Aşkın L* Hali – “Buradayız” demenin incelikli ısrarı

"Aşkın L* Hali" ne sadece bir derleme ne sadece bir külliyat ne de sadece bir kitap. Taşıdığı sayfalarca öykü kadar kendi öyküsü var; durakları, özneleri, kendine has bir evreni var.

Aşkın L* Hali – “Buradayız” demenin incelikli ısrarı

Kaos GL’nin 2006’dan bu yana düzenlediği Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda dereceye giren tüm öyküler, Aralık 2020’de NotaBene Yayınları tarafından beş cilt halinde yayımlandı. Ancak Aşkın L* Hali ne sadece bir derleme ne sadece bir külliyat ne de sadece bir kitap. Taşıdığı sayfalarca öykü kadar kendi öyküsü var; durakları, özneleri, kendine has bir evreni var. Biz de bu öykülerin öyküsünü serinin editörleri, jürisi ve Kaos GL yarışma sekreteryasından dinlemek istedik. Tek bir soru sorduk, bir evrenle tanıştık. Buyrunuz…

 

“Serinin hikâyesini, bu hikâyenin kendi özel/öznel tarihinizdeki yeri ile LGBTİQA+’ların politik mücadelesindeki yerini nasıl özetlersiniz?”

Süreyya Karacabey (jüri)

… bir kadının başka bir kadına duyduğu aşk, kanon haline gelmiş heteronormatif aşk edebiyatının yapısızlaştırılması için bir imkândır.

Aşkın L* Hali serisinin temelini oluşturan Kadın Kadına Öykü Yarışması’na 2015 yılında dahil olmuştum. Bir öykü yarışmasıydı, daha önce de jürilerde bulunmuştum ama burada vuku bulan şey, edebiyattan fazlasıydı. Toplumsal şablonlara itiraz eden ve onun tarafından “farklı” olarak tanımlanarak dışlanan bütün varoluşlar gibi aynı zamanda bir varlık mücadelesiydi ve bunun birden fazla veçhesi vardı. İlki; kendini ve duygularını ifade etmeye yapılan bir çağrının, böyle hisseden kadınlara yalnız olmadıklarını gösterecek bir ortam yaratmasıydı. İkincisi de bir şeyin görünür kılınma imkânına bağlı olarak gelişecek bir meşruiyetin tesisi. Ben böyle bakmıştım ve hem kişisel düzlemde hem de toplumsal düzlemde bir karşılığı olacak bu yazma çağrısını, bu yüzden herhangi biçimde bir öykü yazma ediminden fazlası olarak görmüştüm, zaten öyleydi de.

Yazı aslında bir şeyi örgütlüyordu, bu çok güzeldi, görünmez olsunlar diye uğraşan bir egemen algıya başkaldırıyordu, bu da çok güzeldi. Muhalif kesimlerin bile çoğu zaman politik potansiyelini küçümsediği, insanın kendi oluşunu gerçekleştirme özgürlüğü benim için politik bir edimdi. Çünkü baskılanan neyse, onu özgürleştirmek için yola çıkan, bir biçimde sistemin aşındırıcısı olarak işlev görecektir. Dolayısıyla sessiz bırakılan bütün seslerin özgürce akamadığı bir dünya hapishanedir ve bir kadının başka bir kadına duyduğu aşk, yine kanon haline gelmiş heteronormatif aşk edebiyatının yapısızlaştırılması için de bir imkândır.

 

Karin Karakaşlı (editör/jüri)

Bu bir varoluş ilanı, kapsayıcı bir tarih yazımı, yeni dilde bir şarkı.

Patikası tırnakla kazılarak örülen nefes alanları, dünya yüzölçümünü genişletir. Hiç kimse tarafından bahşedilmemiş, emek ve mücadeleyle örülmüş bu vahalar, hayallerin hakikate yaklaştığı yerlerdir.

Kaos GL Derneği’nin 2006’dan bu yana düzenlediği ve son üç yılında jüri üyesi olmaktan gurur duyduğum Kadın Kadına Öykü Yarışması da işte böylesi bir direniş noktası. On beş yıl içerisinde birbirinden ilham verici konu başlıklarıyla düzenlenen yarışma, çoktan kendi geleneğini yaratmış durumda. “Kadınlardan kadınlara, kadınlardan kadınlar için” diyerek yola çıkan yarışmalarda derece alan öykülerin yer aldığı beş ciltlik Aşkın L* Hali kitap seti ise koca bir külliyat.

Bu külliyata yaslanacak daha nice kadın; tabu ilan edilen, inkâr edilen, heteronormatif düzenin fantezi nesnesine indirgenen, kısacası kendi hakikatinden edilen kadın kadına aşkın keşfedilmeyi ve dillendirilmeyi beklediği duraklarını tek tek ziyaret etmeye devam edecek. Bu bir varoluş ilanı, kapsayıcı bir tarih yazımı, yeni dilde bir şarkı.

Lezbiyen, biseksüel, queer sesleri doğrudan duyduğumuz bu öyküler, her kadına hikâyesini anlatma, hayatın bambaşka olasılıklarını kucaklama cesareti veriyor.

