Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 73): Bazen hayat bizi aşıyor! -Kadın Savunma Ağı

Dağıtımda normalde hiç istemediğimiz bir şey oldu; arabanın etrafında toplanarak dağıtım yapmak zorunda kaldık. Çok fazla paket hazırladığımız için bütün aramaları yetiştiremedik ve biraz organizasyon sorunu yaşadık. Hayatında hiç yapmadığı kadar arama yapanlar, atılan konumlarla araç imkanını birleştirmek için dağıtım bekleyenlerle 6-7 kez konuşmalar. Bu yüzden üzgünüz.

Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 73): Bazen hayat bizi aşıyor! -Kadın Savunma Ağı

Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta kalmaya devam etti. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.

Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz

ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız

Gün 73 (26 Nisan):

Bugün dört arkadaşımız öğleden sonra dağıtım için Yeşilpınar’a geçtiler. Normalde istemediğimiz bir şey oldu; arabanın etrafında toplanarak dağıtım yapmak zorunda kaldık. Çok fazla paket hazırladığımız için bütün aramaları yetiştiremedik ve biraz organizasyon sorunu yaşadık. Hayatında hiç yapmadığı kadar arama yapanlar, atılan konumlarla araç imkanını birleştirmek için dağıtım bekleyenlerle 6-7 kez konuşmalar. Neyse dağıtım listelerinin bir kısmını bittikten sonra Ayfer’e geçerek beraber yemek yedik. Çayı kimin koyması gerektiği üstüne küçük atışmalarla beraber çayımızı da içtik.

Sonra para çekerken gördük ki, ortak ATM’den bile ücret tahsil ediliyor;  oysa deprem bölgesindeki ATM’lerin işlemlerinin ücretsiz yapılması gerekiyor. Bankalar, burada hala ATM ücretinden bile vazgeçmeden zenginliklerine zenginlik katıyor.

İki arkadaşımız da Küçükkuyu Kadın Kolektifi’nin okul bahçesine kurduğu aşevine gittiler. Oradaki kadınlarla muhabbet edip, patlıcan doğradılar.

Sonra hekim arkadaşımız Sibel, kışlık meyvelerin tadını bütün mevsim boyunca çıkarabilmek için yapılan kokulu mandalina şurubundan getirdi. Sonra Samandağ yollarına düştük. Ziyarete doğru ilerlerken moloz dağını görerek dehşete kapıldık. Kentin çok yakınında bulunan molozların nasıl kaldırılacağına dair birlikte kafa yorduk.

Sibel giderken veya dönerken Samandağ sahildeki ziyaretin etrafında en az 3 kez dönülmesi gerektiğini söyleyerek bizi arabayla üç tur döndürdü. Arap Alevileri ve Hıristiyanlar arasındaki kültürel benzerlikleri anlattı.

Sonra ablasının evine geçtik. Evin bahçesini gezdik. Bahçesi, yüzyıllık limon ağacı, kokulu mandalinası, incir ağacı ve nane, marul, patates ve reyhanıyla tam bir Antakya bahçesiydi. Sanki Portakal Ağacında Oturan Kadın’ın evinin bahçesi! Gittiğimizde Zeytoş biraz halsizdi, çadırda uyuduğu için güneşin çadırı ısıtmasından kaynaklı küçük çaplı bir güneş çarpması geçirmiş. Koltuk altını ve başını soğuk suyla ıslattık, kısa sürede kendine geldi ve bol bol yemek yedi. Zeytinin, limon ve nane haricinde her şeyi yediğini öğrendik. Zeytin kim mi? Sibel’in köpüşü.

Dönüş yolumuz bizi almaya gelen arkadaşımızın tandır projesi üzerine konuşarak geçti. Kadınların kentte üretime katılabilmeleri için bir alana ihtiyaçları olduğunu, tandır etrafında hem sosyalleşip hem de gelir kazanabilecekleri bir alan açıldığını fark ettik. Tandırda çalışmak, kadınların eşlerinin üstlerinde kurduğu tahakküme karşı kendilerini savunmalarına ve çadırdan uzak kendi kendilerine vakit geçirmelerini sağlıyor. Sonra gün içinde kadın dayanışma çadırımıza gelen bir arkadaşımızın anlattıkları aklımıza geldi. Çok fazla ekmek yaptığını ve çok fazla terlediğini söylemişti. Geldiğinde özellikle sorduk, “Nasıl gidiyor işin?” diye. Patronu başka bir yerde iş yeri açtığı için işi bırakmak zorunda kalmış. Malzemeleri şehir dışına götürmediğini, her şeyin burada olduğunu ama artık bel rahatsızlıkları sebebiyle yapmakta zorlandığını, en az 3-4 kişilik bir iş olduğunu söyledi. Bizde de şimşek çaktı, tandır işini kolektif biçimde yapabileceğimizi düşündük.

Çadır alanımıza döndüğümüzde üniversiteli feminist kolektifinden arkadaşlarımızla beraber bir gece muhabbeti yapıp aşırı yorgun olduğumuz için uykuya geçiyoruz. Nöbetçi arkadaşlarımıza kolaylıklar!