Bu 25 Kasım’da Filistinli kadınlar için, yurt asansöründe öldürülen Zeren için, direnişçi Agrobay işçisi kadınlar için… laik bir ülke ve özgür bedenler için, senin için, hepimiz için yürüyelim. Erkek şiddetinin, patriyarkanın, faşizmin karşısına özgür varlıklarımızla dikilelim.
Bizlere dayatılan şiddet dolu yaşamı değiştirmek için 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde bir kez daha, erkek-devlet şiddetine karşı sokağa çıkıyoruz. Bir kez daha özgür ve eşit olmadan bitmeyecek isyanımızla, her koşulda yan yana geliyoruz. “Kız kardeşiniz mi de isyan çıkarıyorsunuz?” diyen olay yeri savcısının anlayamayacağı bir bağla birbirimizin elini tutuyoruz.
Bizleri şiddet ve istismar dolu ailelere, tarikat yurtlarına, güvencesiz-kölece çalışmaya, babaya, kocaya, diktatörün ağzından çıkacak talimatlara mahkûm etmek istiyorlar. Yargısından polisine devlet birlik olmuş fail erkekleri cezasızlıkla ödüllendiriyor. Devlet tüm katilleri cezasızlıkla ödüllendiriyor. İktidarı, diyaneti, tarikatı, yandaş medyası hep bir ağızdan kadınların ve LGBTİ+ların varoluşuna saldırıyor. Onların istediği gibi yaşarsak makbul sayılacağımız söyleniyor. Devlet toplumu şiddetle yeniden şekillendirmeye çalışırken, erkek şiddeti de iktidarın tam tepesinden örgütleniyor, tüm hayatımızı kuşatıyor. Bizleri yalnız, çaresiz ve umutsuz hissettirerek; bizleri öldürerek teslim almaya çalışıyorlar.
Ama kadınları teslim alamazsınız! İçinde yaşadığımız örgütlü kadın düşmanlığına karşı hem evde hem sokakta direniyoruz. Aile şûralarıyla, meclise sokulan en gerici kadın düşmanlarıyla, tek adamın fetvalarıyla kazanımlarımızı; 6284’ü, nafaka ve boşanma hakkımızı gasp etmelerine izin vermiyoruz. Diktatörlük koşullarında anayasa değişikliği dayatmasına hayır diyoruz. Diyaneti, tarikatları besleyen bu düzenin çocukları, kadınları, LGBTİ+ları güvencesiz bir yaşama mahkûm etmesine direniyoruz. Kadın katilleri sokaklara salınırken hayatını savunan kadınların, Kürt siyasetçilerin, gazetecilerin, Gezi’yi savunanların hapiste tutulmasını, Saray’ın erkek yargısının kararlarını kabul etmiyoruz. Filistin halkının başına bombalar yağarken işgalci İsrail’le her türlü askeri ve ticari iş birliğine devam edenleri ifşa ediyoruz, Filistinli kadınların elini bırakmıyoruz. Bizi yoksullukla, bakım yüküyle, emeğimizi değersizleştirerek ıslah etmenize kafa tutuyoruz. Dayanışmamızı bir an olsun eksiltmiyoruz. Bu düzenin kalıplarına sığmıyoruz; başka bir dünya, başka bir hayat istiyoruz!
Kan bağıyla değil mücadele bağıyla birbirimizin kız kardeşiyiz!
25 Kasım, Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı direnen üç kız kardeşin, Mirabel kardeşlerin, halkın onlara koyduğu adla “Kelebekler”in katledildiği ve diktatör için sonun başlangıcı olan gün. Bu yüzden dünyada her 25 Kasım’da kadınlar diktalara, devlet şiddetine, erkek şiddetine karşı sokaklara çıkıyor. Kan bağını aşan, mücadele bağıyla kurulan bir kız kardeşlikle şiddetin her türlüsüne karşı yürüyor; her türlü şiddetin devlet şiddetiyle bağını ifşa ediyor; kelebek kanadının rüzgarından örülen büyük bir isyanı yükseltiyor. Bu 25 Kasım’da Filistinli kadınlar için, yurt asansöründe öldürülen Zeren için, direnişçi Agrobay işçisi kadınlar için, deprem bölgelerinde yapısal şiddetten beslenen erkek şiddetine terk edilen kadınlar için… laik bir ülke ve özgür bedenler için, senin için, hepimiz için yürüyelim. Erkek şiddetinin, patriyarkanın, faşizmin karşısına özgür varlıklarımızla dikilelim.