İspanyol Feminist hareketi 8 Mart 2018 tarihinde, “Biz durursak, dünya durur” sloganıyla 24 saatlik bir kadın grevi örgütlemeyi başardı. Bu, bildiğimi
İspanyol Feminist hareketi 8 Mart 2018 tarihinde, “Biz durursak, dünya durur” sloganıyla 24 saatlik bir kadın grevi örgütlemeyi başardı. Bu, bildiğimiz işçi grevlerinden değil, dört katmanlı bir grevdi: kadınlara iş bırakma, derslere girmeme, bakım işlerini durdurma ve tüketim yapmama çağrısı yapıldı.
Grev oldukça gözü pek bir girişimdi, buna rağmen başarılı oldu. Merkezi sendikaların açıklamasına göre, altı milyon işçi (kısmi) greve katıldı (1); grevin eğitim sistemi, sağlık hizmetleri, kamu yönetimi ve toplu taşımacılık üzerinde büyük etkisi oldu (Público, 8 Mart 2018). Ford ve Seat fabrikalarında üretim kesintiye uğradı, Glacia’daki Pescanova tesislerinde greve yüzde yüz katılım sağlandı (El Mundo, 9 Mart 2018). Ana akım ve popüler kanallar da dâhil, kadın gazeteci ve sunucular greve katıldıklarından, TV yayın akışları yeniden düzenlenmek zorunda kaldı. Kraliçe Letizia bile bu gün için programını boşalttı. Çeşitli tahmin ve rakamların ötesinde, bir tek şey son derece netti: kadınlar kamusal alanı ele geçirdiler; tencere tavalı, yol kapatmalı kitlesel eylemler ve yürüyüşler yapıldı, grev safları kuruldu. Gerçek şu ki, örgütleme komitesine göre Madrid’deki ana eylemlere 1 milyon; Barcelona’da 600,000; Seville’da 100,000den fazla kişi katıldı; Bask Ülkesi’ndeki eylemlerde 130,000 kişi bir araya geldi. Ancak seferberlik dalgası ilk defa ülkenin her yerinde kent ve kasabalara ulaşmış oldu.
Hem ulusal ve hem de uluslararası basın ve kamuoyu, bu beklenmedik ve öngörülemeyen başarıdan etkilendi. Pekiyi bu başarı nasıl mümkün olmuştu? İspanya gibi gelenekçi bir ülkede böyle bir feminist hareketin ne işi vardı bir kere? Dahası, ABD ve diğer Anglo-Sakson ülkelerin aksine, İspanyol feminist hareketi pek az kurumsallaşmış ve geniş bir yapının, fon kaynaklarının ve kadrolu temsilcilerin eksikliği içindeydi. Bu durum, cinsiyet eşitliği politikalarındaki gerilemeyle daha da görünür hale gelmişti üstelik (Pérez, 2018). Öyleyse böyle bir hareket 8 milyonluk bir grevi nasıl örgütledi? Grevin başarısının anahtarı, son zamanlarda feministlerin başını çektiği bir eylemler döngüsü içerisindeki uzun hazırlık süreciydi.
Grevin örgütlenmesi
Feminist aktivist Justa Montero’nun vurguladığı gibi “2018 grevi 8 milyonluk katılım ile zaten kazanılmıştı”. Nitekim grev çağrısı “orman yangını gibi hızla yayıldı ve ülkenin her bir köşesine ulaştı” (2018). Gerçekten de hazırlık süreci sonuçtan daha önemli hale gelmişti: süreç, resmi düzeyde eylemlerin, ittifak kurma çalışmalarının ve temel tartışmaların yayılmasının merkezsizleştirilmesini (görev dağılımını) ve koordinasyonunu destekleyerek hareketin örgütsel ve ekonomik açıklarını gidermiş oldu. Hareket bu sayede başta genç kadınlar olmak üzere hareketsizleşmiş bireylerden, sosyal ve profesyonel kurumlardan ve tüm ülkede basının büyük bölümünden destek görmeyi başardı.
