Annesini, sandalyesinde sakin sakin oturup konuşurken, tepesindeki adamın 14 kurşunla şarjörü boşaltarak öldürdüğünü kameradan net bir şekilde izlemiş bir kadın olarak, mahkemede bu katili savunan avukatın “müvekkilim öldürmek zorunda kaldı” dediğini duymuş biri olarak söylüyorum, bir kadını öldürdüyseniz, mutlaka hak etmiş olabilir, siz de “öldürmek zorunda kalmış” olabilirsiniz!
İnci Taneleri,
Kadın cinayetleri ile ilgili ne mesaj verecek diye günlerce merakla beklediğimiz dizi tam bir mesaj şöleni:
İlk iki bölüm izlendiğinde karşılaşılacak mesajlar şöyle özetlenebilir:
Bir kadın katili iseniz, haberlerde de çıksanız, hüküm de yeseniz, dışarı çıktığınızda “Yok canım, ben öldürmemiştim aslında” demeniz halinde, herkes “Aaa pardon, haklısın, sen iyi adama da benziyorsun zaten, kesin öyledir” deyip sizi kucaklayabilir, hatta ilerlemiş yaşınıza rağmen, adeta hapishanede kaybettiğiniz yıllara inat, çok genç ve güzel bir kadın, sicilinizi bilmesine rağmen hemen size âşık olabilir, kalbinin anahtarını ellerinize teslim edebilir. Hem de ilk görüşte, bilemedin, ikinci üçüncü görüşte.
Hatta, siz “ben öldürmedim” dediğinizde, nedenini nasılını açıklamanıza bile gerek kalmaz. Tamam anladık, Azem Bey öldürmemiş karısını da bunu kanıtlamaya gerek bile kalmadan herkesin ona inanması harika bir mesaj olmuş katil adaylarına.
Katil adaylarına mesaj: “Ben öldürmedim aslında da suçu üzerime alıp ömrümü kodeste geçirdim” cümlesine gönlünü kaptıran varsa, “Namusumu temizledim, ben öldürmesem o beni öldürecekti, nefsi müdafaa yaptım, öldürmek istemedim, yanlışlıkla elimden kaçtı” gibi yalanlara inanacak haydi haydi bulunur, o halde kendinizi cinayet planlarınızdan mahrum bırakmayın.
Bu nedenle, hiç durmayın, hayalinizdeki kadın cinayetini hemen işleyin. Zaten yatarınız en fazla 10 sene, filmde de bu açıkça ortaya konulmuş. Çıkınca da uygun bir yalan söylersiniz, bunu kanıtlamanıza bile gerek kalmadan insanlar sizi evine alır, evlatlarına özel ders aldırır, kalplerini size açar, size “Hocam Hocam” diye hürmet eder. Hatta, en gencinden, güzelinden, cilvelisinden, saf ve masumundan bir de “dilber” buldunuz mu değmesinler keyfinize!
Vallahi, rüya gibi geliyor kulağa, kaçırılmaz fırsat!
Hatta o tek bir cümleyle, size gönlünün kapılarını ardına kadar açan genç, güzel, rüya gibi dilber, “Öpmek istiyorum yaralarından. Affet beni, ben öküzlük yaptım, senin gibi bir adama iğne batırılır mı?” bile diyebilir.
Daha neler olmaz ki…
“Yanına uzansam incitir miyim seni?” diye sorar genç ve güzel kız size…
Arkadaşınız “Tek başına bir çeteye kafa mı tutacaksın?” der ve kahramanımız olan siz tabii ki silahsız çıplak ellerinizle koca bir çeteyi diz çökertecek kudrete sahipsinizdir!
Zaten hapishane kötü bir yer olmadığı, ağaçlardan portakal toplanan, organik bir ortam olduğu için katillerin beden sağlığı da hiç bozulmaz, siz de güçlü kaslarla çıkarsınız kodesten!
Ayrıca, “Benim yaptığım yanlıştı ama onların yaptığı daha yanlıştı” diyerek kendi yanlışınıza kolaylıkla bahaneler de bulabilirsiniz, bence bu cümleyi “atasözü” gibi tutun aklınızda!
Kızlar, siz de karşınıza sicilinde katil yazan biri çıkarsa umudunuzu kaybetmeyin, belki de harika bir insandır, bir deneyin, hayatınızı değiştirebilir, sizi içinde bulunduğunuz kötü hayattan hemen çekip çıkarabilir!
