O zaman hadi gelin; Yeryüzü yaşatan aşkın yüzü oluncaya dek, liselerde, arkadaşlarımızla bir cafe de buluştuğumuz da flört şiddetine karşı mücadele yöntemlerimizi konuşalım. Flört şiddeti başta olmak üzere tüm erkek şiddeti biçimlerini ortadan kaldıralım, kendi yaşamımıza sahip çıkalım.
Orta çağda kadınların katledilmesi cadı başlığı altında meşrulaştırılıyordu, bugün ise kadınlara yönelik şiddet sevginin “ama”ları ile meşrulaştırılıyor. “Evet, bağırdım ama o da çok konuştu. Evet, vurdum ama o da bana başka çare bırakmadı. Evet, yaşamını kısıtladım ama onu korumak içindi.” Ne çok ama biriktiriyorlar, ne çok amayla akıl sağlığımız etkileniyor, bedenimiz zarar görüyor, yaşamımız tamamiyle değişiyor.
Peki biz bu sevgiyi nerden öğreniyoruz?
Hepimizin etrafında bize sevgiyi öğretmeye çalışanlar var. Nasıl iyi bir partner olabileceğimizi her fırsatta dile getirmekten çekinmiyorlar. Bazen bir okul sırasında bir öğretmen ilişkide nasıl olmamız gerektiğini söyler, bazen ise bir romanda. Bazen annemizin öğüdünde, komşunun bakışında, çeyiz gibi kültürel ritüellerde… Ya da giymemiz gereken kıyafette, o hiç bitmeyen “Yap-Ma”larda… Hep bize eşitsiz sevilmenin temellerini öğrettiler. Bizlere öğretmeye çalıştıkları sevgiyle şiddeti her gün daha da meşrulaştırdılar. Bunların hiç biri çok uzaklarda olmadı. Ailemizde, okulda, işyerinde, devlet kurumlarında, üniversitelerde, medyada, dini kurumlarda öğretildi, onların eliyle meşrulaştırıldı.
Bizler flört şiddetine çoğu zaman sevgi başlığı altında uğradığımız için bu şiddeti fark edip buna karşı mücadele etmek her zaman kolay olmuyor. Kendimizi suçlu hissediyoruz; şiddetin sorumlusu bizmişiz gibi hissediyoruz; zamanla şiddeti içselleştiriyoruz. İlişkimizin sorunlarının temelini biz oluşturuyormuşuz gibi düşünüyoruz. O kadar çok “Seven yapar”lar uçuşmuş ki etrafımızda ilişkide kötü hisettiğimizde bile o duygumuzu sorguluyoruz. “Acaba abartıyor muyum?” diye hepimiz düşünmüşüzdür. Çünkü biz hep abartan şımarık çocuklarız. Sorun sadece kadınların şiddete uğradığını fark etmemesi değil, şiddete uğradığımızda konuşabileceğimiz bir kişinin ya da yerin de olmaması. Ne ailelerimize ne de öğretmenlerimize, ne de arkadaşlarımıza bu durumu anlatabiliyoruz. Çünkü sevgiyi hep onlardan çekinerek, yanlış bir duyguymuş gibi yaşıyoruz.
Fakat karşımızda duran bu ataerkil güç ilişkilerine, toplumsal sisteme karşı yine de şiddeti farkedip, o döngünün içinden çıkmayı başarabiliriz. Kimseler bizlere gerçek aşkı anlatmamış olsun, biz kadından kadına bu bilgiyi ulaştırarak birbirimiz savunabiliriz.
Flört şiddetine karşı mücadele vermek için ilk önce flört şiddetinin ne olduğunu tanımlamamız gerek. Flört şiddetinde partnerlerden biri diğeri üzerinde güç veya otorite uygular. Flört şiddeti genellikle ilk flörtlerin yaşandığı 13-25 yaş arasında görülür. Flört şiddetini beş başlık altında inceleyebiliriz.