Süreç bir yıl önce başladı. 8 Mart 2017’de Arjantin, Polonya, ABD, İspanya gibi yerlerde henüz gerçekleşmiş olan kitlesel feminist eylemlilikleri izleyen süreçte, uluslararası feminist hareket bir Uluslararası Kadın Grevi çağrısı yayınladı (Watkins, 2018). Feminist hareketin ilk defa dört katmanlı bir grev düzenlediği İspanya’nın da dâhil olduğu otuzdan fazla ülkeden grev çağrısına yanıt geldi: 24 saatlik bakım, tüketim ve eğitim grevi ile (kısmi) iş bırakma.
Grev çağrısı, hazırlık için yeterli zaman olmadan, aceleyle yapıldı. Buna rağmen, feministler -küçük ölçekli, çoğunlukla eğitim temelli bir birlik olan- (Katalan bağımsız sendikası, ç.n.) Intersindical’i iki saatlik iş durdurma için resmi bir çağrı yapmaya ikna etmeyi başardılar. Yönetmeliğe göre yalnızca sendikaların grev çağrısı yapma imkanı olduğundan, Intersindical’in kısmi iş bırakma çağrısına katılması sayesinde iş kanunu ile grevdeki işçilerin haklarının korunması sağlandı. İki ana sendika –Comisiones Obreras (CCOO) ve Unión General de Trabajadores (UGT)– destek açıklaması yaptı, ancak greve katılmadı. Kısmi grev büyük şehirlerde oldukça başarılı oldu, gece eylemleri düzenlendi -Madrid’de yaklaşık 500,000 kişi bir araya geldi.
Ertesi gün çeşitli feminist örgütler 8 Mart 2018 için, 2017 yılındakine göre çok daha büyük bir etki yaratacak 24 saatlik bir iş, eğitim, bakım ve tüketim grevi örgütlemeye karar verdiler. 8 Mart Komisyonu, Madrid’de uzun yılardır 8 Mart etkinliklerini örgütleme sorumluluğunu almış olan bir çatı örgütü olarak, her ayın 8’inde toplanmaya başladı. Ancak bu kez hedef, bir genel grev örgütlemekti, dolayısıyla farklı bölgelerden çeşitli feminist örgütler arası koordinasyon kurmak gerekliydi. Her ne kadar adına Madrid-merkezli bir çalışma toplantısı dense de, aslında ülkenin tamamını kapsayan ilk toplantı 17 Haziran 2017’de gerçekleştirildi. O andan itibaren koordinasyon ülke çapına genişledi: geniş 8 Mart Komisyonu doğdu. Platform içerisindeki işler, iletişimin önemine vurgu yapılarak yedi farklı komisyon ile koordine edildi (iletişim, eylem, içerik, değerlendirme, öğrenciler, uluslararası ve koordinasyon komiteleri).
Her şehir ve bölgede, 8 Mart’a yaklaşan haftalarda daha da sıklaşacak olan aylık toplantılar düzenleyen Yerel 8 Mart Komisyonları oluşturuldu. Madrid’de her toplantıya yaklaşık 200 kadın katıldı. Koordine geniş platform çağrıyı örgütlemek üzere İspanya’nın farklı şehirlerinde toplantılar düzenledi: Eylül 2017’de Elche’de (Alicante) 150’den fazla kadın; Ocak 2018’de Zaragoza’da 100’den fazla örgütü temsil eden yaklaşık 400 kadın bir araya geldi (El Pais, 14 Ocak 2018).
