Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 70): Hatay’lı kadınlara mektup. – Kadın Savunma Ağı

Bugün herkesin bildiği gibi özel bir gün. Bu yüzden çadırımızın neşesi hiç eksik olmadı. Sabahtan itibaren kahvaltısını yapmış çocuklar, bulabildikleri en güzel ve temiz giysileriyle bizi ziyarete geldiler. Beraber oyuncak kolilerinden oyuncak seçmeye gittik. Beğendiği oyuncağı bulan çocuklar sevindi. Şehirden bir yardımseverin yolladığı kulaklı, kadifeli taçları da çocukların kafalarına taktık. Biz de çocuk olduk, köpükten balonlar yaptık. Sim sürdük yüzümüze.

Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 70): Hatay’lı kadınlara mektup. – Kadın Savunma Ağı

Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta kalmaya devam etti. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.

Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz

ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız

Gün 70 (23 Nisan):

Günaydın Günlük,

Sabah kalabalık uyandık. Çünkü dün arttık. Yorgunluk baş göstermeye başladı ama geç uyanınca kaybettiğimiz enerjiyi topladık. Roza, Şeyda ve Güneş; , Armutlu, Akdeniz ve Eski Antakya’ya gidip, son durumların nasıl olduğunu anlamaya çalıştılar. Hala her yer moloz ve enkaz altındaydı. Sokaklar bomboş, binalar hala dün deprem olmuş gibi dokunulmamıştı. Bazı aileler kendileri eşyalarını çıkarmakla uğraşıyordu. Hatırlarını sorduk. Evlerin yıkılacağını duymuşlar, kurtarabildiğince eşya almaya çalışıyorlarmış. Bekleyeceğiz dediler. Neyi bekleyeceklerini bilmiyorlardı. Arkeoloji müzesine gidip, girebildiğimiz kadar içeri girdik. Ne zaman açılır diye sorduk. Haber gelmediğini ve geleceği öngöremediklerini söylediler.

Bugün herkesin bildiği gibi özel bir gün. Bu yüzden çadırımızın neşesi hiç eksik olmadı. Sabahtan itibaren kahvaltısını yapmış çocuklar, bulabildikleri en güzel ve temiz giysileriyle bizi ziyarete geldiler. Beraber oyuncak kolilerinden oyuncak seçmeye gittik. Beğendiği oyuncağı bulan çocuklar sevindi. Şehirden bir yardımseverin yolladığı kulaklı, kadifeli taçları da çocukların kafalarına taktık. Biz de çocuk olduk, köpükten balonlar yaptık. Sim sürdük yüzümüze.

Bir taraftan da iyiden iyiye dağılmış olan depoya girişmeye karar verdik. Sütyenleri, külotları ayırdık. Dilara’nın Ankara’dan aldığı iç çamaşırı ve ıslak mendilleri depoya yerleştirdik.


Roza, Zelal ve Nesteren, Sevilay’ın yaşadığı çadırkente gittiler. Sevilay dünden bizim geleceğimizi bildiği için pek çok şey hazırlamıştı. Sarma etli ve etsiz olmak üzere çok çok lezzetliydi. Kısırımız da vardı. Çadırları geçe geçe soframıza ulaşana kadar gördüğümüz kadınlarla selamlaştık. Kimisi bizle geldi. Beraberce oturduk. Getirdiğimiz çamaşır ve hijyen poşetlerini verdikten sonra, dayanamayıp sofraya konulmuş lezzetlerin tadına baktık. Sevilay çadırın ona çok geç ulaştığından bahsetti. Aşağı tarafta yaşayan kız kardeşi civarda ‘zengin’ olarak bilindiği için ona yardım malzemelerinin ulaştırılmadığını, verilmediğini anlattı. Sonrasında kız kardeşi bizim geldiğimizi duyduğu için Sevilay’ın çadırına geldi. Kadınlar yine muhtarın adil davranmadığından bahsettiler. Pek çok yerde duymuş olduğumuz gibi… Kız kardeş yüzünde gayrihtiyari bir gülümsemeyle artık zengin olmadığını söyledi. Çünkü sahip olduğu her şey yıkılmıştı. İlk hafta Sevilay ve kız kardeşi aileleriyle beraber ellerinde kalan tek şey olan arabada yatmışlar. O sıralar soğuk olan Hatay’da iki ailenin bir arabada kalmasının ne kadar zor olduğunu söylediler. Soğuktan, yağmurdan ve hiç değilse çocukları koruyabilmek için yaptıkları siperlerden bahsettiler. Sevilay duygulandı. Enkaz altında ölmek istemediğini söyleyen akrabalarını, komşularını anlattı. Onları bir türlü bırakamadıkları için enkaz önlerinde öylece beklediklerini anlattılar. Kimi kadının kocası Arap birliği ülkelerine çalışmak için gitmiş. Kocaları da yokken çocuklara tek başlarına baktıklarını, güvende hissetmediklerini söylediler.

Burada tanıştığımız ve ağımıza katılmış olan arkadaşımız Gönül çadırımıza geldi. Son toplantıda katkılarıyla herkesin ilgisini çekmişti. Bazı sözleri herkese dokunmuştu. Bir çok kadın şiddet anılarını anlatırken Gönül de çevresinden bir hikayeyi anlatıp hikayenin sonunu diğer kadınlara bıraktı.
Siz ne yapardınız?
Beraberce ne yapabileceğimizi düşündük. Sizce de toplantımız ansızın feminist öz savunma atölyesine dönüşmemiş mi?

Bugünse yine onu göreceğimiz için çok heyecanlıydık. Yazacağımız 1 Mayıs mektubu için onun da fikirlerini aldık. Söylediği bir cümleden çok etkilendik.
‘’ Felaketler en kolay ranta dönüştürülebilen tehlikeli dönemlerdir.’’
Akşama doğru dağıtımdan dönen diğer arkadaşlarla beraber mektup üzerine fikir yürütmeye devam ettik. 1 Mayıs’tan önce mektubumuzu kadınlara dağıtacağız. Beraber yapmak istediğimiz daha çok şey var. Ulaştırmak istediğimiz çok mektup. Bu akşamınkini, Hatay’lılara yazdığımız bu mektubu aşağıya ekliyoruz. Mektubun ardından bu hafta boyunca yapacağımız film gösterimleri ve kadın emeği üzerine atölyelerimizi planladık. Birçok mahalleden kadınla Antakya’daki yaşamın nasıl yeniden üretilebildiğini konuşacağımız için heyecanlıyız. Yoğun ve hızlı bir hafta bizi bekliyor. Herkese iyi geceler.