En ateşli halimizle, en güçlü mücadele araçlarımızla, dayanışmamızla feminist özsavunma ağlarımızı kuralım. 8 Mart’ta sokaklarda, meydanlarda, gecelerde buluşalım. Bir günü de her günü de istiyoruz. Biz hayatı istiyoruz.
Merhaba. Nasılsın?
Kadınlardan aldığın bu mesajı okurken yüzünün gülümsediğini biliyoruz. Türkiye’nin doğusundan batısına Dünya’nın güneyinden kuzeyine bizi birbirimize bağlayan, birbirimize baktıran bağları hissediyoruz. Bu bağlar sadece eziliyor, ayrımcılığa uğruyor, şiddete maruz bırakılıyor olduğumuz için değil. En güçlü bağımız isyanımız. Yanı başımızdaki erkekten, topluma, devlete kadar, bütün sömürü ve ezme biçimlerine karşı isyandayız. Nerede olduğumuzun, kaç yaşında olduğumuzun, mesleğimizin ne olduğunun bir önemi yok. Bize dayatılan yaşamı kabul etmiyoruz, mücadele etmekten vazgeçmiyoruz. Şimdi bütün hayırlarımızla 8 Mart’a gidiyoruz. Dünya kadınlar günün kutlu olsun.
8 Mart’a giderken bütün kadınları feminist özsavunmaya çağırıyoruz; Hayatımızı kuşatan erkek şiddetine ve onun kaynağı erkek egemen sisteme karşı kolektif mücadeleye. Özerkliğimiz; kendi hayatlarımız, bedenlerimiz, emeğimiz hakkında karar sahibi olmak için feminist özsavunmaya. Kendimizi sevmek, kendimize saygı duymak, varoluşumuza yönelen her türlü kadın düşmanlığını durdurmak için feminist özsavunmaya. Ve en çok da birbirimizden güç almak, dayanışmamızla dünyayı tersine çevirmek için, kurtuluşumuz için feminist öz savunmaya.
Ülkeyi tek bir adamın kararları ve onun kayyumları yönetiyor. Bir günde İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmeye, bir günde işçileri değil patronları koruyacak korona tedbirleri almaya, bir günde Boğaziçi’ne kayyum rektör atamaya, bir günde seçilmiş belediye başkanlarını hapse atmaya, bir günde LGBTİ+’ları yok saymaya, bir günde ülkenin yarısını terörist ilan etmeye, sosyal medya paylaşımları nedeniyle sabaha karşı evleri basmaya kendini kadir gören bir faşizm bu.
Pandemide bazılarımız işten çıkarıldık. Bazılarımız evden, bazılarımız güvencesiz ve esnek çalışmak zorunda kaldık. Bazılarımız ev işleri yetmezmiş gibi olanaksızlıklar içinde uzaktan eğitiminde çocukların öğretmeni olduk. Bu da yetmedi. Erkek şiddeti arttı. Artık bu ülkede faili devlet yetkilileri olan aydınlatılmamış kadın cinayetleri var. Bu şiddet mahkemelerce cezasızlıkla ödüllendirildi. Ölmemek için hayatını savunan kadınlarsa erkeklerin faydalandığı ceza indirimlerinden yararlanamadı, en ağır şekilde cezalandırıldı.
Bütün bunları görüyoruz. Hayatımızı kuşatan şiddetin kaynağı patriyarkal kapitalizmi biliyoruz.
Susmuyoruz. Aramızdaki görünmeyen bağlar ve görünen örgütlü bağlar bir araya getiriyor bizi.
Susmuyoruz. Bu yıl salgına rağmen hayatlarımızı ve haklarımızı savunmaktan vazgeçmedik. Bu ülkede başta biz kadınlar olmak üzere özgürlük ve eşitlik isteyen, hakkını isteyen, hayatını, geleceğini savunan milyonlarız.
Her karşı çıkışımız bir özsavunmadır.
Tek başımıza değil. En yakınımızdaki kadınla başlayarak, birbirimizin yanında olarak çoğalalım. Kendi hayatımız üzerinde söz sahibi olmak için bir el birliği, kader birliği yapalım. “Bütün kadınlara bundan böyle başka türlü “ateşli” olmayı “şiddetle” öneriyorum” diyor şair. En ateşli halimizle, en güçlü mücadele araçlarımızla, dayanışmamızla feminist özsavunma ağlarımızı kuralım. 8 Mart’ta sokaklarda, meydanlarda, gecelerde buluşalım.
Bir günü de her günü de istiyoruz. Biz hayatı istiyoruz.
Yorumlar