Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 52): Asbest, moloz, don: insanca bir kent neydi hocam? – Kadın Savunma Ağı

Bugün güncemizin sonu bir çağrıyla bitecek sevgili okurlarımız. Maalesef bugün iç çamaşırlarımız tamamen tükendi. Dolayısıyla burada halen rahat yıkama koşulları olmadığı için iç çamaşırına ihtiyaç duyan kadınlara ve çocuklara bir süre ihtiyaçlarını ulaştıramayacağız. Biliyoruz ki bu günceyi düzenli takip eden sizler en kısa zamanda ihtiyacımız olan iç çamaşırlarını ulaştıracaksınızdır. Şimdiden teşekkür ederiz. Sevgiler!

Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 52): Asbest, moloz, don: insanca bir kent neydi hocam? – Kadın Savunma Ağı

Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta kalmaya devam etti. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.

 

Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz

ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız

Gün 52 (5 Nisan):

Aşko günoyla uyandık. Bu sabah kahvaltı öncesi hareketliydi.

Dün yemek dağıtımı sırasında Aşağıokçular aşevinin arkasındaki enkaz kaldırma çalışmasıyla etrafın toza bulanması üzerine Aşağıokçular halkı bu sabah enkaz kaldırma çalışmasını engellemeye karar vermiş. Biz de sabah erkenden aşevinin olduğu bölgeye geçtik. Ancak iş makinası bozulduğu için enkaz kaldırma çalışması başlamadı, bunun üzerine kahvaltımızı alıp çadır alanımıza geçtik.

Dayanışma noktamızı ve depo çadırlarımızı kurduğumuz bahçenin sahibi Kamil amca her sabah olduğu gibi elinde radyosuyla bahçeye geldi. Bahar ayı ekim ayı. Bahçeye ektiği sebzeleri tek tek severek anlattı bize Kamil amca. Bir sebzelerden ve ağaçlardan bir de torunlarından bahsederken gözlerindeki neşeyi görmeniz lazım. Hele o radyosunda derinden gelen türküler… Bu bahçe, bu portakal çiçeği kokuları, bu güler yüzlü insanlar… ne kadar övsek, ne kadar teşekkür etsek az kalır.

Bugünkü mesaimiz yine hızlı başladı. Bir arkadaşımız iki mahallenin poşetlerini hazırlarken iki arkadaşımız hijyen deposunda paket hazırlamaya girişti. Bu sırada da dünden kalan dağıtımları yapmaya devam ettik.

Size kısa bir manzara tasviri; toz deterjana alerjisi olan iki kişiye kalmış toz deterjan bölüştürme işi Tarkan ve Candan Erçetin şarkılarıyla eşsiz bir deneyime dönüştü; bir yandan kaşınıyorken bir yandan da şarkılarla ve elimizdeki cezve ile kendimizden geçiyorduk. Yandaki depoda iki arkadaşımız bıcır bıcır severek bebek elbiselerini paketliyordu. Bir arkadaşımız da günceyi dikte ile bu yazdığımız için teknoloji ile tanışıyordu.

Bugün yapacağımız ziyaretler öncesi tuvalete gitmek istedik fakat o da ne tuvalet tıkanmıştı. İki arkadaşımız çok çaba göstermesine rağmen tuvaleti açamadı. Oysa iki arkadaşımızdan tahmin edebileceğiniz biri bu tuvaleti açarak aşko-kuşko imajını silebileceğini düşünüyordu. Ama açamadı. Zor durumdayız.

Depolardaki işlerimiz hafifleyince ziyaret planımıza geçtik. Fakat o sırada aşevindeki arkadaşlar ısrarla bizi bulaşık yıkamaya desteğe çağırdılar. Bu destek çağrısı yüzünden yapacağımız ziyareti yarıda kesip hatta başlatmayıp koşa koşa dört kişi bulaşık yıkamaya gittik fakat yine o da ne! Altı üstü bir leğen, iki kepçe, bir tencere için tüm günlük planımız sekteye uğramıştı. Kendi içimize bunun için tripler atarken bulaşıkları köpükleyip yağından arındırdık. Derken tekrar yola koyulduk.

İkinci ziyaret noktamız olan Aşağıokçular İlkokulu‘na doğru gittik. Orada Küçükkuyu Kadın Kolektifi’ni ziyaret ettik. Gittiğimizde Küçükkuyu Kadın Kolektifi gönüllüleri ve Aşağıokçular Mahallesi’nden orada çalışmaya başlayan kadınlar beyaz lahana sarması yapıyorlardı. Kısa bir eğitim sonrası sarma sararak biz de onlara yardım etmeye başladık. Bu okulda yerel halkla birlikte gönüllüler çok iyi bir sistem kurmuş durumda. Birlikte neler yapabileceğimizi konuştuk. İlk işimiz tayini daha yeni Hatay’a çıkan bir doktor arkadaşımızla kadın sağlığı seminerleri düzenlemek olacak. Ziyaretimize öğlen saatinde gittiğimiz için çadır alanında dağıtım yapan iki arkadaşımızı da çağırıp okulda pişirilen güzel yemeklerden öğlen yemeğimizi yedik. Güzel demek yetersiz kalır. Küçükkuyu Kadın Kolektifi’nin ve orada çalışan Antakyalı kadınların ellerine, emeklerine sağlık.

Yemek sonrası tekrar işe koyulduk. İki kişi kamp alanına döndü, iki kişi ev ziyaretine gitti. İki kişi de Yeşilpınar’daki Üniversiteli Feminist Kolektif ve Öğrenci Kolektifleri’nin düzenlediği ve Antakyalı gençlerin oynadığı voleybol ve futbol maçlarını seyretmek üzere oyuncuların ebeveynleri ile birlikte, kesik çayır dinleyip kendinden geçerek yola koyuldu.