Ortada katledilmiş bir kadın var. Kadıncağız ölmüş, öldürülmüş, yemek masasında şakalar eğlenceler. Demek ki ruhsal olarak bir çöküntüsü de olmuyor içeride yatan insanların. Cezaevinde olmak zerre kadar bir şey götürmüyor insandan. Adam kendi işlemediği cinayet yüzünden 10 sene yatmışken bile bu kadar neşeliyse, sizin gönül rahatlığıyla işlediğiniz cinayetin ardından pürneşe olmamanız için hiçbir sebep olamaz!
Sicilinizde kadın cinayeti olabilir ama size bir tek lafınızla inanan kadına, “Sağ olsun bana güvendi” demek, müteşekkir olmak yerine trip de atabilirsiniz, saf diye küçük de görebilirsiniz, hiç sorun değil.
Ayrıca, diyelim ki size inanmadılar, katil olduğunuzu düşünüyorlar, sizden deli gibi korkup önünüzde el pençe divan durabilirler. “Adam hapisten çıkmış, biliyon mu abi, karısını öldürmüş, … arıza bir tip yani, çok da şey yapmamak lazım abi” diye siz yokken gölgenizden bile korkabilirler. Aslında epey havalı gözüküyor.
Filmin en kötü kahramanı olarak gördüğümüz Zahir ise filmin en doğru cümlesini kuruyor: “Bir karı katili karımla beraber, neyini şey yapmıycam?” “Karım bir katille, benim onu hemen kurtarmam lazım”.
Kadın, katil sicilinize rağmen size bir lafınızla inanabilir ama evlenme cüzdanı olmadan kabul eden bir otel bildiğini söylediğinde “nereden biliyorsun” diyerek ona suçlayan gözlerle bakabilirsiniz. “Kaç senedir ben kimsenin elini bile tutmadım” diyen kadına inanmak zorunda hissetmeyebilirsiniz. Ne de olsa, siz şanlı bir katil, o bir pavyon kadını.
Bir de unutmayalım, pavyonda çalışıyor olmak, katil olmaktan daha fena bir şey olmalı, yoksa o güzelim kızcağız kendini neden sürekli ezik hissetsin Azem’in karşısında.
Oysa kendine güvenen, “Yoo ben öldürmedim ki” diyen herkese hemen inanmayan, yeni tanıştığı kişiye nedir ne değildir bilmeden hemen güvenip birlikte yaşayacak kıvama gelmeyen, mafyatik tiplerden, dövenden dövülenden uzak duran kızlar yetiştirsek daha iyi değil mi? Filme bakıyorum da, çok da değil galiba!
Sayın katil adayları, Azem gibi siz de o genç, güzel, cilveli, temiz kalpli kadını, “E, bu komik mi?” diyerek ukalaca tersleyebilir, “Ney, değil, ne, ney bir çalgıdır, ne bir sorudur”, diyerek ukalalığınızı taçlandırabilirsiniz. O zaman, o güzel kız “Beni düzeltmen hoşuma gidiyor” diyerek üstüne üstlük bir de size müteşekkir olduğunu hemen ifade edecektir.
Zaten, Dilber de başının belada olmasına yanmaz, aksine sizinle birlikte bir macera yaşadığı için mutluluktan uçar. “Bazen düşünüyorum, hoşuma gidiyor aslında. Bu halimiz. Senle ikimiz bir maceranın içine düştük. Öyle değil mi?” diyebilir.
Bir de şunu dinleyin, “Genellikle sakin duruyorsun ama tersin de pis ve bu benim çok hoşuma gidiyor!” Oooo, tersi pis olmak da hoşa giden bir hareketmiş, kaçırmayın erkekler, hemen tersinizi pis yapın. Kızlar, siz de nazlanmayın, tersi pis erkekler çok hoş olur!
Kızlar, gerçek hayatta canınıza mal olabilecek bu tehlikeli insan ve ilişkiler aslında güzel bir maceraya dönüşebilir, fırsatı kaçırmayın!
Dizinin en güzel ve en gerçekçi diyaloglarından biri ise şöyle çıkıyor karşımıza:
– Ne biçim şaka yapıyon ya, suçsuz yere yatmış bir insan için
– BEN ZATEN SUÇLU YERE YATAN KİMSEYİ DUYMADIM ha
Özellikle kadın katillerinin öldürmek için hep “haklı” bir gerekçesi olması zaten alışıldık bir durum.
