Bu başlığı görünce her şeyin erkek şiddetine bağlanarak abartıldığını düşünenler eminim ki olacaktır. Ancak ne yazık ki tıpkı bu salgın kadar tehlikeli, salgın kadar ölümcül başka gündemler de var. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri gibi. Her ay onlarca, her yıl yüzlerce kadının öldüğü bir erkeklik salgını...
Koronavirüs hayatımıza girdikten ve herkes yavaş yavaş evlerine çekildikten sonra aklımızda beliren ilk şey, zaten öldürülen kadınların katilinin yüzde doksan beşi eşleri, partnerleri ya da akrabaları iken, ev içinde bu denli şiddet gören bizlerin bu izolasyon sürecinde neyle nasıl mücadele etmek zorunda kalacağı dehşetiydi. Hiçbir şiddet tehdidi altında değilken bile sadece koronavirüsün kendisi kaygı ve panik yaratabiliyorken; kocasından, partnerinden, yakın akrabasından şiddet gören ve onlarla hala aynı evde yaşamak zorunda kalan kadınları bir düşünelim mi hep birlikte?
Korona salgınının da eşlik ettiği 10 gün içerisinde, 10 kadının –ki sadece ortaya çıkan rakam- katledildiği bir ülke gerçeğinde bütün bunları konuşuyor olacağımızı da unutmayalım.
Çin’de salgından sonra ev içi şiddetin en az üç kat arttığı, kadınların kocaları evde olduğu için yardım hatlarını arayamadığı, çocuk gürültüsünden, kuşa ekmek vermekten bahane üreterek, erkeklerin kadınlara şiddet uyguladığı haberlerine çeşitli kaynaklardan erişmek mümkün.[2]
Kısaca özetlenen tablo erkek egemenliğinden her koşulda beslenen/erkek egemenliğini her koşulda besleyen patriarkal sistemin kadınlara bugün vadettiği hayat. Oysa daha korona gündemimize girmemişken yanı başımızdaki 8 Mart eylemlerini unutmayalım. Üzerine korona gündemi gelmiş olsa da tüm kadınların yüreğinin ta içinde ılık ılık akan bir hisle hatırladığı kitlesel 8 Martlar, kadınların hayatlarından vazgeçmediğinin en somut kanıtı. Sanki bugünleri hissedercesine umutsuzluğa kapılırsak bize kalabalığımızı işaret eden ve hatırlatan o söz hala zihnimizde.
Kadın mücadelesinin her daim hareket halinde ve tetikte oluşu şu karamsar günlerde bile nasıl kolayca bu havanın dağıtılabileceğine dair işaretler veriyor. “Umutsuzluğa kapılma, biz varız!” diye başlayan selamlar, birbirimizle temas kurmadan birbirimize nasıl dokunacağımızı kara kara düşünürken “Erkekler ne der diye düşünmeden yazın!” çağrısıyla, yazılarımızla birbirimizin yüreğine dokunduğumuz diyaloglar; aktif faaliyet yürüten kadın mekânlarının faaliyetlerini sanal mekân olarak devam ettirebilme becerisi; bu denli bir karmaşa ortamında dahi alacaklarımızın hesabı olarak tutulan şiddet çeteleleri; #Lastesis ruhuyla suçluların ısrarla teşhiri; kaybedilen, katledilen, faili meçhul denilen, intihar etti denilen kadınların hesabının sorulması… Yani Nadira, Yeldana, Gülistan ve ismini sayamayacağımız kadınları asla unutmamak, birbirimize iyi hissettiren çağrılarımız ve bunca karabuluta rağmen her şeye inat en neşeli militanlığıyla[3] “Buradayız!” diyen feminist hareket.
Sarsıntılarımızı hızla atlatıp yolumuza bakmayı erkek şiddetinin her türlüsünü görüp hayata tutunurken öğrendik. Aynı inatçılık ve kararlılıkla bugün hem pandemiye hem de şiddete karşı mücadele ederken önce kendimizin sağlığını ve güvenliğini aldıktan sonra yapabileceğimiz çok şey var.
Belki hepimizin bildiğini bir kez daha hatırlatmaktan zarar gelmez.