Grev çağrısının dört odak noktası vardı: toplumsal cinsiyet temelli şiddet, beden ve seçme hakkı, sınırlar ve ekonomi. Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddete karşı Devlet Sözleşmesi’nin uygulanması, trans bireylerin hasta ilan edilmemesi, eğitim sistemine duygusal-cinsel eğitim konulması, 16-18 yaş arası kız çocukların seçme hakkının güvence altına alınması, göçmenlerin ve sığınmacıların haklarının koruma altına alınması, ev işçilerinin sosyal haklarının tüm çalışanlarla eşit seviyeye getirilmesi, kadın ve erkek çalışanların ücret farkları ve tüm mesleki ayrımcılık türlerine son verilmesi, kadınlara işlevsel bir emekli maaşı sağlanması, annelik ve bakım faaliyetlerinin koruma altına alınması ve zulüm ve güvencesizliğe son verilmesi gibi taleplere kaynak ayrılması da dâhil pek çok talep belirlendi (Comisión 8 de Marzo, 2018).
Belgelerde, manifesto ve bildirilerde açıkça ifade edilen kesişimsellik vurgusuna rağmen -ki bu, böylesi yaygın bir hareket için oldukça özgün bir yaklaşımdı- komisyonun sosyal yapısı çoğunlukla beyaz, üniversite düzeyinde eğitimli kadınlardan oluşuyordu. Yine de, yetmişlerde çok çalışma yürütmüş aktivistlerin, yüzyıl dönümünde politikleşmiş kadınların ve harekete henüz son eylemlerle (indignados ya da 15 M hareketinden bugüne) dâhil olanların katılımıyla son derece kuşaklararası bir kitle oluştu.
Grevin hazırlık süreci bireyleri, politik ve sosyal figürleri ve basını, grevin hemen öncesindeki haftalarda hız kazanan bir kartopu etkisiyle art arda tavır almaya zorladı. Feminist çağrı, sonunda tüm ülkede 300’den fazla örgütün desteğini almıştı. 24 saatlik işçi grevi çağrısını yasal olarak meşru kılan azınlık sendikaları Confederación General de los Trabajadores (CGT), Confederación Nacional del Trabajo (CNT) and Intersindical’in tam desteğini aldı. Yüzlerce sosyal ve politik örgütün yanı sıra, sol partiler Podemos, Izquierda Unida ve yerel yönetim platformları da destek verdi. Ancak ana sendikalar, CCOO ve UGT -ve sosyal demokrat parti (PSOE)- hareket ile mesafeli durmayı tercih ederek, daha geleneksel bir slogan olan, “Trabajos y salarios dignos. Sin ellos no somos ciudadanas” (“Onurlu iş ve ücret olmadan kadınlar yurttaş olamaz”) sloganıyla, iki saatlik iş bırakma çağrısı yaptılar. Tayfın diğer ucunda yer alan, Ciudadanos ve Partido Popular (PP) grevi desteklememek için çeşitli mazeretler sundular: Ciudadanos, kapitalist sisteme karşı feminist taleplerin bazılarını sorunlu bulduğunu açıkladı; PP ise hareketi seçkincilikle ve kadın ile erkeği bölmekle itham etti.
Bununla birlikte, çağrının sosyal ve politik destek açıdan üç kazanımı oldu. İlkin, kilise, İspanyol Psikoposlar Meclisi aracılığıyla, greve ve taleplerine tam desteğini açıkladı, hatta Madrid Başpiskoposu “’haklarını savunmalılar. Bakire Meryem de olsa böyle yapardı.’ açıklaması yaptı (El Mundo, 3 Mart 2018).
İkinci olarak, zaten örgütlü olan kadın meslek örgütlerinin (yargıçlar, araştırmacı ve bilim insanları, profesyonel sporcular, tiyatro oyuncuları, oda hizmetçileri) desteğini kazandı. Ayrıca, ilk defa genel ve belirli talepler etrafında birleşen yeni meslek örgütlerinin oluşmasının da önünü açtı (gazeteciler, akademisyenler, yayıncılık sektörü, sağlık işçileri, öğretmen ve eğitimciler, STK çalışanları, öğrenciler). Şüphesiz, bu grupların en güçlü olanı, 2,400’den fazla katılımcısı bulunan -ve halen aktif olan- bir Telegram grubu oluşturan ve 8,00’den fazla kullanılan Las periodistas paramos (‘Biz, kadın gazeteciler, durduruyoruz’) sloganıyla bir araya gelen kadın gazeteciler oldu. Bu nedenle, grevin medya sektöründe TV programlarının yeniden planlanmasına yol açmasına şaşırmamak gerek.
