Şubat 2024 gecesi Bahçeköy Mahallesi'nde, Hatay'da bir yıldır dayanışma içinde olduğumuz kadınlarla gerçekleştirdiğimiz performansın metnini yazarken anlattım aslında başımızdan geçenleri... Güvenliğimizi hiçe saymış bir yönetim altında kadın dayanışmasıyla nasıl hayatta kalabildiğimizi... En önemlisi, bu büyük yasın birinci yıl dönümü gecesinde sahneye çıkıp haykırmamızın sebebini!
”Kapıların ardından duydum, yettim.
Sen açmadan kırıp girdim içeri. Yükünü almaya, yasını paylaşmaya geldim.
Aynı ayakkabı ile yürüdük, taş taş üzerinde durmamış, halkı yetim bu şehirde.
Bir yerime koyamadım seni, oturttum kalbimin baş köşesine.
Arkana yastık, bana doğru uzat bacaklarını bir dinlen istedim.
Ama neredeee! Bu şehirde gün yüzü, yüzsüzlüğün 365 günü!”
6 Şubat 2024 gecesi Bahçeköy Mahallesi’nde, Hatay’da bir yıldır dayanışma içinde olduğumuz kadınlarla gerçekleştirdiğimiz performansın metnini yazarken anlattım aslında başımızdan geçenleri… Güvenliğimizi hiçe saymış bir yönetim altında kadın dayanışmasıyla nasıl hayatta kalabildiğimizi… En önemlisi, bu büyük yasın birinci yıl dönümü gecesinde sahneye çıkıp haykırmamızın sebebini!
O geceye dair içimden geçenleri ise, şimdi burada yazarak anlatabileceğimi sanmıyorum. Henüz çoğumuz hazmetmedik, bir yıllık tarif edilemeyen ama sürekli paylaşılan yükler…
Birlikte ağlarız, sarılırız, kahve içeriz sonra güleriz ve yine kahve içeriz. Öfkeyle karışık kırgınlığımız, acımızın önüne geçebilirse, dindirebileceğimiz bir şeylerimiz de olur belki. Savurduğumuz mor küllerimizden yeni bir yaşamı kurabiliriz!
Depremin 40. Gününde sanatla örgütlenen direnişimizin başardığı gibi.
Henüz devlet yetkililerinin rakam olarak bile tam söyleyemediği insanların isimleri, hayatları, varlıkları kayıtsız şekilde yok oldu. Yaslarını tutmamıza engel olanlar, yüzsüzce açıklamalarda bulundu. Barınma, sağlık, eğitim, sosyal yaşam sorunlarını çözmekle yükümlü olanları sadece medyada atıp tutarken, şov yaparken izledik. Sahada, yanımızda, arkamızda dahi göremedik. Onlar hayalet gibi dolanırken protokollerde, yine anladık ki tüm umut biziz..
Rüya’nın repliğinde: ‘Bu acının geldiği yara sabit değil. Bu yaranın reçetesi hepimiziz. Merhameti geçtik, özlerimizi birleştirince ortaya çıkan merhemiz!’ sözleri ile anlattım, bitti.
Adanmışlıklarla, becerilerimizle, çaresizliklere karşı yenilmez bir dirençle, birbirimizden öğrenerek, paylaştığımız sevgi ile 365 gün ve geceyi geride bıraktık.
O gece bizimle olan herkesin hissettiği gibi, daha güçlüyüz artık!
Gelelim biz kadın savunmacılar ne yapmaya devam edeceğiz… Performansa hazırlanırken bunun cevabını arkadaşımız Gamze versin istedim. O sahnedeyken alkışlardan anladığım bence iyi ettim.
“Hala kolların boşta, gülümseyerek uzatıyorsun elini.
Haydi cesaretini topla, içinde çok şey olan sandığımız var.
Var sandıklarımız yoksa da yaralardan işlenmiş çeyizimiz var.
Yere sereceğiz, bir uçtan diğer uca kadar
Vicdansız, yobaz, katil, hırsız nerede varsa!”