen sosyal hareketlerinin güçlenmesi ve buna paralel olarak “Sapatão” kavramını bir politik araç olarak yeniden tanımlamamızla daha da güç kazandı. Ancak kişilerin cinsel kimliklerini gizli tutmalarının bir hayatta kalma taktiği olduğunu belirtmekte fayda var. Çünkü büyük kısmı siyah ve kırsal ya da faveladan olan pek çok kadının “tedavi amaçlı” tecavüz, cinayet, okuldan, üniversiteden ya da işlerinden atılma korkusu yüzünden lezbiyenliklerini kabullenme imkanı bulunmamakta. Lezbofobik ve mizojinist toplum bizlerin pek çok alandan atıldığımız ve bu alanların dışında tutulduğumuz bir ortamı yaratmakta. Örneğin lezbiyen bir parlamento üyesi olan Leci Brando, ülkemizin büyük merkezlerinden biri olan São Paulo meclisine 180 senedir seçilen ikinci siyahi kadın. Aciliyetlerimiz var. Varoluşumuzu tehdit eden acil durumlar.

“Marielle’i öldürmeyi kim emretti?”

Feminizme yeni anlamlar biçebilmemiz için ırkçılığı, cinsiyetçiliği ve maçoluğu parçalamamız gerekiyor. 14 Mart 2018’de, bundan 13 ay önce, eşim evine dönerken vahşice katledildi. Geçen bütün bu zamanda adalet talep ederek tüm dünyayı dolaştım. Bana göre Marielle’in parlamenter sıfatı bile onu öldürülmekten, kadın düşmanlığından ve ırkçılıktan koruyamadığına göre, Brezilya’nın ellerini kana buladığı konusunda şüpheye yer yok, Eşimin Maré favelasında büyümüş Siyah bir kadın, anne, sosyalist ve LEZBİYEN olduğunun tekrar altını çizmek istiyorum. Marielle ve ben 14 sene boyunca pek çok şekilde beraberdik ve yalnız son birkaç yılımızda aynı evi paylaşıp ailemizi oluşturabildik. Lezbofobi pek çok biçimde engeller çıkardı karşımıza ki, halen bu engeller Marielle’in lezbiyenliğini inkar ettiklerinde ya da beni onun eşi olarak görmediklerindeki gibi karşımıza çıkmaya devam ediyor.

Eğer ben bugün Marielle’e adalet için mücadele ediyorsam, onun anısını korumak için, bu mücadelenin hala onunla birlikte olmanın bir yolu olduğu için ve başka hiçbir ailenin sevdiğini yanında bulamamanın her gün tekrarlanan yoksunluğunu hissetmemesi için ediyorum. Marielle aramızdan en kötü biçimde alındı ve bu olay onun temsil ettiği fikirler yüzünden yaşanmadı. Onların mücadelesi adalet ve özgürlük içindi. Brezilya Devleti cinayetten bir sene sonra tutuklanan katillere ek olarak gerçek katilin kim olduğu sorusuna cevap verene kadar, bu tişört: “Marielle’i öldürmeyi kim emretti?”, bir mücadele aracıdır. Size şu mesajı bırakıyorum: Marielle gibi mücadele etmek umudu canlı tutmaktır! Umarım iyi günler hepimiz için gelecek. Bu yüzden burada beraberiz. Kadınların arasındaki aşk bize yolumuzda rehberlik etsin. Teşekkürler!

 

[Kaos GL’den derlenmiştir.]

Yorumlar