Her kamp bir direniş hikayesi – Çiğdem Serin

Pandemi sürecinde kapatıldığımız evlerde geçen 2 yılın ardından feminist elbirliğimizle ve dayanışmamızla yeniden kucaklaşmanın vakti gelmedi mi? ‘ee yeter artık bu hayat benim’ diyerek mutfak önlüğünü fırlatmanın, mesai saatlerimizi aşan sürelerde başında sabahladığımız bilgisayarı kapatmanın, birbirimizle buluşmak için yollara vurmanın zamanı gelmedi mi? Haydi, 3-7 Ağustos’ta Kadın Savunma Ağı Yaz Kampında buluşalım, sabahı bekleyemeyiz bir ateş yakalım.

Her kamp bir direniş hikayesi – Çiğdem Serin

Ekonomik kriz altında her gün daha da yoksullaşırken, temel ihtiyaçlara ulaşamazken, nefes almak dahi güç hale gelmişken kamp yapmak için yollara düşmenin zamanı mı? Tam da zamanı. Derin bir nefes alıp, ellerimizi birleştirmenin, kolektif emeğimizle neleri başardığımızı hatırlamanın, feminist bir dünya hayali ile yollara düşmenin tam zamanı. Pandeminin üzerine eklenen ekonomik kriz koşullarında sürekli yoksullaşırken, aileye, eve daha fazla kapatıldık. Biricik özerkliğimizi yitirdik.  Öyleyse tam da içe içe çöktüğümüz bu anda, hayatı bize dar edenlerin karşısına feminist özsavunmamızla dikilme, yeniden kolektif emeğimizle özerk alanımızı inşa etme zamanı.

Kolay olmadığını biliyoruz. Her birimiz bu kadar yoksullaşmışken, yüzlerce kadının bir araya geldiği bir kampın ne denli güç olduğunu biliyoruz. Ama şunu da biliyoruz, birlikteyken ne kadar güçlü olduğumuzu. Bu bir slogandan çok öte, biz bunu deneyimlerimizden biliyoruz. Aştığımız barikatlardan, 8 Martlardan, 25 Kasımlardan, İstanbul Sözleşmesi direnişinden biliyoruz. Kamplarımızın yasaklanması, engellenmesi karşısında gösterdiğimiz direnişten, kazandığımız zaferden biliyoruz.

Geçmiş yıllardaki kamplarımıza şöyle bir bakalım. Hangi kampımız türlü engellerle karşılaşıp mücadele konusuna dönüşmedi ki. Maddi güçlükler, iptal edilen kamp alanları, kampımıza getirilen keyfi yasaklar… ve asla geri adım atmayan kadınların direngenliği ile her kamp ayrı bir direniş oldu ve her seferinde biz kazandık. Her yıl ne oldu uzun uzadıya anlatmaya gerek yok ancak hepimiz için efsaneleşen 2019 yaz kampımızı bir miktar anımsamanın şu zorlu günlerde güç vereceğini düşünüyorum. Kampa 48 saat kala Dikili Kaymakamlığı’nın kampımızı yasakladığının duyulmasıyla kampın örgütlenme süreci direnişe dönüşmüştü. Kadınların aklı, kararlılığı, yaratıcılığı ve cüreti ile 24 saat kala kamp yasağı kalkmıştı. Uzak illerden katılan kadınlar zaten yasağı yok sayarak çoktan yola koyulmuştu bile. Kamp direnişimiz zaferle sonuçlanmıştı ve yüzlerce kadın bu kazanımın gururu ve dinamizmi ile kampta buluşmuştu.

Hangi engelle karşılaşırsak karşılaşalım bir an bile kampımızı yapamayacağımıza dair bir endişe duymadık. Bugün de en başta direnmemiz gereken şey ekonomik kriz ise bu krize karşı şenlikli elbirliğimizle direniriz. Defalarca yaptık yine yaparız. Heybemizde çok deneyim biriktirdik. Ortaya döker, kafa kafaya vererek yenilerini ekler daha da güçlenerek düşeriz yine yollara. Bu kez de ekonomik kriz karşısına feminist özsavunmamızla çıkarak yakarız kamp ateşini.

Evet biliyoruz, çok iyi biliyoruz. Ödenmesi gereken kiralar, faturalar, bakmamız gereken çocuklar, eriyen ücretlerle evi geçindirmek için evde üretmemiz gerekenler, bakmak zorunda olduğumuz hastalar, güvencesiz çalıştığımız işyerlerinde izin hakkımızı gasp eden patronlar…

Devletin pandeminin ve ekonomik krizin yükünü üstümüze yıktığı koşullarda yitirdiğimiz biricik özerkliğimiz… Kaybolan sınırlarımız… Pandemi sürecinde kapatıldığımız evlerde geçen 2 yılın ardından feminist elbirliğimizle ve dayanışmamızla yeniden kucaklaşmanın vakti gelmedi mi? ‘Ee yeter artık bu hayat benim’ diyerek mutfak önlüğünü fırlatmanın, mesai saatlerimizi aşan sürelerde başında sabahladığımız bilgisayarı kapatmanın, birbirimizle buluşmak için yollara vurmanın zamanı gelmedi mi? Hadi o zaman engelleri aşmanın kolektif çözümlerini üretelim. Bakım emeğini hayatımızdaki erkeklere bırakalım, bırakacak imkânımız yoksa kampımızda kolektifleştirelim, çocuklara birlikte bakalım. Maddi engelleri aşmak için deneyimlerimizi ve yeteneklerimizi hatırlayarak elbirliğimizi güçlendirelim. Devredemeyeceğimizi düşündüğümüz sorumluluklar kampa gelişimizi engelliyorsa kafa kafaya verip çözüm arayalım. Çözemediğimiz durumlarda her bir kadının kampa fiziken katılımının çok değerli olduğunu atlamadan, ancak kampın parçası olmanın sadece fiziken kampa katılmak olmadığını bilelim. Aklımızla, eylemimizle, dayanışmamızla kampın parçası olalım.

Dünya bizim emeğimizle dönüyor. Bu sistemin sırtımıza yıktığı yükleri kaldırabilmek için geliştirmek zorunda kaldığımız becerileri ve emeğimizi bu kez kendi biricik varlığımızı korumak için özsavunma aracına dönüştürelim. Ekonomik kriz koşullarında ekonomik krizin yaşamlarımızdaki kuşatmasına karşı da bir kamp yapalım. Elbirliği ile oluşturduğumuz kolektiviteden aldığımız güçle biricik özerkliğimize sahip çıkalım.

İki yıllık aradan sonra neşemizle, kaygılarımızla, umudumuzla, isyanımızla heybemizde biriktirdiklerimizle bir araya gelelim. Direnişimizle, itaatsizliğimizle, karanlığı yaran elbirliğimizle yakalım kamp ateşini, sabahı beklemeden kendi ışığımızı yaratalım. Birkaç günlüğüne de olsa şiddetten, erkek egemenliğinden uzak güvenli bir alan yaratalım. Tartışmalarla, atölyelerle kendimizi, hareketimizi, hayatı değiştirmenin yollarını arayalım. Dans ederek, kamp ateşinin başında şiirler okuyarak sırtımıza yıkılan yüklerden kurtulalım, dayanışmayla güçlenelim. Şenlikli elbirliğimizle feminist bir dünyanın hayalini yaratalım.

Haydi, 3-7 Ağustos’ta Kadın Savunma Ağı Yaz Kampında buluşalım, sabahı bekleyemeyiz bir ateş yakalım.

Yorumlar