Annesini, sandalyesinde sakin sakin oturup konuşurken, tepesindeki adamın 14 kurşunla şarjörü boşaltarak öldürdüğünü kameradan net bir şekilde izlemiş bir kadın olarak, mahkemede bu katili savunan avukatın “müvekkilim öldürmek zorunda kaldı” dediğini duymuş biri olarak söylüyorum, bir kadını öldürdüyseniz, mutlaka hak etmiş olabilir, siz de “öldürmek zorunda kalmış” olabilirsiniz! Hiç çekinmeyin, biz tüm kadın katili hayranları, arkanızdayız!
Dahası da var, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı, eski bir tanıdığınızsa, “aslında ben öldürmemiştim” demenize bile gerek kalmadan, size katil kimliğinizle sarılıp ağlayabilir, duygulanabilir. “Çok geçmiş olsun hocam” diyebilir. Sanki ölen ölmemiştir, katil doğanın/kaderin kapısına dayadığı ağır bir hastalığın pençesine yakalanmıştır. O da geçmiş gitmiştir…
Ayrıca o emniyetin “müdür yardımcısı” bir kadın katili olarak bildiği kişiye “Siz bizim için her zaman çok değerlisiniz, ne olursa olsun” diyebilir! Hatta yasalara aykırı olmasına, Sosyal Hizmetler mahkeme kararı istemesine rağmen, tüm bunları görmezden gelip, katilin çocuklarını bulma isteğini “Tabii hocam, elimizden ne gelirse” diyerek karşılayabilir. “Benim başımın üzerinde her zaman yeriniz var. Tamam bir hadisedir, oldu. Siz de cezasını çektiniz…” diyebilir ve bir kadının yaşama, çocuklarını ve hatta doğacak torunlarını kucaklayıp koklama hakkını yok eden, iki çocuğu anne sevgisinden mahrum, koca bir öfke ve üzüntü yığını içinde bırakan bir cinayet için “bir hadisedir oldu” basitliğini kullanabilir. “Siz de cezasını çektiniz” diyerek, aslında üstünden asırlar geçse kapanmayacak bir konuyu sadece 10 senelik hapis cezasıyla kapatabilir!
Kadın cinayeti, “bir hadisedir oldu” denecek basit bir konu değildir ve katilin “öldürdüm ama…” veya “öldürmek istememiştim ki” gibi suçtan kurtulmaya yönelik cümlelerine inanmak bize düşmez. Ölen ölmüştür, arkasından söylenenlere cevap verecek hakkı bile kalmamıştır. Katil ise hem yaşamaya devam eder hem de ölen hakkında aklına gelen her suçlamayı yapabilir, bir de üstüne üstlük kendini anlamsız tezlerle savunabilir. Yılların üzerinden geçtiği bir ilişkinin tamamı ne bir mahkeme dosyasına sığabilir ne de bir gazete haberine ama geriye kalanlar her şeyi bildiğini sanarak yorum da yapabilir. Oysa kesin olan nettir: bir kadın katledilmiş, yaşama hakkı elinden alınmıştır, karşı taraf tartışmasız bir katildir ve katile verilecek hiçbir ceza bu durumu değiştirmez. Katil aklına gelen her yolu deneyerek cezada indirim talep eder ama katledilen 5 dakikalığına bile olsa hayata dönüp sevdiklerine sarılamaz. Vedalaşma hakkı bile verilmemiştir.
Azem Bey’i tenzih ederim. İyi bir insanmış duyduğumuza göre ama kadın katili olmadığını bize kanıtlamadan her dediğine inanmamız, ona kucak açmamız mümkün değil. Bunu anlayışla karşılayacağını umuyorum.
Sevgili Dilber, sen de dimdik dur. Yaşadığın hayatı beğenmiyorsan, o hayattan kurtulmak istiyorsan, seni zorla hayatında tutmak isteyen zorba bir adamı hayatından çıkarmak istiyorsan, senin bunun için bir başka erkeğe sırtını dayamaya ihtiyacın yok. Kendine güvenmen yeter ancak bizim de sana destek olmamız, sana bu zorbalığı yaşatanlara “ama” ile yaklaşmamız gerek.
Dilber, Azem’i bilmem ama sen tabii ki (DE) bir kadın katiliyle karşılaştırılamayacak kadar değerlisin. Hatta karşılaştırmaya gerek bile yok, kadın katillerinin bizim için bir hamam böceği kadar bile değeri yok.