Damızlık kızlar değiliz, olmayacağız! Hayatı istiyoruz, eşit, özgür bir yaşamı arzuluyoruz. Bugün sahip olmadığımız her şeyi istemekten de bize ait olanı savunmaktan da asla vazgeçmeyeceğiz! İtaat yok kadınlar var!
En sonuncusundan başlayalım: “Endonezya ve İngiltere’den sonra Türkiye’nin birinci, dünyanın üçüncü ikinci eş bulma”, yani paralı erkeklere kuma pazarlama sitesinin, Diyanet fetvalarını göstere göstere faaliyete başladığı bir ülke burası. Kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 32; kendini güvende hissetmeyen kadınların oranı yüzde 37; toplumsal cinsiyet eşitliği sıralamasındaki yeri 140 ülke arasında 130. sıra olan bir ülke. Kadın pazarlama siteleri Diyanet fetvalarından güç alırken, Diyanet de tabii boş durmuyor, bir erkeğin sms mesajı yoluyla “boş ol” demesinin boşanma için yeterli olduğu fetvasını da yumurtluyor!
Erkeklerin sms mesajıyla kadın boşayıp, internet sitesiyle ikinci veya neden olmasın üçüncü bir kadınla evlenme ve bunu da internette yayınlanan fetvalarla meşrulaştırma imkânına sahip oldukları bir ülkenin Tek Adam’ı durur mu? O zaten dur durak bilmeden, “ülkemiz kadınları 1934’te elde edip çok uzun süre kullanamadıkları haklarını hiçbir mani olmadan kullansınlar” diye çalışıp çabalıyor. Bu yüzden müftülük yasası Resmi Gazete’de yayınlanır yayınlanmaz, Kanlı Pazar örgütçüsü İsmail kahramanını ve başbakanını da yanına alıp, savunma bakanının oğlunun nikâhını kıyan Ankara Müftüsü’ne şahitlik yapmaya koşturuyor. Oradan haydi, 5 Aralık vesilesiyle düzenlenen 2. Kadın İş Zirvesi’nde ibretlik konuşmalar yapmaya: “Amaçları kadın hakları olsa moda sektörünün kanını emdiği, modern kölelere çevirdiği çocuk yaşta kızlar için de seslerini yükseltirler. Her gün bir skandalın patlak verdiği sosyete dünyasındaki tacizlere karşı tepkilerini yükseltirler”. Ek olarak, Müslüman kadınlara eziyete hazırlanan Avrupa, “canavara dönüştürülen Kürt kadınları”, bir ara niyeyse Avustralya, bu ibretlik konuşmada yine hak ettiklerini buluyor! Tam tüm sınıflardan tüm kadınların tüm haklarını İslam’ın güvencesi altına sokan bir reisimiz var, ne hoş diyeceğiz, reisin korumaları aynı zirvede tutup kendisini destekleyen kadınları tekmeliyor!
Sonuçta 2011-2017 yılları arasında yirmi beş bin beş yüz yirmi beş kadının öldürüldüğü bir ülke burası.
Sonra İstanbul’daki bir ortaokulda çocuklara gelinlik ve damatlık giydirerek düğün oyunu oynatan MEB, belki de tecavüzü aklama yasasındaki mecburi itirazını telafi etsin diye, reisin kızının KADEM’iyle “öğrencilere yönelik sosyal, kültürel, sportif, mesleki ve teknik kurslar düzenlenmesine ilişkin işbirliği protokolü” imzalıyor. Çocuk yaşta evlilikleri, kuma bulma sitelerini meşru, ahlaki ve dini bulanlar, LGBTİ+ların gerçekleştirmek istedikleri tüm etkinlikleri tüm ülkede “toplumsal hassasiyet ve ahlaka uygun değildir” diyerek süresiz olarak yasaklıyor. LGBTİ+ların kimlikleri kriminalize edilirken, her türlü şiddetin önü de açılmış oluyor. Tek Adam rejiminin cinselliği üremeyle ve erkek çok eşliliğiyle, kadınlığı annelikle özdeşleştirip tüm cinsiyetçi eşitsizlikleri dinle meşrulaştıran toplumsal cinsiyetçilik dünyası, LGBTİ+ların cinsel yönelim ve kimliklerini de hastalık ve anormallik olarak yaftalıyor.
