Masal gibi anlattığım ama masalın gerçeğe dönüştüğü Mor Mekan serüvenim işte böyle başladı. Birbirimizden güç aldığımız, birbirimize güç verdiğimiz, bazen ağlamalarımızın, bazen kahkahalarımızın dayanıştığı bir Mekan’ı işte böyle bir gerçeklikle kurduk biz
1 sene kadar önce İstanbul’da bir mekan açıldı. İstanbul’da açılan bu mekanın adına ise “Mor Mekan” denildi. Bir hayalden gerçeğe dönen Mor Mekan hikayesi acaba nasıl başladı…
Uzun bir zaman önce, bir adam çıktığı her kürsüde höykürerek konuşur, konuşurmuş. O kadar çok konuşurmuş ki kendi sözünden başka söz duymaz olmuş. Bir süre sonra kendi söylediklerine kendisi inanmaya başlamış. Öyle inanmış ki, kadınların bir araya gelişlerini yasaklayabileceğini sanmış. İşte ne olduysa o zaman olmuş. Bir sel gibi akmış kadınlar bu yasağın karşısında, “Bu hayat bizim” demişler. O kadar yüksek sesle söylemişler ki yer yerinden oynamış. Kürsüdeki höyküren adam susmuş, önlerine dizilen kalkanlar ayrılmış, bütün kadınlar bu sesin etrafında toplanmış…
Günlerden bir gün, bir grup kadın bir araya gelmiş, konuşmuş, konuştukça daha çok konuşmuş. O bir grup kadın dilden dile yayılacak bir fikir atmış. Neden daha çok bir araya geleceğimiz, kendimize ait bir mekanımız olmasın? Bu mekan, havada raks eden bir hayalmiş dile dökülmeden önce. Dile geldikten sonra, raksına katmış bütün kadınları… Öğretmeni, doktoru, avukatı, mühendisi, üniversite öğrencisi, işçisi, işsizi, mahallelisi… Hepsi katılmış bu raksa.
Her birinin bir talebi, her birinin yapmak istedikleri ve her birinin bir grup kadın olarak neler yapabileceklerine dair önerileri varmış. Sonra olanlar olmuş. Duyanlar duymuş ve gelenlerle de olması gerekenler, hayal edilenler bir bir olmuş. Kadınlara ait bir mekanın hayali gerçeğe dönüşmüş, aramalar yapılmış, sokaklar caddeler gezilmiş ve o Mor Mekan İstanbul’un Kadıköy’ünde kurulmuş.
Mekanı bulmak yeterli olmuş mu, tabi ki de hayır. Mekanı bulan kadınlar hemen işe koyulmuş ama yavaş yavaş, adım adım başlamışlar. İhtiyaç listesini hazırlayan kadınlar yine dilden dile, gruplardan gruplara yayılan mesajlarla başlamışlar listeyi tamamlamaya. Herkes bir işin ucundan tutuyor, herkes koşturuyormuş. Öyle ki duvardaki bir çivinin varlığında bile bir kadının izi varmış. Tarih 13 Ekim’i gösterdiğinde ise açılmış İstanbul’da Mor Mekan. Nereden mi biliyorum çünkü o bir grup kadından bir kadında benim.
Masal gibi anlattığım ama masalın gerçeğe dönüştüğü Mor Mekan serüvenim işte böyle başladı. Birbirimizden güç aldığımız, birbirimize güç verdiğimiz, bazen ağlamalarımızın, bazen kahkahalarımızın dayanıştığı bir Mekan’ı işte böyle bir gerçeklikle kurduk biz. Mor Mekan’ın 1 yılını doldurduğu gerçekliğinde ve daha nice yıllarını göreceğimizi bildiğim inancımla bu yazıyı kaleme almak istedim. Anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki. Ama derdim tasam da şudur ki bilinsin isterim. Bir mekan 4 duvar demek değildi bizler için ve Mor Mekan da bizim için sığınak değildi. Eksiği çok mudur, çoktur, ama varlığı hep güçtür. Evet, yolumuz uzun ve zorludur ama bu zorlukta kadınlarla bir arada olmanın verdiği güç ve sonrasında yüzlerde bıraktığı gülümseme işte o her şeye bedeldir.
Neler mi yaptık 1 yılda. Neler yapmadık ki klişesiyle biraz anlatmak istiyorum. İlk olarak söylenmesi gereken her halde Mor Mekan açıldığı andan itibaren sokağa, sokaktan geçen kadınlarla ve pencere sohbetinde buluştuğumuz kadınlarla kurduğumuz güveni söylemek gerekiyor. Yoldan geçerken bazen bir gülümseme, bazen görülen bir afişin yüzlerde uyandırdığı merak, bazen pencere önü sohbetleri ve bazen de mor basamaklardan kendini mekana bıraktıran dolaşma isteği. Bu istekler buluşturdu bizleri atölyelerde, söyleşilerde. Biraz açmak isterim atölyeleri. Feminist öz savunma atölyemizle başlayayım. Kısaltarak FÖS dediğimiz atölyemizde yaşamlarımızı denetim altına almaya çalışan erkek şiddetine karşı kendimizi, yeteneklerimizi keşfettik, birlikte neler yapabileceğimizi öğrendik. Beden cinsellik dans atölyemizde ise kim ne der diye düşünmeden dans ettik, kadın kadına bedenlerimizin sınırlarını, cinselliğimizi keşfedip, üzerine uzun uzun sohbet ettik. Ne aynalardan korktuk ne de dans etmekten.
Mor Mekan’da kadın hareketinin gündemlerini ihmal ettik mi? Yine cevabım tabi ki de hayır. 25 Kasım’dan 8 Mart’a etkinliklerde buluştuk. Mekanı da mekandan aldığımız gücü de sokaklara meydanlara taşıdık. Dünyadan Türkiye’ye kadın hareketini konuştuk. Haklarımıza, bedenlerimize, yaşamlarımıza karşı gelen saldırılar karşısında ne yapabiliriz dediğimiz tartışmalarda beraber ürettik, beraber yol aldık. Yoga atölyesinde nefesimizi açtık, Flamenko’da dansın gücünü bulduk. Yazın başladığımız, tadına doyamadığımız ve yeni dönemde de devam ettiğimiz şiir şarap gecelerinde ise kadın şairlerle buluştuk. Yaşamlarında yaşamlarımızı, şiirlerinde kendimizi bulduk. Bin bir türlü kadınlık durumlarıyla birbirimize dokunduk. Dokunmaya, üretmeye, kadın kadına sohbetlerde buluşmaya devam edeceğiz ve daha buluşacak çok gecemiz var!
Daha anlatacak çok şeyimiz var belki. Ama yapacak da çok şey var. Daha çok da yazılır. İstanbul Mor Mekan 13 Ekim’de 1 yılını doldura dursun. Biz üretmeye, birlikte olmaya, birbirimize değmeye devam edeceğiz. Bir mekan kurmanın, bir mekanı birlikte sürdürmenin güzelliğinde ve 1 yıl sonra Ankara’da da Mor Mekan açılmasının verdiği heyecanla noktalamak isterim. Severek takip ettiğim Şiir-Şarap Gecelerinde Birhan Keskin’den paylaştığımız bir şiirle bitirmek istiyorum:
“Taş yarılıyor bir çiçek için yol veriyor
Kısacık konuşuyor çiçek: ‘Dünya’ diyor.
Gördüm benimle tamamlanıyor”
Birlikte tamamlamaya…
İstanbul Mor Mekan 1. yılımız kutlu olsun kadınlar.
Yorumlar