Son olarak, grev çağrısı ve gündeme getirdiği meseleler (toplumsal cinsiyet temelli şiddet, ücret eşitsizliği, emekli maaşları, bakım emeği) kadın gazetecilerin greve verdikleri desteğin de olası etkisiyle, çeşitli TV programlarında ve basında büyük önem kazandı. Örneğin İspanya’nın en yüksek okur oranına sahip gazeteleri olan çevrimiçi El Pais ve El Mundo, Ocak ila Mart 2018 arasında feminizm hakkında sırasıyla 87 ve 185 adet yayın yaparken, bu sayı 2017’nin tamamında El Pais için 19 ve El Mundo için 99; 2013 yılında ise 10 ve 78 idi.
Gerçek şu ki, Madrid ve Barcelona Belediye Başkanları Manuela Carmena ve Ada Colau da dâhil, popüler kadın politikacıların greve verdikleri destek de medyanın ilgisini çekti (García, Alabao & Pérez, 2018).
Özetle, uzun hazırlık süreci ve basının greve olan ilgisi, toplumsal desteğin yaygınlaşmasına katkı sağladı. Şubat ayında Metroscopia’nın yaptığı bir araştırmaya göre, kadınların yüzde 88’i ve erkeklerin yüzde 77’si koşulların grev için uygun olduğunu düşünüyordu. Merkez ve sol kesim seçmen kitlesi için bu oran yükselirken (Unidos Podemos seçmenlerinin yüzde 95’i, PSOE seçmenlerinin ise yüzde 88’i), merkez ve sağ kesimin de büyük bölümü grevi destekliyordu (Ciudadanos seçmenlerinin yüzde 73’ü ve PP seçmenlerinin yüzde 66’sı) (El País, 6 Mart 2018).
Feminist eylem döngüsü
Ulusal ve uluslararası ölçekte öncelikle toplumsal seferberlik, sonra feminist seferberliğin geniş kitlelere yayılmasından zaten beslenmiş olan bir alanda gerçekleşmesi, grevin hazırlık sürecinin son derece başarılı olmasına neden oldu.
İspanya’da eylemler zinciri 2011’de, sayısız siyasi yolsuzluk skandallarının yanı sıra, ekonomik kriz ve kemer sıkma politikalarının yarattığı toplumsal huzursuzluk halinin yön verdiği 15 M hareketiyle (2011-12 yıllarında anti-kriz ve kemer sıkma karşıtı hareket-ç.n.) başladı. Hareket, “Devrim ya feminist olacak, ya da hiç olmayacak” afişinin saldırıya uğradığı ve saldırının alkışlarla karşılandığı Puerto del Sol kampında yaşananların da gösterdiği gibi, aslında hiç de feminist bir iddia taşımıyordu. Olay, hareketin feminizm konusunda bölünmüş olduğunu gösteriyordu, ancak aynı zamanda bu konudaki boşluğun ve bu boşluğun aşılması için gereken çabanın açığa çıkmasının da önünü açtı (Gámez Fuentes, 2015).
15 M hareketi 2011’den 2013’e kadar eylemlilik zincirini sürdürmeyi başardı. 2012-2013 arasında kamu hizmetlerini savunmak üzere ortaya çıkan Mareas isimli kolektiflerle bütünleşti. Ancak 2013’ün sonlarından itibaren, krize politik bir yanıt verme ya da politik kurumların yapısı içerisindeki değişimi dayatma gücünü yitirdiğinde yok olmaya başladı. Bu ortamda ve ufukta görünmeye başlayan seçimlerle (2014 Avrupa seçimleri ve 2015 yerel, bölgesel ve genel seçimleri) yeni bir sol parti olarak Podemos ortaya çıktı. Podemos, birincil hedefinin 15M hareketinin yaygınlaştırdığı sağduyu ortamını kurumsal siyasete taşıyabilecek nitelikte bir seçim mekanizması yaratmak olduğunu açıkladı (Rendueles & Sola, 2017). 15M önderlerinin pek çoğunu bünyesinde toplayarak bir bakıma bu hedefini gerçekleştirdi de, ancak bu ileride toplumsal seferberliğin tasfiyesine hizmet etmesine neden olacaktı.