Okula vardığımızda Antakyalı gençlerin heyecanını görmek orada onlarla bu heyecanı paylaşabilmek bize kendimizi çok iyi hissettirdi. Voleybol maçında Yeşilpınar, futbol maçında ise Aşağıokçular kazandı. Turnuva sonunda bütün çocuklar sarılıp fotoğraf çektirdiler.

Bu sırada Aşağıokçular’da yaptığımız ev ziyaretinde depremzedelerin sorunları üzerine sohbet ettik. Özellikle 8. sınıf öğrencilerinin durumunun zor olduğunu ve desteklemeleri gerektiğini konuştuk. Tek sınav hakkı olan 8.sınıfların bu yıl deprem dolayısıyla sınava hazırlanacak koşulları uygun değil. Devletin ekstra mağduriyetler yaşanmaması için mutlaka deprem bölgesindeki öğrencilere dair bir düzenleme yapması gerekiyor. Örneğin 8.sınıf öğrencilerine lise sınavlarında ek puan önemli bir talep olabilir. Bunu kadınlarla örgütleyebileceğimiz üzerine sohbet ettik.

Bunun yanı sıra tabii ki her sohbette olduğu gibi en ciddi sorun yine barınma sorunu. Barınma sorunu çadırların koşulları, konteynır olmaması ve konutların nasıl yeniden inşa edileceğinin belirsiz olması yüzünden daha uzun süre devam edecek. Halkla birlikte planlanmış, insanca, güvenli ve yaşamaya elverişli konut-barınma herkesin hakkı. Deprem bölgesindeki kentler yeniden inşa edilecekse finansallaşan ve tam anlamıyla sadece ve sadece bir rant kaynağına dönüşen kent modelleri karşısında sosyal bir kent modelini, barınma ve konut modelini istemeli ve almalıyız. Kent ve barınma hakkı mücadelesi burada bizim de belli ki en önemli mücadele konularımızdan biri olacak.

Ev sohbeti sürerken enkaz kaldırma çalışmasının yeniden sulama yapılmadan başladığı haberi geldi. Apar topar evdekilerle beraber enkaz alanına doğru yola çıktık. Biz gittiğimizde çalışma çoktan Halkevciler ve Aşağıokçular halkı tarafından durdurulmuştu. Sonrasında halktan bir çok kişi 112’yi arayıp sağlık ekiplerinin gelmesini talep etti. Aynı zamanda yıkımı yapan şirketin mühendisi çağırıldı. Yaklaşık yarım saat sonra mühendis gelip yıkım sırasında sulama için elinde yeterli sulama ekipmanı olmadığını söyledi. Halk kesinlikle böyle bir yıkımı kabul etmediğini, halkın sağlık hakkının gözetilmesi gerektiğini söyledi. Bugünlük çalışma durdu. Bu bölgede yaşayanlar enkaz kaldırma çalışmalarının sulama yapılarak toz yaymadan yapılmasını istiyor.

Bu sırada dayanışma noktamızda da paketleme ve mahallenin ihtiyaçlarının dağıtımı devam etti. Akşam üzeri hep beraber çadır alanımızı düzenledik.

Düzenlemesi asla bitmeyen defterlere gömülmüşken akşam yemeğini bize unutturan acılı ekmeklerin ne kadar güzel olduğunu konuştuk
Hayriye’nin ablası Hatay’a geliyorken bize acılı ekmek, sinek kovucu, koli bandı ve dezenfektan getirdi. Bu kombinasyonun ne kadar saçma olduğunu düşünseniz de ne denli hayat kurtardığını ancak buraya geldiğinizde anlarsınız.

Öğlen Küçükkuyu Kadın Kolektifi’ni ziyaret ederken karşılaştığımız Belgin bize yarın akşam sütlaç getireceğini söylemişti çünkü bir önceki akşamki sohbetimizde sütlacı ne kadar sevdiğimizden bahsetmiştik. Kamp alanına geldiğimizde bir arkadaşımız en az beş kere Belgin’in yarın sütlaç getireceğini hevesle söylerken kapıdan elinde tencereyle Belgin ve Neslihan girdi. Tencereye bir baktık o da ne içinde sütlaç! Mutlu mutlu buharı üstünde sütlaçlarımızı yerken keyifle sohbetimizi ettik. Bu sırada bizim sütlaç yememizi ve sohbetimizin bitmesini bekleyen Belgin’in kocası dışarıda arabada bekliyordu. Bunu öğrenmek bizi mutlu etti.

Bugün iletişim kurduğumuz bir çok kadından deprem sonrasında çocukların yaşadığı travma sonrası stres bozukluğu belirtilerini dinledik. Depremin ve sonrasındaki sürecin çocukların ve kadınların psikolojileri üzerindeki etkilerini görmek, buna tanıklık etmek ve çözümüne dair devletin yükümlülüğünü yerine getirmediğini deneyimlemek her birimizin öfkesini doruklara çıkardı.

Bugün güncemizin sonu bir çağrıyla bitecek sevgili okurlarımız. Maalesef bugün iç çamaşırlarımız tamamen tükendi. Dolayısıyla burada halen rahat yıkama koşulları olmadığı için iç çamaşırına ihtiyaç duyan kadınlara ve çocuklara bir süre ihtiyaçlarını ulaştıramayacağız. Biliyoruz ki bu günceyi düzenli takip eden sizler en kısa zamanda ihtiyacımız olan iç çamaşırlarını ulaştıracaksınızdır. Şimdiden teşekkür ederiz. Sevgiler!