Benim içinse bu yarışma ve adeta canlı bir arşiv olan Aşkın L* Hali külliyatı; edebiyatın özgürleştirici, dönüştürücü gücüne duyduğum inancı bir kez daha perçinleme fırsatı verdi. Totaliter, faşist, ataerkil, homofobik, transfobik, yabancı ve mülteci düşmanı bir düzene yazının devrimiyle karşı durulabildiğini hatırlattı. Dayanışmaya dayanan aşktan, aşkın bir dostluğa sınırların ortadan kalktığı varoluş biçimlerinin coşkusunu hissettirdi. O seslerle birlikte kendi ütopya ve distopyalarımı tek tek gezdim. Kimse yola çıktığı gibi dönmez ya geriye. Dönüşerek geldim…

 

Burcu Ersoy (editör/jüri)

Aşkın L* Hali kitap serisinin raflarda yerini almasıyla birçok kişiye ulaşarak LGBTİ+’ların toplumsal mücadelesini güçlendirdiğini düşünüyorum.

Bu seri, Kadın Kadına Öykü Yarışması yolculuğunun ürünü ve bu da bir isyanın hikâyesi; doğuşundan büyüyüp yayılarak devam ediyor olmasına kadar.

Bundan on altı sene önce, Kaos GL’nin mekânında her hafta düzenlediğimiz lezbiyen, biseksüel “kadın kadına” kuir buluşmalarımızdan biri, varoluşumuzun, aşklarımızın lanetlendiği, ilişkilerimizin imkânsızlaştırıldığı depresif, olumsuz, hep mutsuz sonlu hikâyelerden nasıl bıktığımızda ortaklaştığımız bir gündü aynı zamanda. “Neden biz yazmıyoruz o zaman?” deyişimizle birlikte; orada olan herkesin gözündeki parlama, yüzündeki gülümseme, sesindeki heyecan hâlâ taze benim için. Kaybedeni olmayan keyfi bol bir yarışma olacaktı bu, kazananı hepimiz. Mutlu aşklarımızla başladık bu yüzden ve her sene belirlediğimiz temalara bakarsanız doğup büyüyen, gelişen, serpilen, çoğalan bir tohumun ürünlerini topladığımızı göreceksiniz zaten.

Bu beş ciltlik serinin ilk iki cildinin editörlüğünü yapmış olmamdan önce, hem organizasyonunda hem jürisinde yer almanın çifte heyecanını yaşadım senelerce. Tema belirlerkenki sohbetlerimiz, duyuru metnini oluştururkenki beyin fırtınalarımız, duyurmamızın ardından heyecanla bekleyişlerimiz, “kaç öykü oldu”, “son başvuru tarihini biraz daha uzatsak mı”larımızdan, öyküleri okuyup değerlendirmek için buluştuğumuzdaki taşan duygu paylaşımlarımıza, kazananları öğrenmek için heyecanla zarfları açıp yazarlara güzel haberi verirkenki neşemize ve sonunda ödüllerin sahiplerini bulduğu törenlerde yaşadığımız şölen havasındaki sarhoşluğumuza kadar tarifi anlatılmaz bir yoğunluk… O yüzden, bu yolculuğun her safhasında yer alma şansını bulmuş olmak çok yönlü bir hediye kendi tarihim için.

19 yaşımdan beri Kaos GL gönüllüsüyüm, LGBTİ+ hareket içindeki mücadelem ilk on sene daha aktif bir yoğunlukta, son on sene profesyonel iş hayatımın yarattığı zamansızlık nedeniyle emeğimin azaldığı bir seyir izlemiş olsa da, daha önce başka bir yayınevinden üç baskısı çıkmış, ilk üç yarışmanın öykülerinin yer aldığı Aşkın L* Hali’nin 2009 baskısının hazırlığındaki coşkumla perçinlenen bu yolculuk, inatla tutunduğum ve bırakmadığım bağım olmaya devam etti. Heterocisseksist patriarkal sisteme karşı yürüttüğümüz politik mücadelemiz içinde, sözümüzü kattığımız konferansları organize etmek, konuşmacı olmak, bayraklarımızı açtığımız sokak eylemlerimizi örgütlemek, “lezbiyenler vardır” pankartı ile yürümek beni ne kadar bu mücadelenin bir parçası hissettirdiyse; Kadın Kadına Öykü Yarışması’nın jürisinde yer almak, Aşkın L* Hali serisinde editörlük yapmış olmak da o kadar güçlü hissettiriyor. Öykülerin hem edebiyattaki eril dile ve cis-hetero erkek bakışına karşı özne olarak da görünürlüğümüzü artırarak feminist bir isyanı hem de Aşkın L* Hali kitap serisinin raflarda yerini almasıyla birçok kişiye ulaşarak LGBTİ+’ların toplumsal mücadelesini güçlendirdiğini düşünüyorum. Bu bakımdan, her sene artan katılımla yarışmaya öykülerini gönderen tüm yazarlara, öyküleri ödül alsın almasın bu mücadeledeki motivasyonumu ve mücadeleye inancımı besleyen bir parçası oldukları için teşekkür ederim. Kaos GL ve NotaBene Yayınları ortaklığında çıkan bu beş cildin her birinde emeği geçen arkadaşlarımın mutluluğunu gönülden paylaşıyorum.

