Pandemiyle geçen 2020’nin sonunda Arjantin’den gelen yasal kürtaj hakkı zaferi hepimizin yüzünü güldürdü. Kürtaj hakkı için Yeşil Dalga hareketi gericiliğin, patriyarkanın ve kapitalizmin karşısında tüm dünyaya yayılmasını umduğumuz bir tsunamiye dönüşme potansiyelini taşıyor
Arjantin’de başkent Buenos Aires’te bulunan kongre binası önünde yüzbinlerce kadın tedirgin bir bekleyişte. İçeride hayatları oylanıyor çünkü Arjantin’de her yıl en az 60 bin kadın güvenli koşullarda kürtaja erişemediği için çeşitli komplikasyonlarla hastaneye kaldırılıyor. Çünkü Arjantin’de her yıl 460 bin ila 600 bin gizli kürtaj yapıldığı tahmin ediliyor. Bu sayının yüzde 15’ini 20 yaşın altında, yaklaşık yüzde 50’sini ise 20-29 yaş arası kadınlar oluşturuyor. Çünkü kürtajın neden olduğu enfeksiyonlar anne ölümlerinde hala birinci sırada. Çünkü ülkede her yıl en az 700 bin doğum varken 500 bin kürtaj var. Çünkü 2017’nin resmi rakamlarına göre en az 46 kadın kürtaj nedeniyle hayatını kaybetti, ki gerçek sayının yüzü aşkın olduğu düşünülüyor.
Patriyarkanın devamlılığı için üremenin, üretimin, hareketin, cinselliğin, kimliğin ve iradenin üzerindeki denetimini sürekli kılması gerekir. Kadınların doğurganlığının denetiminin en temel araçlarından biri de kürtaj hakkı üzerindeki kısıtlamalardır. Kürtaj karşıtlığı anneliği kutsayarak, “ceninin yaşam hakkı”nı bir vicdani ve toplumsal yük olarak kadının omzuna yüklemektir. Kişiyi bir tercih yapmış gibi değil bir cinayet işlemiş gibi toplumun ortasına attığınızda bu hakkı kullananlar da savunanlar da ya azmettiriciler ya da suç ortakları olarak sokakta dolaşırlar. Böylece sistem de üremenin denetimine dönük politikalarını hayata geçirmek için uygun koşulları yaratabilir. Dünyanın neresinde olursak olalım kürtaj hakkının bir yasal hak olarak kullanılmasının karşısında ilk olarak gericileri görürüz. Gericilik Türkiye’de siyasal İslamcılıkla boy gösterirken Arjantin’de Katolik kilisesi kılığına bürünüyor. Ücretsiz, güvenli, yasal kürtaj hakkının karşısındaki bir diğer güç ise kapitalizm ve onun icracısı hükümetlerdir. Kadınların doğurganlığı onlar için Ortadoğu, Latin Amerika ve dünyanın her noktasında ucuz emek gücü üretim merkezidir. Bu nedenle kürtaj hakkı bir “nüfus politikası” olarak işletilir. Kadınların bedenlerinin denetimini yeniden ele alma politikası bu nedenle antikapitalist, antipatriyarkal ve muhafazakarlık karşıtı bir mücadeledir. İşte bu yüzden Polonya’da genel greve giden kadınlardan Arjantin’deki kadınlar güçlenir. Arjantin’deki yüzbinlerce kadınla aynı anda dünyanın dört bir yanında kadınlar 17 saat[1] boyunca nefeslerini tutarlar.
