Kadıköy'de bulunan Süreyya Operası önünde bir araya gelerek iki yıl önce 20 Mart günü gece yarısı yayımlanan Erdoğan'ın kararı ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini hatırlattık. Bir kez daha İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceğimizi söyledik.
“Burada olanlar ve artık olamayacaklar için İstanbul Sözleşmesi’ni geri alacağız. Yaşamlarımızdan, birbirimizden, haklarımızdan vazgeçmiyoruz. Hayatlarımızı, haklarımızı savunuyoruz. Yaşamlarımızdan vazgeçmiyoruz” diyerek Kadıköy’de bulunan Süreyya Operası önünde bir araya geldik.
Erkek adalet değil, gerçek adalet
Eylemde, “20 Mart 2021 gecesi Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Türkiye erkek şiddetine karşı, kadınlara ve LGBTİ+’lara güvence sağlayan İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiklerinde; kadınları, LGBTİ+’ları şiddetin ortasında korunmasız bıraktıklarını, erkekleri cezasızlıkla ödüllendireceklerini itiraf ettiler. Erkek-devletin adaletinin, koca koca adliyelerin; kadınları değil, failleri ve sermayeyi koruyan, bizleri şiddete mahkum bırakan işlevsiz yapılar olduğunu biliyoruz. Bizleri; şiddet, sömürü, istismar dolu ailelere, ihaleleriyle milyonlar kazandıkları çürük evlere, ücretli-ücretsiz güvencesiz işlere hapsederek hayatlarımızı ve emeğimizi sömürüyorlar. İktidarlarını kadınların hayatlarına çökerek yükseltiyorlar. Bu enkazın altında kalmak istemiyoruz! Kırıntıları değil yaşamın tamamını istiyoruz! Kadınlar ve LGBTİ+’lar olarak bu enkazdan feminist mücadelemizle çıkacağız! Burada olanlar ve artık olamayacaklar için İstanbul Sözleşmesi’ni geri alacağız!” dedik.
Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz
Sonrasında “İstanbul Sözleşmesi bir gecede tek adamın kararıyla feshedildiğinden beri en az 600 kadın ve LGBTİ+’nın katledildiğini biliyoruz! Kadınların katili erkek devlet, kader planı diyerek hafifletmeye çalıştığı deprem katliamının da sorumlusudur. Hapsedildiğimiz, şiddet gördüğümüz, bizler için güvencesiz olan evler; devlet ve sermaye işbirliğiyle başımıza yıkıldı! depremle birlikte kadın ve LGBTİ+’ların hayatları daha da güvensiz hale geldi. Refakatsiz çocuklar ise devlet eliyle korunmak yerine çocuk istismarcısı tarikatlara teslim edilerek istismarın önü açıldı. İstanbul Sözleşmesi bizlerin kazanımı. Yürürlükte olduğu her an mahkeme salonlarını doldurarak, erkek adalet değil gerçek adalet diyerek İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatanlar bizlerdik. Ne hayatlarımızdan, ne haklarımızdan, ne arzularımızdan vazgeçeriz” dedik. Ardından şöyle devam ettik:
Afet koordinasyonunu sağlamayan, çadırları satarak bu afeti de ranta çevirmeye çalışan devlet, onlarca insanı bir çadıra sığmaya mahkum etti. Çadırlarda geniş ailelerle yaşamak zorunda kadınların üstüne yıkılan bakım emeği kat be kat arttı. şiddet gören kadınlar için güvenli sığınma alanları da sağlanmadı. deprem bölgelerinde kadınların şiddete dair başvurabileceği hiçbir mekanizma yok. Erkek devlet, kadın ve LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığını depremde de arttırarak devam ettirdi. bakım ve ev emeğimizi sömüren, şiddet ve istismar dolu kutsal ailenize hapsolmayacağız!
Aile değil kadınız, kadınız isyandayız
Seçimler yaklaşırken seçim vaatleri de havalarda uçuşuyor. ama sanmayın ki eşitlik, özgürlük, insanca bir yaşamın vaatleri veriliyor. Seçim yarışları ve ittifakları kadın düşmanlığı yarışına dönüştü. 6284’ü hedef alanlar bir tarafa toplandı. 6284’ün kaldırılması ittifak koşulu yapılıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin adını ağzına almamak ittifak koşulu yapılıyor!
Bizler kadınlar, çocuklar, LGBTİ+’lar için eşitlik ve özgürlük mücadelesi verirken, onlar ittifaklarını 6284’ün kaldırılması üzerinden kuruyor. Bizden çaldıklarınızla kurduğunuz saraylarınızda yaşamlarımız hakkında ahkam kesmenizi kabul etmiyoruz! Kadınlar, çocuklar, LGBTİ+’lar için İstanbul Sözleşmesi’ne ihtiyacımız var. Bu yüzden bir kez daha isyanın sesini yükseltiyoruz: Hayatlarımızdan, mücadelemizden, birbirimizden vazgeçmiyoruz! İstanbul Sözleşmesi’ni geri alacağız!
Bizim özgürlüğümüzün yolu sizin kadın düşmanlığıyla yükselttiğiniz erkek iktidarınızı yıkmaktan geçiyor. Çünkü defalarca kocasını şikayet eden ve kocası tarafından öldürülen Gizem Şen’in, evsiz bıraktığınız, hastanelerden geri gönderdiğiniz Palmiye Deniz’in karşısında siz varsınız! Temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığınız depremzedeler marketlere girmesin diye silahlarla, askerlerle halkın karşısındasınız! AFAD’ın ihtiyaç listelerine kadın pedi yazmayacak kadar kadın düşmanısınız!
Kocası öldürmeden yaşamak istiyorum diye bağıran Emine Bulut’un, sesimi duyan var mı diye diye enkazın içinden bağıran depremzedenin ölümünün sorumlusu sizsiniz!
“Sesimi duyan var mı?” diye seslendik. “Feminist isyan” diye cevap verdik. Açıklamaya “Yaşamak istiyoruz, şimdi her zamankinden çok yaşamak istiyoruz. Biliyoruz ki biz ancak birbirimizin sesini duyarsak, sesi olursak bu düzeni yıkarız. Yaşamak istiyoruz, şimdi her zamankinden çok yaşamak istiyoruz” diye devam ettik. Eylem “Sözleşmeyi geri alacağız” ve “Yaşasın feminist mücadelemiz” sloganlarıyla sona erdi.