Sevdiklerimiz için günün belli bir zaman dilimini ayırıp, onlara “Nasılsın?” diyerek başlayabiliriz. Sohbet etmenin kaygıları giderici bir yanı olduğunu yaptığım görüşmelerde bizzat yaşadığım için bu kadar basit bir şeyle bile başlayabileceğimizi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Komşumuzun sesine kulak verebiliriz. Olağanüstü durumlarda, olağanüstü önlemler alabilmeyi başka şartlarda deneyimledik. Bugüne özgün özsavunma yöntemlerini de birbirimizle konuşa-paylaşa bulacağımızdan şüphemiz olmasın.
Mahallelerimizde kurulan dayanışma ağlarında aktif bir rol alabiliriz. Yaş almış arkadaşlarımızla dayanışma içerisinde olabiliriz. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki evde yalnız yaşayan 65 yaş üstü insanların çoğu kadın.
Eğer yaşadığımız mahallede bir dayanışma ağı yoksa biz bu ağın kurulmasına öncülük edebiliriz. Birbirimizi tanımamız başımıza gelecek en ufak bir şeyde daha hızlı ve güvenli hareket etmemizi, çabuk organize olmamızı sağlayabilir. Hatta kadınlarla salt şiddete karşı dayanışma ağları bile kurabiliriz. Var olan grupları buna göre yeniden organize edebiliriz.
Daha önce mücadelemizle geri çektirdiğimiz cinsel istismarcılara indirim/af gibi tasarıların bugünlerde önümüze geleceği konuşuluyor. Bu gündemlere dair her daim hazırlıklı olabiliriz, organize olabiliriz ve mutlaka özgün eylem biçimleri yaratabiliriz.
Şiddete uğradığımızda nereye, nasıl başvuracağımızı henüz öğrenmemiş olabiliriz. Bu konuda çalışma yapan kadın örgütlerinin sayfalarını takip edebilir, yapılan/yapılacak olan online bilgilendirmelere katılabiliriz.[4]
Kadınlara ve çocuklara evde yaşadıkları şiddetle nasıl başa çıkılacağını anlatan çevrimiçi broşürler, yayınlar hazırlayabiliriz.
Zaten kadınların emeği üzerinden var olan tüm ev içi ücretsiz bakım ve hizmetinin yükü, eve kapanmaların başladığı bir ortamda katlanarak artıyor. Dolayısıyla evde yapılan tüm işlerin sorumluluğunu paylaşabiliriz. (Bunu zaten her zaman yapalım)
Koronaya kapımızı kapatmadan, daha önce yapmak isteyip yapamadığımız ne varsa artık daha fazla önemseyelim. Unuttuğumuz, bir yerlerde keşfedilmeyi bekleyen özelliklerimizi harekete geçirelim. Gündelik hayatın telaşı içerisinde kaybolup giden gülümsemeyi, “Nasılsın?” sorusunu, “Umutsuzluğa Kapılma!” sözünü birbirimize sık sık hatırlatalım.
Kapımız koronaya her daim kapalı; dayanışma ve mücadeleye açık olsun.
Sağlıklı günlerde buluşmak dileğiyle…
[1] Çin’de kadınlara ve çocuklara evde yaşadıkları şiddetle nasıl başa çıkılacağını anlatan çevrimiçi broşürler, yayınlar ve dayanışma toplulukları kuruldu, sosyal farkındalığı artırmak için Twitter üzerinden kampanyalar yürütülüyor. Bu topluluklardan birinin sloganı ise şu: “Kapıyı kapatmak Kovid-19’u engelleyebilir ama ev içi şiddet virüsünü engellemeyez.”
[2] https://haber.sol.org.tr/turkiye/korona-gunlerinde-kadina-yonelik-siddette-artis-283481 , https://ekmekvegul.net/gundem/korona-gunlerinde-siddet-bahaneler-artti-acil-onlem-sart
[3] https://www.catlakzemin.com/korona-gunlerinde-feminizm-silvia-federici-ve-tenin-sinirlarinin-otesine-dair/
[4] https://twitter.com/kadinsavunmasi/status/1242492428281679874?s=20
Yorumlar