Fiziksel şiddet, kişinin bedensel bütünlüğüne karşın yapılan bütün saldırıları içerir. Bedene temas ederek veya bir cisim ile yapılan bütün saldırılar fiziksel şiddettir. İtme, tokat atma, etrafında bulunana eşyaları fırlatma örnektir. Bağırma, etrafında bulunan eşyalarla vurmak fiziksel gücünü kullanarak uygulanan şiddet şekillerine birkaç örnektir.
Cinsel şiddet, kişinin cinsel bütünlüğüne karşın yapılan saldırıları içerir. Kişinin hayır cevabını kabul etmeyip manipüle etmeye çalışmak cinsel şiddettir. “Ama her ilişkide böyle şeyler olur” “aslında sen de bunu yapmak istiyorsun” gibi cümleler cinsel şiddetin önünü açan manipülasyonlara birkaç örnektir.
Duygusal şiddeti fark edip buna karşın mücadele vermek her zaman kolay olmayabilir. Duygusal şiddet, kişinin duygusal ve psikolojik bütünlüğünü kırmak üzere yapılan bütün saldırıları içerir. Kişiyi manipüle etmek, kontrol altından tutmak için yapılan davranışlar duygusal şiddettir.
Sanal şiddete günümüzde neredeyse tüm kadınlar en az bir kere uğramıştır. Sosyal medya üzerinden ısrarlı bir şekilde mesaj atmak, onayımız olmadığı halde pornografik içerikler yollamak, neden çevrimiçisin gibi sorular, sanal şiddete birkaç örnektir.
Israrlı takip, karşı tarafının sınırlarının ihlal edilmesi, tehdit ve korku ile partnerinin üzerinde baskı kurmasıdır. Takip etmek, okuluna veya evine gizlice girmek, ısrarlı takibe birkaç örnektir.
Türkiye’deki genç kadınların yüzde doksan ikisi flört şiddetine maruz kalırken, sadece yüzde on dokuzu bunu şiddet olarak tanımlar. Bunun başlıca sebeplerinden biri de bizlere öğretmeye çalıştıkları sevgideki “ama” ları ile sürekli olarak şiddetin meşrulaştırılıyor olması. Uğradığımız şeyin şiddet olduğunu fark edip buna karşı mücadele edecekken, “abartıyorsun, aslında o öyle demek istememiştir” gibi söylemlerle şiddetin içine daha çok itiliyoruz. Faili suçlamamız gerekirken, kendimizi suçluyoruz. Şiddet görmemizin sebebinin bizim kişisel özelliklerimiz olduğunu düşünüyoruz. Bazen başkasına sinirlendiği için bize bağırdığını söyler, bazen kötü bir gününde olduğu için, bazen ise çok konuştuğumuz için. Ama tek sebebi kadın olduğumuz içindir.
Flört şiddetini birbirimize anlatarak işe başlayabiliriz. Şiddete uğradığımızı düşünüyor ya da hissediyorsak kadın arkadaşımızla paylaşabiliriz. Bazen bir ağlama, bir arkadaşımıza konum atma, şiddete uğradığımız yerden uzaklaşma ya da mor boyalarımızla o şiddet failinin karşısına hep birlikte dikilme flört şiddetine karşı geliştirebileceğimiz feminist özsavunmanın birkaç örneğidir. Feminist özsavunma için çok güçlü olmamıza, fiziksel olarak kendimizi koruyacak teknikler bilmemize gerek yok, flört şiddetini fark etmek, onu durdurmak ve bu şiddetin içinden çıkmak için adım atmamız yeterli. Gerisi kadın dayanışmasıyla büyüyecektir.
O zaman hadi gelin; Yeryüzü yaşatan aşkın yüzü oluncaya dek, liselerde, arkadaşlarımızla bir cafe de buluştuğumuz da flört şiddetine karşı mücadele yöntemlerimizi konuşalım. Flört şiddeti başta olmak üzere tüm erkek şiddeti biçimlerini ortadan kaldıralım, kendi yaşamımıza sahip çıkalım.
Yorumlar