Asırlık mücadele
Arjantin’de kürtaj hakkı mücadelesi 100 yıla yakın bir süredir devam eden bir mücadele. Arjantin’de 1921 tarihinde kabul edilen ve hâlâ yürürlükte olan 11.179 sayılı Ceza Kanunu’nun 85-88. maddelerine göre, kürtaj operasyonu yapan veya yapılması için işbirliği içinde olan doktorlar, cerrahlar, ebeler veya eczacılar bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasına çarptırılıyor. Ayrıca verilen hapis cezasının iki katı kadar süreyle meslekten men edilebiliyorlar. Gebelik yalnızca kadının hayatını veya sağlığını tehlikeye atmamak için yapılmışsa ve bu tehlike başka yollarla önlenemiyorsa ya da tecavüzden veya ayırt etme gücüne sahip olmayan kişiye karşı yapılan bir saldırıdan kaynaklanıyorsa yasal kabul ediliyor. Yine bu yasaya göre, kürtaj yapan veya yaptıran kadın bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılıyordu.[2]
Yeşil tsunami olmuş bir Yeşil Dalga
Bugün “Marea Verde” yani Yeşil Dalga hareketinin kökenlerinden biri Arjantin’deki ilk güçlü kadın hareketi olan ve askeri diktatörlüğe karşı insan hakları için mücadele eden Plaza de Mayo Anneleri. Zaten hareketin simgesi olan üçgen yeşil bezler de Plaza de Mayo Anneleri’nin başlarına taktıkları ve o hareketin simgesi olan başörtülerinden geliyor. Yeşil olmasının öyle çok da bir anlamı yok. Arjantinli kadınlar nedenini “Bizler mor renkte yapmak istemiştik ama kumaş almaya giden arkadaşlarımız ellerinde yeşil bir bezle döndüler. Nedenini sorduğumuzda sadece yeşil kumaşın kaldığını söylediler” diye anlatıyorlar. Hareketin bir başka güç dinamiği ise Arjantin’deki köklü feminist hareket geleneğidir. Arjantinli kadınlar 1986 yılından beri ve gittikçe artan sayılarda, her yıl düzenlenen Ulusal Kadın Konferansı’nda üç gün süren bir dizi tartışmada bir araya geliyor. Bu konferanslar ilk başladığında 1000 ile 5000 kadın katılırken şimdi konferansın katılımcı sayısı 70 binlere dayanmış durumda.
2003 yılında Rosario kentinde yapılan konferansta “Kürtaj hakkı stratejileri” oturumunda ilk olarak ulusal bir kampanya düzenleme fikri ortaya atılıyor. 2004 yılının mayısında kampanya kararını hayata geçirmek için yapılan bir kürtaj hakkı konferansının ardından 2004 kasımında yasal kürtaj hakkı için ülke çapında bir imza kampanyası başlatarak Ulusal Kadın Sağlığı Eylem Günü’nde 70’den fazla örgütle Yasal, Güvenli ve Ücretsiz Kürtaj Hakkı Kampanyası’nı oluşturdular. Kampanya 2020’nin son günlerinde kongre binasının kapısına dayandığında yaklaşık 600 örgütlük koca bir ağ haline gelmişti.
Kampanya üreme hakkına dair üç temel talebe dayanıyordu; karar vermek için cinsel eğitim, kürtajdan kaçınmak için doğum kontrolü, ölümleri durdurmak için yasal kürtaj hakkı. Kampanyayı örgütleyenler 2005 yılında 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde 15 bin kadınla ve 100 bin imzayla Temsilciler Meclisi’ne gittiler.
Kampanya 2006 yılında her iki yılda bir Kongre’de yasama gündemine sunulan Gebeliğin Gönüllü Olarak Sonlandırılması Yasası’nı yeniden yazdı ve tasarı yedinci defa Kongre’ye sunulmasının ardından Katolik Kilisesi’ne rağmen farklı partilerden 71 milletvekilinin imzasıyla sonunda görüşülme fırsatı buldu. Peki aynı yasanın yedinci defa sunulmasında kabul edilmesinin nedeni neydi?
Tüm dünyaya yayılan bir Latin rüzgarı: Ni una Menos
2015 yılında hamile bir kız çocuğunun erkek arkadaşı tarafından öldürülmesinin ardından bir grup feminist kadının kongre binası önüne yaptığı çağrının bir çığ gibi büyümesiyle ortaya çıkan, adını Meksika’nın Ciudad Juarez kentindeki kadın cinayetlerine yazılmış bir şiirden alan, “Ni una Menos”, “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz” hareketinin kadın cinayetleriyle başlayan ve tüm kıtaya yayılan güçlü eylem dalgası Arjantin’deki kadın hareketine güç kattı. O çağrıyla Arjantin’in 80 farklı kentinde kadınlar sokağa çıkmış başkent Buenos Aires’te 300 bin kadın bir araya gelmişti.
Ni una Menos hareketinin ortaya çıktığı dönem, aynı zamanda tüm dünyada 4. Dalga Feminist Hareket diye tariflenen ve antikapitalist ve antipatriyarkal karakterli yeni kadın hareketinin de Amerika’da, Avrupa’da yayılıp güçlendiği döneme tekabül ediyor. 2015’te Ni una Menos’un eylemlerinin ardından 2016 yılında Polonya’da kürtaj hakkı için yapılan Siyah Pazartesi grevi, 2017 yılında ve ardından 2018’de tekrar Trump’ın başkan seçilmesiyle yapılan büyük kadın yürüyüşleri, MeeTo hareketi, Rojava’daki kadın direnişi de 4. Dalga feminist hareketin küresel ölçekli etkisini artırdı.