Feminizm 2013’den beri yalnızca seferberliğin son bulmasına direnen değil, aynı zamanda toplumsal seferberliğin o zamana kadar sergilediği harekete geçirici gücün çok ötesine geçen çok büyük ölçekli seferberlikleri (2) sürdürmeyi de başaran ülke çapındaki tek toplumsal hareket oldu. Bu feminist dalga, özellikle ergenler ve gençler gibi, önceden siyasetten hayal kırıklığı yaşamış olan yeni nüfus kitlelerini politikleştirmeyi başarmış olan 15M hareketinden de beslendi. Ayrıca iletişim ve bilgi teknolojilerinden, özellikle 15M hareketinin kilit araçlarından olan sosyal ağlardan da çokça faydalandı (Gámez Fuentes, 2015).
Bu feminist seferberlik dalgasının ana odağı, seçme hakkı ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet konularıydı (Campillo, 2018). Üç temel kilometre taşı vardı. Bunlardan ilki, muhafazakâr Adalet Bakanı Gallardón’un kürtaj yasası önerisine karşı yürütülen kampanyaydı; 2012’den, kanun teklifinin geri çekildiği ve Gallardón’un istifa ettiği Eylül 2014’e kadar sürdü. Eylemlerin zirvesi, 1 Şubat 2014’de Madrid’de on binlerce insanın katıldığı büyük Tren de la Libertad (‘Özgürlük Treni’) yürüyüşü oldu. 2013-14’den beri başkentte düzenlenen tüm feminist eylemler, eskiden büyük sol gösteriler için kullanılan şehir merkezindeki ana caddeleri boylu boyunca kilitleyen bir kitlesellikte oldu.
İkinci kilometre taşı, Gallardón’un kürtaj kanunu teklifine karşı yürütülen kampanyanın ve kampanyanın pekiştirdiği ilişkilerin seferberlik başarısından beslenen, cinsiyetçi şiddete karşı başlayan 7N hareketi oldu. Ancak, önceki pek çok kampanyanın aksine, 7N Platformu, görünürlüğü de artıran bir biçimde, ülke çapında örgütlendi. 7 Kasım 2015’de Madrid’de rekor katılımlı Marcha Estatal Contra las Violencias Machistas (“Maço Şiddetine Karşı Ülke Çapında Yürüyüş”) düzenlendi. Sendikalar ve sağ kanat Ciudadanos ve PP de dâhil siyasi partilerin yanı sıra, 380 bölgesel ve yerel örgüt ve tüm ülkede aktif olan 70 örgütün katıldığı benzeri görülmemiş bir yürüyüş gerçekleşti.
Hareketin temel hedefi, toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı mevzuatın şu taleplerle yeniden yapılandırılmasıydı: toplumsal cinsiyet temelli şiddetin tüm biçimlerine, özellikle cinsel şiddete karşı koruma; şiddet mağdurlarının polise şikâyetçi olma önkoşulu olmadan yasa kapsamına alınması; önleyici tedbirler; sürece müdahil olan tüm yetkililerin eğitimden geçirilmesi, vb. 213 talebin yer aldığı Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddete Karşı Devlet Sözleşmesi, Eylül 2017’de parlamentonun onayından geçti, ancak henüz bir bütçe sağlanmadı.
