İzmir'de Pınar Gültekin için yapılan eylemde, kadınları gözaltına almaya çalışan polise karşı, birbirlerine sarılıp arkadaşını polise bırakmayan o iki kadının inadı ile İstanbul Sözleşmesi’ne sıkıca sarılmalı, onu da ataerkil çeteye kaptırmamalıyız. Çünkü İstanbul Sözleşmesi yaşatır.
Genç bir kadının gülen fotoğrafları her yerde karşıma çıkıyor. Pınar Gültekin ismi bir anda Twitter’da TT oluyor. Sonra haberin ayrıntıları geliyor; yakılma, beton dökme, varile koyup kırsala atma. Vahşi bir cinayetin tüm detayları Pınar Gültekin’in fotoğrafları eşliğinde verilirken katil Cemal Metin Avcı “CMA” diye kısaltılarak haber yapılıyor. Yine katil Cemal Metin Avcı’nın fotoğrafına çok az haber sitesinde rastlıyorum.
Pınar Gültekin’in vahşice öldürülmesinin acısını tüm kadınlar gibi en derinimde öfkeyle sarsılarak hissediyorum. Her kadın cinayeti, ülkenin yarısını oluşturan kadınların diğer yarısını oluşturan erkekler tarafından öldürüldüğü iç savaşta verdiğimiz bir kayıp. Bunu böyle bilmek ve bu eşitsizlik dayanılır gibi değil.
Bir hastane odasında tedavi gördüğüm bir anda bana “moralini yüksek tut” tavsiyesi veriyor tüm arkadaşlarım. Oysa bu ülkede, ölmüş ve ölecek kadınlar ülkesinde nasıl sadece kendimle ilgilenebilirim?
Bugün Pınar Gültekin için yapılacak bir basın açıklaması planladık kadın arkadaşlarla, yarın sabah Zoom’da kadın toplantısı yapacağız. Çünkü biz kadınlar her yerde ve her koşulda, bazen kişisel durumlarımızı geri plana atarak mücadele etmek zorundayız.
İzmir’de Pınar Gültekin için yapılan eylemde, kadınları gözaltına almaya çalışan polise karşı, birbirine sımsıkı tutunan ve şiddete karşı birbirini savunan kadınların ısrarı içinde olmalıyız. Biraz gevşesek ölüyoruz.
Sabaha kadar mesaj gelen kadın örgütleri WhatsApp gruplarının inadı içinde olmak zorundayız, biraz boş versek ölüyoruz.
İstanbul Sözleşmesi’ni satır satır ezberleyip bağırmak zorundayız, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır!” diye, yoksa sözleşmeyi elimizden alırlar ve yine biz ölürüz.
Bizi kim öldürüyor? Karanlık köşelere saklanmış uzak ülkelerde yaşayan kötü adamlar mı? Hayır. “Aile babaları”, “saygın erkekler”, “bir karıncaya bile zarar vermeyecek kadar sakin” o kişiler mi? Hayır. Soruyorum bizi, biz kadınları gerçekte kim öldürüyor?
Pınar Gültekin’i kim öldürdü? Topyekûn kadına savaş açmış bu cinayet şebekesi kimlerden oluşuyor? Ataerkil sistemde bıçağı, silahı tutan erkek dışında kimler bu şebekede?
Cinayet haberinde sadece kadının adını ve fotoğrafını kullananlar, katilinin evli olduğunu ve Pınar’ın evli bir adamla ilişki yaşadığını ayrıntılı veren haberler, “O saatte orada ne işi varmış?” diyenler, katil “beni reddetti, erkeklik gururum incindi, öldürdüm” dediğinde haksız tahrik indirimi, takım elbise giydiğinde de iyi hal indirimi veren yargı, İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekme cüreti gösteren kadın düşmanı siyasi iktidar… İstanbul Sözleşmesi’ni hedefe koyan siyasi iktidar, katil Cemal Metin Avcı’ya yardım ve yataklık etmektedir. Bu ataerkil çete tam bir uyum içinde, her gün yeni kadın cinayetleri işlenmektedir.
Bu çeteyi dağıtmak zorundayız. Katil erkeği de, onu yaratan ataerkil karanlığı da iyi bilmeliyiz. Ülkenin en acil sorunu kadın kıyımıdır. Bu kıyıma son verecek yol İstanbul Sözleşmesi’nin etkili bir şekilde uygulanmasıdır.
İzmir’de Pınar Gültekin için yapılan eylemde, kadınları gözaltına almaya çalışan polise karşı, birbirlerine sarılıp arkadaşını polise bırakmayan o iki kadının inadı ile İstanbul Sözleşmesi’ne sıkıca sarılmalı, onu da ataerkil çeteye kaptırmamalıyız. Çünkü İstanbul Sözleşmesi yaşatır.
Yorumlar