Ni una Menos ilk çıkışının ardından her yıl kadın katliamlarına ve en son 2018 yılında “Macri-IMF paktına hayır, Yasal kürtaj hakkı olmadan Ni una Menos olamaz” diyerek büyük mitingler düzenledi ve 2017, 2018 yıllarının 8 Mart’ında yapılan uluslararası kadın grevlerinde aktif rol oynadı. Yeşil Dalga da hem kendi biriktirdiğinden hem de Ni una Menos’tan aldığı güçle hükümet üzerinde baskı kurarken Katolik Kilisesi’nin etkisini de azaltmayı başardı.
2018 yılında kampanyanın hazırladığı yasa tasarısı tekrar Temsilciler Meclisi’ne geldi ve kabul edildi ancak Senato’da 38 hayır oyuyla reddedildi. Arjantin’deki ikili yasama organı nedeniyle kadınların yalnızca Temsilciler Meclisi’nden değil aynı zamanda da Senato’dan da yasayı geçirmesi gerekiyordu.
2019 yılında hükümetin el değiştirmesinin ardından 2020’nin son ayında tasarı yeniden Temsilciler Meclisi’nin önüne geldi. Tasarı 131 evet, 117 hayır ve altı çekimser oyla Temsilciler Meclisi’nden ardından da 29 Aralık günü Senato’dan 1 çekimser 30 hayır oyuna karşı 38 evet ile geçti.
Gebeliğin Gönüllü Olarak Sonlandırılması Yasası ile (Ley Interrupción Voluntaria Del Embarazo), kadın veya gebe kalabilen diğer kimliklere sahip herkes, gebeliğin 14. haftasına kadar sonlandırılmasına karar verme hakkına sahip olacak. Herkes talebinden itibaren en fazla on gün içinde kürtaj hizmetine ücretsiz olarak erişebilecek. 13 yaşın altındaki bir kişide gönüllü olarak gebeliğin sonlandırılması gerekiyorsa, ebeveynlerinden en az birinin veya yasal temsilcisinin yardımıyla bilgilendirilmiş rızası gerekecek. 13 ile 16 yaş arasındaki bir ergen için gönüllü olarak gebeliğin sonlandırılması isteniyorsa, uygulamaya onay vermek için yeterli olgunluğa sahip olduğu varsayılacak. 16 yaşın üzerindeki kişi, bu yasayla tanınan hakları tam olarak kullanma ehliyetine sahip olacak. Yasa aynı zamanda yukarıda bahsedilen ceza kanununda da birtakım değişiklikler yapıyor. Kürtaj gebe kişinin veya yasal temsilcisinin rızası olmadan yapılırsa cezalandırılacak. Ayrıca gebeliğin tecavüz sonucu gerçekleşmiş olması veya hayati risk taşıması gibi nedenlerin söz konusu olmadığı 14 haftayı aşan gebeliklerde kürtaj suç sayılacak.[3]
Sona doğru yaklaşırken hepimizin pandemiyle geçen 2020’nin sonunda yüzünü güldüren Arjantin’den gelen yasal kürtaj hakkı zaferi, ilk gündeme geldiği günden beri çok engeller ve yenilgilerle yüzleşti. Kürtaj hakkı mücadelesine karşı kilisenin başlattığı “Haçlı seferi”nde yeşil mendil takmak adeta suç haline getirildi.
Yeşil mendil taktığı için okuldan atılan öğretim üyeleri, soruşturma açılan üniversite öğrencileri, o sırada güvenli olmayan kürtaj ve kadın katliamları ile kaybettikleri kızkardeşleriyle Yeşil Dalga gericiliğin, patriarkanın ve kapitalizmin karşısında tüm dünyaya yayılmasını umduğumuz bir tsunamiye dönüşme potansiyelini taşıyor. Eylemlerde çok sık kullanılan bir söz ile bitirelim: Patriarkayla birlikte kapitalizmi de yıkacağız.
Not: Bu yazıda International Socialist Review internet sitesindeki “Arjantin’deki kürtaj hakkı direnişi” yazısından faydalanılmıştır.
[1] Arjantin’de kadınlar kongre binası önünde Temsilciler Meclisi’nin oylamasının sonuçlanmasını 17 saat boyunca beklediler.
[2] Birartıbir internet sitesinde yayımlanan Zelal Pelin Doğan’ın “Asırlık bir mücadelenin zaferi” yazısından alıntıdır.
[3] Birartıbir internet sitesinde yayımlanan Zelal Pelin Doğan’ın “Asırlık bir mücadelenin zaferi” yazısından alıntıdır.
Bu yazı sendika.org sitesinden derlenmiştir.
Yorumlar