Hareketin üçüncü kilometre taşı ise şuydu: #metoo (#ben de) hareketinden de önce, 2016’da Pamplona’daki yerel kutlamalarda yaşanan toplu tecavüzle yükselen 7N hareketi ve protestolar, cinsel istismar konusunu siyasi gündemin ana maddesi haline getirmeyi başardı. Gerçekten de, 2017 yılında #Yosítecreo (‘Sana inanıyorum’) sloganıyla, cinsel saldırı mağduruna yargı mekanizmaları ve basının yaklaşımlarını ifşa eden geniş bir destek hareketi ortaya çıktı. Saldırıyı gerçekleştiren çetenin tecavüz suçundan değil, yalnızca cinsel istismar suçundan ceza aldığı mahkeme günü geldiğinde, İspanya’nın tüm şehirlerinde, kendiliğinden ortaya çıkan kitlesel protestolar gerçekleştirildi.
Aynı zamanda son yıllarda bakım emeği de feminist düşünceyi ve eylemleri besleyen verimli alanlardan biri oldu. Feminist ekonomi ve eşit-devredilemez ebeveyn doğum izni talebinden, ev işçilerinin, temizlik görevlilerinin ve bakıcıların bakım emeğinin kurala bağlanması ve onurlu koşullara kavuşturulması mücadelesine, bakım emeği konusu çeşitli biçimlerde ortaya çıktı. Bakım emeğinin değerli hale getirilmesi konusu, Katolik annelik algısını pekiştirme korkusuyla konunun ana taleplerinden biri olmasına karşı tarihsel çekinceler koyan İspanyol feminist hareketi bakımından çözümlenmemiş konulardan biriydi.
8M hareketinin işini kolaylaştıran iki koşul daha mevcuttu: feminizmin tüm dünyada yeniden canlanmasıyla (Dean & Aune, 2015; Watkins, 2018) birlikte, ulusal düzeyde, özellikle Podemos gibi sözde değişim siyaseti partileri gibi parti politikalarının yarattığı hayal kırıklığının yol açtığı yeni bir siyasi fırsatı ortaya çıkmıştı. Bu nedenle feminizm, ergenler de dahil pek çok gencin politikleşmesinin önünü açmakla kalmadı, aynı zamanda merkez-sol ve sol kitlelerin bir araya geleceği tek politik alan haline de geldi.
Etki ve beklentiler
İspanyol 8M grevi, başka ülkelerde eşit veya daha az başarıyla tekrarlanacak yeni bir mücadele repertuarının başarılı bir yeni örneği oldu. Grevin örgütleyicileri, hareketin muhakkak somut taleplere bağlı olmayan bir toplumsal huzursuzluktan beslenmiş olduğunun farkındalar. Ortada çeşitli hassasiyetler, zayıf bir yapı ve pek az kaynak varken asıl zorluk örgütlenmenin en alttaki kadınları da kapsayacak ve aynı zamanda belirli politik öneriler için mücadeleyi kurup yükseltecek şekilde, hareketin seferber edici gücünü zayıflatmadan sürdürülmesi (Pérez, 2018). Siyasal partilerin bu önerileri ne ölçüde üstleneceğini ise zaman gösterecek.
Ancak, şimdilik, bu son feminist dalganın sonuçları açısından, iyimser olmak için hala sebep var (Bosi, Giugni & Uba, 2016; Aguilar & Romanos, 2018). Bir yandan, insanların yaşamlarında, politik ideoloji ve katılımlarında, bu dalganın etkisi olmuş gibi görünüyor. Centro de Investigaciones Sociológicas’ın (Sosyolojik Araştırmalar Merkezi) 2018 Nisan ölçeği, İspanyol nüfusunun yüzde 9’unun kendisini feminist olarak tanımladığını gösteriyor; bu oran 2016’dakinin iki katından daha fazla; dahası, 18-24 yaş arasında feminizm en popüler ikinci “ideoloji”.
