“Erkek adalet değil; gerçek adalet” diyoruz; çünkü bu sözün tam karşılığını her an yaşıyoruz. Bu adalet bize yetmiyor. Biz kadınlar eşitliğin olduğu, yaşayabildiği bir dünya kurmak istiyoruz.
Birhan Keskin’in de dediği gibi; anıt sayaç’da bu kadar kadın ismi yeter.
İsimler farklı olsa da hikayeler benzer. Ya eril zihniyet, ya toplumsal normlar ya da “el âlem ne der” baskısı belirliyor hayatta kalıp kalmayacağımızı.
Nevin Yıldırım’la başlayalım: Tehdit edilerek yıllarca uğradığı sistematik tecavüze son verdi. Aslında özsavunma hakkını kullandı Nevin. Bunun üzerine mahkeme, Nevin’e ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Çünkü Nevin’in yaşadıklarını değil de öldürme biçimini canice buldu. 2018’de Kadıköy’de “Nevin İçin Adalet” diyerek yürüdük. Her alanda Nevin’in özsavunma hakkını savunduk. Yine 2019’da Ankara’da “Sadece Nevin İçin Değil, Özsavunma Hakkını Kullanan Tüm Kadınlara Özgürlük” talebinde bulunduk. Yargıtay’da görülen son davasında da Nevin’in kız kardeşleri olarak yanındaydık.
Nevin Yıldırım kendini savunduğu için cezalandırılırken Ümit Can Uygun isimli bir erkek Aleyna Çakır’a şiddet uyguluyor ve ‘‘utanmadan’’ canlı yayında paylaşıyor. Bu görüntülerden kısa bir süre sonra Aleyna evinde ölü bulunuyor. Aleyna Çakır’ın katili olan Ümit Can Uygun’a şüpheli gözüyle değil “ifadesine başvurulan şahıs” olarak bakıyor bu eril sistem. Bu eril sisteme karşı susmadık alanlarda, meydanlarda Aleyna’nın sesi olduk. Her platformda “Ümit Can Uygun katil” dedik.
Kendisine sistematik bir şekilde şiddet uygulayan evli olduğu erkeği öldüren Melek İpek hemen tutuklandı. Oysa tüm bunları daha fazla yaşamak istemeyen Melek özsavunma hakkını kullanmıştı. Bizler Melek için alanlardaydık. Her yerde, her platformda “Melek İpek serbest bırakılsın” dedik. Melek’i hemen yakalayıp hapse atan erkek yargı; İpek Er’in intihar etmesine neden olan tecavüzcü Musa Orhan’ın bugün hala elini kolunu sallayarak gezmesini sağlıyor. Biz kadınlar susmadık. Yine sokaklarda, meydanlarda “Musa Orhan tutuklansın” dedik.
Nimet Akgün, yıllarca evli olduğu erkek tarafından engelli kızıyla birlikte şiddete uğradı ve ölüm tehditleri aldı. Kızını ve kendisini korumak için evli olduğu erkeği öldürdü. Nimet, özsavunma hakkını kullandı ve yine hemen tutuklandı. Ama biz Nimet’in serbest bırakılması için tüm gücümüzle haykırdık: Özsavunma haktır!
431 gündür haber alınamayan Gülistan Doku’nun son görüştüğü kişi olan erkek arkadaşı Zaynal Abarakov gözaltına bile alınmadı. Hatta kendisine şüpheli gözüyle bile bakılmadı. 431 günün her gününü “Gülistan nerede?” sorusuyla geçirdik ve sormaya da devam edeceğiz.
Kendisini seks işçiliğine zorlayan, birlikte olduğu erkeği öldüren Çilem Doğan’a mahkeme önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Oysa Çilem, “kadınlar ölmesin” demişti. Çilem’in sözleri adeta onun yanında olan kadınların yoluna ışık oldu. Ülkenin her yerinde Çilem’in sesi oldu kadınlar. Çilem kadınlara, “Kadın arkadaşlarım, hiç bir zaman kirpiğiniz yere düşmesin” dedi. Çilem’de özsavunma hakkını kullanmıştı. Bu kez haksız tahrik indirimi için mücadele sonuç verdi ve müebbet hapis cezası 15 yıl hapis cezasına çevrildi.
Nadira Kadirova, AKP milletvekili Şirin Ünal’ın evinde ölü bulundu. Baş şüpheli olmasına rağmen Şirin Ünal gözaltına bile alınmadı. Nadira’nın ölümüne Ankara Emniyeti, “Silahla gerçekleştirilmiş bir intihar” dedi. Biz yine sorduk: “Nadira’ya ne oldu?” Katledilen her kadın gibi Nadira’da isyanımızda, direnişlerimizde artık.
Yıllardır çocuklarına ve kendisine şiddet uygulayan Ali Toprak’ı öldürmek zorunda kaldı Alime Toprak. Hemen göz altına alınan Alime, “Ben onu öldürmeseydim, o bizi öldürecekti” dedi. Alime özsavunma hakkını kullandı. Alime bize yine feminist özsavunmanın hak olduğunu hatırlattı.
Çiğdem Yayla Antalya’da bir marangoz atölyesinde tecavüze uğradı. Olaydan sonra intihar etmeye çalıştı ve %99 engelli kaldı. Olayın faili Murat K. ise tutuklanmadan, bugün hala elini kolunu sallayarak geziyor.
Kısacası, kadınların özsavunma hakkına gelince sonuna kadar ceza yağdıran hukuk sistemi; failler erkek olunca işlemiyor. Sokaklarda “Gülistan nerede?” diye soran kadınlar gözaltına alınıyor. Şiddet faili erkeklere gelince onların adeta sırtları sıvazlanıyor. “Erkek adalet değil; gerçek adalet” diyoruz; çünkü bu sözün tam karşılığını her an yaşıyoruz. Bu adalet bize yetmiyor. Biz kadınlar eşitliğin olduğu, yaşayabildiği bir dünya kurmak istiyoruz.
Biz kadınlar her gün yaşam arzumuzda, yüreğimizde çiçekler büyütüyoruz. Yaşamımız için feminist özsavunmayı kendimize hak biliyoruz ve sonuna kadar savunuyoruz. 8 Mart’ta sokakları, alanları, caddeleri, emeğimizin yok sayıldığı evlerimizi mora boyuyor ve feminist özsavunma haktır diyoruz. Birlikte, omuz omuza dayanışmanın, direnişin güzelliğini bir kez daha herkese hatırlatıyoruz.
Birhan Keskin’in dizeleriyle tüm kadınları selamlıyor ve mücadeleye çağırıyorum;
Çıkıp iki oda bir salondan
Ateşli silahlar elimizde, Uma’nın kılıcı belimizde,
Savunma ve dövüş sanatlarında ustalıklı.
Anıtsayaç’ta bu kadar kadın ismi yeter,
Yeter artık, yeter çıkalım zıvanadan.
Yorumlar