Her yeri temizleyecek bir yağmuru çağırıyorum, dünyayı dönüştürecek gücü başkalarına havale etmeyeceğimiz bir sabah için dua yazıyorum yeniden, eski dualara benzemeyen, ellerimizle ve ayaklarımızla kurduğumuz bu kötü dünyayı, birlikte yıkıp yeniden inşa edecek cesaretin sandığımız kadar zor olmayacağını fısıldıyorum sokak köpeklerine. Buradayız diyorlar, biz havlarız sizin yerinize.
Hah işte o büyük dünya, ne şahane dışında bıraktı hepimizi, paralel evrende dondurma bile yiyor, biz de evde oturmuş sürekli bizi tehdit eden, birtakım mühim olduğunu sanan adamları dinliyoruz. Onlar komik, çok komik hem de, ama biz de komiğiz. Böyle durumlarda herkes kendi küçük dünyasına, iç odalarına döner ve bundan bir erdem çıkarmaya çalışır, kişisel yolculuğun anlamı üzerine yazılar çoğalır. Bunu kesinlikle küçümsememeliyiz ama tek çıkış olarak gösteriliyorsa şüphelenmeliyiz. Zaman yanılsaması, uzaklaştığımız şeylerle aramıza, olduğundan daha fazlaymış, daha uzakmış türünden mesafeler koyar ve aslında hep böyle yaşıyormuş duygusuna getirir bizi. Duygusal mesafeyi bile perspektif yasalarına göre düzenleyen bu algı, doğal değil, öğretilmiş bir şeydir; uzaklaşan silinirken, yakında olan büyür ve bu da bir çıkışsızlık duygusu yaratır. Hatıra olarak geçmişin ağırlığı sizi yanıltmasın, orada yürürlükte olan “geçmiş günahların gölgelerinin uzunluğudur” ve çoğu zaman da hayaletimsi bir varoluşa sahiptir, vardır, ağırdır ama aslında yoktur. Etkisi azdır diyemez kimse, demesin de zaten. Buradan çıkıp başka zamana geçince bu yılı asla unutmak istemiyorum. Bu yıl bir anlamda, bütün yaşananların, berbat bir bütünün imgesiydi çünkü, sihirli küreye bakıp, bir türlü kurmayı başaramadığımız gerçekliğimizin özetini izlemiş gibiydik. Özetleri severim, esasında iki cümleyle açıklanabilecek meseleler hakkında uzun uzun yazmanın, biz zavallı insanların varlığına dipnot düşmekten başka bir şey olmadığını bilirim. “Heeey varız, bakıyor, değerlendiriyoruz, olgusal gerçekliğe bakışımız, yorumlarımız siniyor, aman ne akıllıyız” Unutmak istemediğim bu yılda, bize net bir biçimde dedi ki dünya, çok önemlisiniz ama her şey size rağmen olmakta, evlerinize kapatıldınız, kötü yapılmış binalar tepenize çöktü, düşündüklerinizi dile getirmeniz bile yasaklandı, arka odalarınızda küçümsediğiniz insanlar tarafından rehin alındınız, gıkınız bile çıkmadı, evet gerçekten çok önemliymişsiniz. Kolektif bir iyi’yi oluşturmak için yan yana gelemediniz ama gelemeyen hep başkalarıymış gibi yüksekten konuşmayı sürdürdünüz, çok bildiğiniz teorileri birbirinizle çene yarışında üstün gelmek için kullanırken ve en iyi ben düşünüyorum yarışındayken, asıl olanın minicik bir var ediş olduğunu aklınızdan bile geçirmediniz. Size ait olmayan fikirlerle birbirinizi kırdınız, yükseldiniz, hayatın akışında en ufak bir etkisi olmadığınızı bilmediğiniz cümlelerinizle böbürlendiniz, bir işe yaramanın pratik karşılığı konusunda sahici bir düşünce geliştirmeden, adınızın nelerin üzerinde olduğuyla ilgilendiniz, gerçekten muhteşemdiniz.
Bu yılı unutmak istemiyorum.