Kendi bekasını korumayı ülkenin ve elbette ailenin bekasının korunmasıyla da özdeşleştiren tek adam rejimi, elbette asıl bu alana çoklu araçlarla saldırıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, evliliğin ilk 5 yılında boşanma oranlarının en yüksek olduğu iddia edilen 12 ilde, yani İzmir, İstanbul, Kocaeli, Bursa, Balıkesir, Tekirdağ, Manisa, Erzurum, Samsun, Ordu, Van ve Zonguldak’ta diyanet yetkililerinin de katılımıyla evlilik öncesi eğitim seminerleri vermeye, 2019’da bu eğitimleri 81 ile yaymaya hazırlanıyor. Bir yandan da “Boşanma Süreci Danışmanlığı” adı altında yeni bir çalışma başlatıyor. İl örgütlenmelerini yaymayı planlayan KADEM ise, 2018 8 Mart’ını “Toplumsal Cinsiyet Adaleti: Boşanma” kongresiyle “kutlamaya” hazırlanıyor. Kongrenin amacı, “toplumsal cinsiyet adaleti çerçevesinde boşanma başlığında farklı bakış açıları getirilmesine alan açmak, bu konuda yeni strateji ve uygulamaların alt yapısının oluşturulmasına katkıda bulunmak” olarak anlatılıyor. Tebliğ çağrısı yapılan konular arasında ise “6284 sayılı kanun ve uygulaması” başlığının yanı sıra “nafaka, velayet ve ortak mal rejimi”, “arabuluculuk kurumu ve yapısı” ve “İslam Hukukunda boşanma, velayet ve nafaka” başlıkları göze çarpıyor.
Kısacası 2019’a giderken tek adam rejimi, reisi ve neferleriyle, yasaları, ideolojik dayatmaları ve gündelik hayat pratikleriyle, ülkeyi kadınlar için bir distopyaya çevirmeye yemin etmişçesine, hayatımızın en temel kurucu ilkelerine saldırıyor. Dişimizle tırnağımızla kazandığımız, bizden önceki kadın kuşaklarından bize miras kalan haklarımız, bize daha fazla hakkın, daha büyük bir eşitlik ve daha geniş bir özgürlük imkânının mümkün olduğunu göstermişken, bizi asla kabul etmeyeceğimiz kurallarla yönetileceğimiz bir hayatın içine tıkıştırmaya çalışıyor. Ve 25 Kasım’da sokakları, 5 Kasım’da “eşitlik ve adalet” talepleriyle salonları dolduran on binlerce kadın; tacizcileri ve kaçırılan kız kardeşlerini dayanışmayla bulan; şiddeti ve yalnızlığı dayanışmayla aşan; hayatlarını dayanışmayla savunan kadınlar, bu kurallarla yönetilmelerinin imkânsızlığını her gün ve sürekli olarak Tek Adam‘ın yüzüne çarpıp duruyor. Bu kadar çok saldırmaları, kadınları yönetmelerinin imkânsızlığındandır. Bu kadar çok saldırmaları, çıkardığımız her hayır sesinin, her itaatsizce eylemimizin kurmak istedikleri o imkânsız erkeklik düzenini her gün ve daima yerle bir etme potansiyelinden duydukları korkudandır. O potansiyel ki ne tek adam onu alt edebilir; ne de on binlerce kadının eşitlik ve özgürlük isteminin basit gövde gösterilerine vitrin yapılmasına izin verebilir.
Bu potansiyeli örgütlemek ve harekete geçirmek için yeni bir yasal düzenlemenin burnumuza sokulmasını da, yeni bir rezilliğin kapıya dayanmasını da beklemeyelim. Kadınlar, kadın-erkek eşitsizliğinin de, Tek Adam düzeninin de hapishanesine girmiyor, girmeyecek. Demek ki bizim işimiz herkesinkinden daha çok, daha katmanlı ama daha büyük sonuçlara gebe. Demek ki o büyük güç, hiç görünmeden dünyaları yaratan kadın emeği, şimdi kendi suretinden yeni bir dünya yaratacak. Haydi, yüklenelim de şu distopya yıkılsın, Tek Adam altında kalsın!
Yorumlar