 

Pelin Buzluk (editör/jüri)

Yarışma çağrısına karşılık yazılan öykülerde, kadınlar arasındaki aşk ve cinsellik konuları eril iştaha hizmet eden fanteziler değil artık.

Kaos GL’nin 2006 yılından bu yana düzenlediği Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda derece alan öyküler Aşkın L* Hali başlığıyla ciltler halinde basılıyor. Yarışma çağrısına karşılık yazılan öykülerde, kadınlar arasındaki aşk ve cinsellik konuları eril iştaha hizmet eden fanteziler değil artık. Bu öykülerde, dostlukla, dayanışmayla, şefkatle, gönül bağıyla, feminist mücadeleyle harmanlanan; her yaş, kültür ve sosyoekonomik sınıftan kadın karakterlerin yer aldığı canlı, sahici kurgular var.

Bu öyküleri yazmanın ve okumanın lezbiyen, biseksüel, trans kadınlar için de, heteroseksüel kadınlar için de müthiş bir öğrenme süreci olduğunu düşünüyorum. Zihin ve imgelemimizdeki ataerki ve heteronormativite kalıntılarını görünür kılıp temizleyen dönüştürücü bir süreç. Kadınlar arasındaki aşk ve cinselliği, sapkınlık olarak görüp marjinalleştiren heteroseksist, homofobik bakış ancak daha çok yazıp okudukça, birbirimize kulak verdikçe alt edilecek. İlk ciltlerin eski baskılarını okurken tam böyle hissetmiştim. Son üç yıldır yarışma jürisinde yer almak ve bu yıllarda ödül alan öykülerin editörlüğünü üstlenmek benim için birçok açıdan kıymetli bir deneyim oldu.

Herhangi bir anıyı, düşü, olguyu yazmaya başladığımızda, kurmaya da başlıyoruz. Kurarken onu çoğunluğun bakışından kurtarıp yeniden görüyoruz ve ona kendi rengimizi çalıp dünyaya bambaşka biçimde sunuyoruz. Bütün bu süreç kadınlar arasındaki aşk, tutku, seks, arkadaşlık, dostluk, dayanışma, şefkat, sevgi… gibi konuların ilk ağızdan daha görünür kılınmasına, birlikte ses vermeye olanak sağlıyor.

Kaos GL, bu yarışmayla “kadın kadına” konulardaki edebiyat birikiminin genişlemesine önayak olurken, şimdiye dek çoğunlukla örtük biçimde işlenmiş olan kadınlar arasında aşk, erotizm, seks gibi konularda yazmaları için kadınlara cesaret vermiş oldu. Bu öyküler düş ve mücadele alanlarının genişletilmesi için okuruna da cesaret ve güç verecektir. Kadınlar arasındaki aşk ve dostluğun, kadınlar tarafından kaleme alınması kuir edebiyata da elbette besleyici bir damar olmayı sürdürecektir.

 

Sengül Kılınç (Kaos GL)

Telefonu açmadı. Biraz bekleyip bir kez daha arıyorum. Açarsa birinci olduğunu öğrenecek. Telefonda birlikte güleceğiz.

Bilgisayarımı açıyorum. Başvuru gelmiş midir? Hızlıca mail adresine giriyorum. Hafta sonu 6 başvuru birden gelmiş. Öykü isimlerini, rumuzları satırlara işleyip öbür işlerime devam edeceğim. Öykünün adı ne ilginç. Dördüncü sayfasındayım. Kahvem soğur gibi olmuş. “Jüri bu öyküyü kesin uzun uzun konuşacak…” diye geçiyor aklımdan.
***
Telefonu açmadı. Biraz bekleyip bir kez daha arıyorum. Açarsa birinci olduğunu öğrenecek. Telefonda birlikte güleceğiz. Bu kez açılıyor telefon. Buz gibi bir sesle:

“Merhaba, ben Kadın Kadına Öykü Yarışması Sekretaryası’ndan Sengül, …. ile mi görüşüyorum?”
“Evet benim, buyrun?..”
“Başvurunuz ile ilgili aramıştım.”
“Eveet, buyrun, dinliyorum.”
“Tebrik ediyorum…” deyip devamını getirirken birinci olan benmişim, bunun haberini de kendim kendime veriyormuşçasına gülüyorum. Telefonda cümbüş gibi bir şey yaşanıyor. Yanında partneri varsa o da bize katılıyor. Telefonu kapattığımda öforiyle sırıtarak evde odaları dolaşıyorum.

Kurgu yaratmak, deneyimi öyküleştirmek inatçı, incelikli, iyimserce bir siyaset biçimi gibi geliyor. Bana iradenin iyimserliğini hatırlatan yarışmaya son 4 yılında sekreteryadan biri olarak temas etmek sevinç verici.

 

Kitapları edinmek istiyorsanız tıklayın.

Yorumlar