Enkazdaki deneyimler ve ailelerin kayıpları için yaktığı ağıtlar sonrası, daha da yaralamaz beni bir şey dedim. Ama bugün Hatay'dan İstanbul'a doğru yola çıkmak üzereyken dört kişi çevirdi beni.
Gaziantep’te arama-kurtarma çalışmalarına, Hatay-Defne’de Kadın Dayanışma Çadırı kurma çalışmasına katılan arkadaşımız Zehra Karahan yazdı.
İslahiye’de arama kurtarma ve çadır kent ziyaretleri sırasında çok fazla kadınla, aileyle birbirimize sarılıp çok gözyaşı döktük.
Bakakaldığım çok anın fotoğrafı var zihnimde ama kelimelere dökmek kolay değil.
Hiçliği, yokluğu, yoksunluğu, kaybı, açlığı, evsizliği ve yurtsuzluğu iliklerime kadar hissettim.
Çocuklarla oyun oynarken annelerinin yüzündeki buruk tebessümler değdi gözüme.
Çocuklardaki yarınsızlığın acısı çöktü göğsüme.
Her gözyaşındaki keder beni daha da öfkelendirdi.
Çünkü bunların hiçbiri Allah’tan gelmedi, bunların her birinin sorumluları var ve hiçbiri hesap vermiyor.
Enkazdaki deneyimler ve ailelerin kayıpları için yaktığı ağıtlar sonrası, daha da yaralamaz beni bir şey dedim. Ama bugün Hatay’dan İstanbul’a doğru yola çıkmak üzereyken dört kişi çevirdi beni.
Nereli olduğumu, ne yaptığımı sordular. Bir kadının yakın arkadaşlarından biri göçük altında kalıp vefat etmiş (katledilmiş yani). Ben ona çok benzediğim için benimle konuşmak istemiş.
Gözyaşlarıyla anlattı arkadaşını ne çok sevdiğini…
Bir yüzüme baktı bir kafasını çevirdi.
Ne hissetmeliydi şimdi o kadın? Ben ne hissetmeliydim?
Bir yüze bakmak ne kadar zor olabilirdi?
Birine benzeyen bir yüze sahip olmak ne kadar can yakabilirdi?
Boğazımızda düğümlenen onca duyguyla sarıldık birbirimize ve ilk kez kendim dışında biri olmak beni rahatsız etmedi.
Telefonlarımızı aldık katledilen kadının yerini tutamayacağımı ikimiz de bile bile.
Beni arabaya uğurladı ama uğurladığı ben değildim.
O uğurlama, arkadaşına edemediği vedaydı.
Yorumlar