Koşarken durdurulduk, kendiliğimizden dursaydık daha iyiydi. Yine de bir müddet durmak, duruş hakkında düşünmek için bir fırsattı, çalışmaktan canı çıkanlara da borçluyduk bu düşünme işini, düşünemeyecek kadar çalışmanın saçmalığını sorgulamaktan da sorumluyduk aslında. Orta sınıf hep berbattı ama hiç bu kadar görünür olmamıştı beyazlığının akkor derecesi. Yarı vicdan azabı, yarı evden çalışma ama ölüm karşısındaki duruşu gerçekten bütün zamanlarının özet duruşuydu. Aman size bir şey olmasın, biz yerinize de ölürüz sınıflarıyla arasındaki mesafe iyice açıldı. Aralarında buradan sıyıranlar olmadı mı, oldu, sanki gerçekliğe uzun bakmış gibi gözleri yandı ve hayatlarının, hayatların, hayatlarımızın anlamını sorgulamaya başlayanlar çıktı aralarından. Ara önemlidir, aradan çıkanlar çok önemlidir, herkes kendi kişisel duvarına çarpsın diyen bir dünyadan, duvar ortak diyen dünyaya geçişi gösterir.
Bu yılı unutmak istemiyorum.
Çok önemsediğimiz kültürel evrende, insanın bütün anlamları gasbettiği bir evrende araçsallaşmış bütün varlıklar acıyla bu dünyadan geçip giderken, yüzyıllardır sordukları soruyu, daha görünür kıldılar bu yılda. Bir arı, bir kedi, bir ağaç niye sizden daha önemsiz olsun ki dedi giderken, hiç almadan veren çınar ağacı, köleleştirdiğiniz bedenlerimize yaptıklarınızı hep hatırlayacaksınız dedi o at yere düşerken, sütünü sizin çocuklarınız içsin diye, yavrusundan uzağa bağlanmış o inek, her zamankinden daha kederli baktı yüzümüze. Her şey önemlidir dedi büyürken kendini hayvanlara sunan kırlardaki otlar, böyle devam edemezsiniz, bu çok kırıcı dedi yangınlarda yok olan canlılar. Hepsi aynı şeydi, her şey önemli her şey önemsizdi, bizi evlere kapatıp, ne içip ne yiyeceğimizi tarif edenler, onlara yaptıklarımızın izdüşümü gibiydi. Kesilmek üzere götürülen dananın gözündeki yaşta kaybolmaya başlamıştı dünya çoktan. Bütün canlılar için kötü olan bizim için niye iyi olacaktı ki.
Bu yılı unutmak istemiyorum.
Birbirimizi hapsetmeyi, birbirimizin canını yakmayı, kendinden yüce anlamlar çıkaran saçma siyasilerin büyüsüyle yaşamayı ilmek ilmek birlikte ördüğümüz bu dünyanın özetiydi, yılın bize tuttuğu ayna. Tüketeceğimizden çok şeyi istemeyi nerede öğrendiysek orada unutmamız gerektiğini fısıldadı, evden siparişlerle ölümlerini hızlandırdığımız kargo işçileri. Yalnızlarla dolu bir kalabalıkta olmayı hayat sandığımızı öğretti bize evdeki hapsoluşlarımız. Evlerin kapana döndüğü bir yıldı, çok çocuk dövüldü, çok kadın öldü, hayat evde güzeldir’i paylaştık, sokak bize küstü. İçimize patladık, cevapsız sorular sorduk, her şeye kolayca uyum sağlama yetimizin altında yatan bilmeceyi yılbaşında ortak çözelim diye gazete eklerinde kimse vermeyecek bize.
Bu yılı unutmak istemiyorum.
Her yeri temizleyecek bir yağmuru çağırıyorum, dünyayı dönüştürecek gücü başkalarına havale etmeyeceğimiz bir sabah için dua yazıyorum yeniden, eski dualara benzemeyen, ellerimizle ve ayaklarımızla kurduğumuz bu kötü dünyayı, birlikte yıkıp yeniden inşa edecek cesaretin sandığımız kadar zor olmayacağını fısıldıyorum sokak köpeklerine. Buradayız diyorlar, biz havlarız sizin yerinize. Uzun geçmişin bıraktığı yaraları kanatmak istiyorum, üstünü kapattığımız her şeyin kapağını açmak, kapısını açmak istiyorum yeni bir başlangıcın, beklemekten ekşimiş bu uygarlığı metallerini arıttığım nehirlere atıp yıkadıktan sonra, herkesi çağırmak istiyorum, koşun, ses verin, sesleri kısılsın. Ses verin sesleri kısılsın, kötüydüler, hataydılar, çok can yaktılar ama şimdi birlikte bağırırsak, uzaklaşacaklar. Bunu biliyorum, çok yaşlı bir kadının büyüsünden emin olduğum kadar eminim, yıkılma vakti geleni kimsenin tutmayacağına. Ses verin, köpekler bizim yerimize havlayacak, atlar koşarak çıkacak ormanlardan, otlar büyüyecek ve kendini onaracak Gaia. Ses verin.
Bu yılı unutmak istemiyorum.
Bu yazı http://www.gorunmez.org‘den derlenmiştir.
Yorumlar