Kadınlar edep ve ahlak saldırılarını blokladı ama maç henüz bitmedi. Kadınların takımı patriyarkaya karşı maçında evde, işte, sokakta antrenmanlarına devam ediyor. En iyi antrenman da bir araya geldiğimiz anlarda
İstanbul İl Sağlık Müdürü sağlık kurumlarına gönderdiği yazıyla sağlık çalışanlarının kıyafetlerinin edep, ahlak ve inanca uygun olması gerektiği talimatını verdi. Çok değil birkaç hafta önce de finans kuruluşlarını denetleyen denetçilerin İslami ilke ve kurallara uyması gerektiği Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Toplumu ve bilhassa kadınları yönetebilmek zorlaştığında en önemli ideolojik aygıtı devreye sokmadan olmazdı. İnancın mutlak sorgulanamazlığı ve her daim egemenlerin imdadına koşan ikiyüzlü ahlakları.
AKP tarafından söylemden adım adım resmiyete dönüştürülen uygulamalarla inanç ve ahlak, en çok da kadınların hayatlarını denetlemenin aracı haline getiriliyor. Muhafazakâr aile politikaları ile kadınların özel alanda evdeki erkekler tarafından denetlenmesi ile din ve inanca göre düzenlenmiş kamusal denetim birbirini tamamlıyor. Müftülere resmi nikah kıyma yetkisi veren yasal düzenlemeyi eğitimden sağlığa dini referanslar izliyor. Kadının yalnızca aile içinde eş, anne değil aynı zamanda dine ve ahlaka uygun eş ve anne olması gerekiyor. Ocak 2019’da meclise sunulan İslam Konferans Örgütü Kadının İlerlemesi Teşkilat Tüzüğü ise kadın örgütlerinin tepkisi sonucu geri çekilebiliyor. Tüzük kadınların erkeklerin saygı duyulan eşleri olarak yetiştirilmesini öneren şeriat hükümlerini içeriyordu. Okullarda gerici vakıflar toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan faaliyetler düzenliyor. Din, edep ve ahlakın referans alınması kadına yönelik şiddeti meşrulaştırıyor.
Hatırlayalım Ayşegül Terzi’ye şort giydiği için tekme atan adamı. İnancına ters diye şort giyen kadına şiddet uygulama hakkını görmüştü kendinde. Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın “Hoşuna gitmeyebilir, mırıldanırsın” diyerek kadınla değil de şiddet uygulayanla empati kurduğunu unutmayalım. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin tırmandığı bir dönemde sağlık çalışanı bir kadının kıyafeti nedeniyle şiddete uğramayacağını kim söyleyebilir?
İkiyüzlü ahlak
Kriz, işsizlik, yoksullukla boğuşurken intiharlarla kendi içine çöken bir toplumda, ahlak, egemen ideolojiyi topluma yaymaktan başka bir işlev görmüyor. Sibel Ünli “gidecek yerim yok yaşamaya değer bir hayatım da” diyerek intihar ettiğinde bu ikiyüzlü ahlak, intiharın toplumsal nedenlerini örtbas etmeye koşuyor. Genç kadının neden intihar ettiği değil de içtiği alkol, inancı, değerleri sorgulanıyor.
Patriyarkanın hizmetine koşulmuş ahlak anlayışı tecavüze uğrayan kadının o saatte orada ne işi olduğunu sorguluyor. Kocası tarafından dayak yiyen kadının edebiyle kadınlık görevlerini yerine getirmediğini söylüyor. Boşandığı eski kocası tarafından öldürülen kadının ahlaki değerlerimize hiç uymayacak şekilde ilişkisi olduğunu bu nedenle adamın haklılığını anlatıyor. Boşanmak isteyen kadının karşısına dikiliyor, nafaka hakkını isteyen kadını kim bilir o parayı kimlerle yiyecek diyerek ayıplıyor. Kadını ahlaki değerlerine göre yargılayan zihniyet aile içinde olan aile içinde kalır diyor, ensesti örtbas ediyor. Komşular ne der diyor ama kimse duymayınca ahlaksız olunmuyor. İşte bu ahlak kadın bedenini özel alandan kamusal alana denetleyebilmenin işlevli bir aracı olarak kullanılıyor.
AKP’nin ahlakı “bir kereden bir şey olmaz’’ ahlakıdır. Cinsel istismara af yasası hazırlıkları ile bir kereden bir şey olmaz zihniyeti devam ettiriliyor. Bu öyle bir ahlak ki çocukları tacizcilerin, tecavüzcülerin eline bırakıyor, çocuklar taciz edilebilir diyor, çocuk yaşta evlilik olur diyor. Bir yandan istismarcıları aklarken diğer yandan tecavüzcünün hadım edilmesi gerektiğini söyleyerek, cinsel şiddetin nedenlerini örtbas ediyor. Toplumsal değer yargılarını ihtiyacına göre manipüle edebiliyor.
Blokluyoruz
Kadını her fırsatta eş ve aile içinde tanımlayan, kaç çocuk doğuracaklarını dilinden düşürmeyen Tayyip Erdoğan bu sefer evlilik yaş sınırını da belirliyor. 30 yaşını geçenleri evde kalmış ya da evlilik dışı aman ha meşru olmayan yaşamı özendirmekle suçluyor. Ekonomi bilgisini konuşturarak sermayenin sömürmesi için insan kaynağı sağlamak üzere kadınlara doğurmaları gerektiği çağrısını tekrarlıyor. Tek adama göre kadının edebiyle ahlakıyla aile kurması, eksik olmamak için de doğurup anne olması gerekiyor.
En tepeden en alt kurumuna kadar toplumsal yaşam din ve ahlakla dizayn edilse de kadınlar kendilerine dayatılan bu hayatı kabul etmiyor. Geçtiğimiz 8 Mart’ta Tayyip, ezanı ıslıklıyorlar diyerek kadınları marjinalleştirmeye çalışsa da kadınların meşru mücadelesini gölgeleyemedi. 25 Kasım’da binlerce kadın cinayetlere, şiddete karşı yine sokakları doldurabildi. Patriyarka ve devlete “Suçlu sensin!” diyerek sokaklarda dans etti. Herkes farkında artık; kadınlar kocaya, hocaya, sopaya itaat etmiyor.
Yine de kadınlara ahlak sınırları içinde ne yapacaklarını söyleyenlere her gün bir yenisi ekleniyor. Düzce Kaynaşlı Belediye Başkanı MHP’li Birol Şahin, A Milli Kadın Voleybol takımını “Hem kendini teşhir edeceksin hem de sevineceksin” diyerek hedef aldı. 2020 Tokyo Olimpiyatları’na gitme hakkı kazanan kadınların meşruluğu ve gücü sayesinde MHP’li başkanın arkasında kadın düşmanları bile duramadı ve Şahin partiden istifa ettirildi. Kadınlar edep ve ahlak saldırılarını blokladı ama maç henüz bitmedi. Kadınların takımı patriyarkaya karşı maçında antrenmanlarına devam ediyor. Antrenmanlarımız her yerde, evde, işte, sokakta. En iyi antrenman da bir araya geldiğimiz anlarda. Hayatlarımıza dönük saldırıları birbirimizi savunarak blokluyoruz, birbirimizi savunarak patriyarkaya smacı yapıştıracağız.
Yorumlar