Diğer bir yandan, grev, Katalonya çatışmasının tamamen merkezine oturduğu (ve sağa kaydırdığı) siyaset sahnesi üzerinde görünür bir etkide bulundu (Alabao, 2018). Aynı zamanda parti politikaları ve siyasi önerilerde de bazı değişiklikleri beraberinde getirdi. Öncelikle, Ciudadanos ve PP’yi önceliklerini değiştirmeye ve feminist bir söylemsel çerçeve sahiplenmeye zorlandı. İkinci olarak, Haziran ayında yeni sosyalist Başbakan Pedro Sánchez, kadın çoğunluklu bir kabineyi göreve atadı ve iyi niyet göstergesi olarak Eşitlik Bakanlığı kurdu. Son olarak, seçim vaadi asgari ücrete yüzde 22,3 zam, babalara tanınan doğum izninin annelerinkiyle eşitlenmesi, erken çocuk eğitim ve bakım hizmetlerinin (0-3 yaş) genelleştirilmesi ve Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı Devlet Sözleşmesi için bütçe tahsisi olan PSOE ve Podemos, 2019 ulusal bütçesi üzerinde bir anlaşma imzaladılar.
Tüm bu değişimler, İspanya’da feminist düşüncenin günden güne baskın hale geldiğini gösteriyor. Ancak, hem hareketin birçok düzeydeki sonuçlarına, hem de çatışma siyaseti bakımından gösterdiği derslere dair daha çok araştırma yapılması gerekiyor. Bu araştırmalarınsa elbette birkaç yıl daha beklemesi gerekecek.
2018 yılında Social Movements Studies’de yayınlanana bu yazı Kadın Savunması için Sena Cenkoğlu tarafından çevrilmiştir.
Notlar
1) 24 saatlik iş bırakma grevine kaç kişinin katıldığına dair kesin bir tahmin bulunmuyor.
2) Bölgesel düzeyde, Katalan ulusal hareketi de son birkaç yıldır büyük bir seferberlik içerisinde.
Referanslar
Aguilar, S. & Romanos, E. (2018). El alcance de los cambios: Una propuesta analítica sobre las consecuencias de los movimientos sociales. Revista Española de Sociología, 27.
Alabao, N. (2018, March 9). Un 15M feminista contra la derechización social. El Salto.
Retrieved from: https://www.elsaltodiario.com/huelga-feminista/8m-15m-feminista-contra-derechizacion-social
Bosi, L., Giugni, M. & Uba, K. (2016). The Consequences of Social Movements,Cambridge: Cambridge University Press.
Campillo, I. (2018). Economic Boom, Recession and Recovery in Spain: the Permanent Care Crisis and its Effects on Gender Equality. The Search for Feminist Alternatives.
Rosa Luxemburg Stiftung. Retrieved from: https://www.rosalux.de/en/news/id/39021/
Comisión 8 de Marzo (2018). Argumentario 8M. Retrieve from: http://hacialahuelgafeminista.org/wp-content/uploads/2018/02/argumentario_8M.pdf
Dean, J. & Aune, K. (2015). Feminist Resurgent? Mapping Contemporary Feminist Activisms in Europe. Social Movements Studies, 14(4), 375–95.
Gámez Fuentes, M. J. (2015). Feminisms and the 15M Movement in Spain: Between Frames of Recognition and Contexts of Action. Social Movements Studies, 14(3), 359–65.
García, B., Alabao, N. & Pérez, M. (2018). Spain’s Feminist Strike. New Left Review,110, 35–7.
Montero, J. (2018, March 27). Cuando las mujeres dijimos basta. Revista Contexto.
Retrieved from: https://ctxt.es/es/20180328/Firmas/18617/Justa-Montero-Corominas-huelga-feminista-8M-produccion-cuidados.htm
Pérez, A. (2018, March 12). Nos quieren sumisas, nos tienen combativas: hacia el8M2019. El Salto. Retrieved from: https://www.elsaltodiario.com/vidas-precarias/nos-quieren-sumisas-nos-tienen-combativas-hacia-el-8m2019
Rendueles, C. & Sola, J. (2017). The Rise of Podemos: Promises, Constraints and Dilemmas. In M. Briziarelly & O. Agustín (Ed). Podemos and the New Political Cycle, London: Palgrave, 25–47.
Watkins, S. (2018). Which Feminisms?. New Left Review, 110, 5–75.
Yorumlar