İşçi mücadelesi tarihi kadınların her şeyi göze alarak başlattığı, sürdürdüğü mücadelelerle dolu. Kadınlar en zor koşullarda, er ya da geç kazanacaklarını gösterdiler
İşçi mücadelesi tarihi kadınların her şeyi göze alarak başlattığı, sürdürdüğü mücadelelerle dolu. Kadınlar en zor koşullarda, bazen sendikaları da karşılarına alarak, grev yaptılar, kararlı ve birlik içinde olurlarsa er ya da geç kazanacaklarını gösterdiler.
Ücretli emek piyasasına giren kadınların fabrikalardaki grevleri 19. ve 20. yüzyıl boyunca kadınlar için yeni kazanımların tetikleyicisi oldu. Araba fabrikalarında, dokuma tezgahlarında, ayakkabı atölyelerinde, maden ocaklarında çalışmaya başlayan kadınlar iş saatlerinin azaltılması, insana yaraşır bir iş, eşdeğerde ücret, ayrımcılıktan ve şiddetten arındırılmış bir çalışma ortamı ve iş güvencesi için iş yerlerini işgal etti, grevler düzenledi. Kadınların grev tarihi burada kısaca değinilen, coğrafi ve içerik olarak sınırlı bir kaç örnekten çok daha kapsamlıdır şüphesiz.
Yıl 1836 – Lowell Grevi
1834’te Massachusetts’teki Lowell kasabasında kurulan Lowellentegre tekstil fabrikalarında, çoğunluğu 16-35 yaş arası kadın olmak üzere 8.000 kadar işçi çalışmaktaydı. Patronların ücretlerde %15’lik kesinti yapmasına karşı işçiler, toplu iş bırakma ve ardından grev kararı alırlar. Örgütsüzlük, deneyim eksikliği gibi nedenlerle grev başarısız olur.
Yaşanan bu ilk grev tecrübesinden sonra 1836’da işçilerin pansiyon kiralarının arttırılmak istemesi karşısında Lowell fabrikaları, kadın işçilerin yeni protesto ve grevlerine sahne olur.
İlk defa olarak fabrikada bir kadın, diğer kadın işçilerin şaşkın ve hayran bakışları altında, atölyedeki bir pompanın üzerine çıkarak bir konuşma yapar. Bu seferki grev, kira zammının geri alınmasıyla başarılı biçimde sona erer.
1845’te, bir dizi protesto ve grevin ardından, pek çok görevli bir araya gelerek Amerika Birleşik Devletleri’nde çalışan kadınların ilk birliği olan Lowell Kadın İş Reform Örgütü’nü (The Lowell Female Labor Reform Association, LFLRA) kurar. Birlik, çalışma yaşamına ilişkin sert eleştirilerin yer aldığı Endüstrinin Sesi adlı bir yayın çıkartmaya başlar.
Yıl 1903- Crimmtschau Grevi
1903-1904’te on saatlik iş günü ve ücret artışı için Crimmtschau’da (Saksonya) yapılan tekstil işçileri grevine katılanların çoğu da kadındı. Crimmitschau’da sendika üyesi kadınların sayısı erkeklerden fazlaydı. 29 kişilik grev komitesinde 6 kadın yer almaktaydı. 16 kadının “on saatlik iş günü mücadelesi için dayanışma” yazılı fotoğrafı hâlâ bu mücadelenin en önemli belgelerinden biridir. Kadınların eksikliğini hissettiği tek şey diğer sendikaların desteğiydi. Buna rağmen mücadeleye tüm güçleriyle katıldılar, grev nöbetlerinde çocuklarıyla birlikte yer aldılar. Patron lokavt ilan etmek zorunda kalır.
Grev, hükümetin ve kiliselerin patrona verdiği destekle ve işçiler bölündüğü için sonuç alınamadan sona ermiş gibi görünse de, işten çıkarılanlar eski ücret ve çalışma koşullarıyla işlerine dönebildiler. Grevin asıl etkisi ise beş yıl sonra görüldü; Saksonya’daki işçilerin normal çalışma günü artık 10 saate inmişti.
Yıl 1912 – Lawrence Grevi
Tarihte “Ekmek ve Güller” grevi olarak bilinen grev, ismini James Oppenheim tarafından grevin başlamasından sadece bir ay önce yazılmış olan ünlü şiirden almıştı. Dokuma işçilerinin grevi, 1 Ocak 1912’de ABD’nin Massachusetts eyaletinde, kadınların ve 18 yaşın altındaki çocukların haftada 54 saatten fazla çalışmasını yasaklayan bir yasa yürürlüğe girmesiyle başladı.
Hayatta kalabilmek için birkaç sente dahi muhtaç olan işçiler, ücret kesintisine sessiz kalmadılar; 10 bin dokuma işçisi 12 Ocak’ta greve çıktı.
Ayağa kalkacak kadar cesur olan ilk işçiler Everett Pamuk fabrikasındaki kadınlardı. Bu kadınların yaktığı kıvılcım Lawrence’ı alevlendirdi. İşçiler fabrikadan fabrikaya giderek diğer işçileri kendilerine katılmaya çağırdılar. İşçi tabanının etnik çeşitliliği, kadınların sayıca fazla olması, geleneksel sendikaları bu alanda örgütlenmekten alıkoymuştu. Oysa grev tüm baskılara rağmen 25 farklı ulustan kadını bir araya getirmeyi başarmıştı.
Grev, 12 Mart 1912’de işverenin grevcilerin taleplerini kabul etmesiyle neticelendi. Bu grevin en önemli özelliği, ABD’li kadın işçilerin ilk kez bu kadar yığınsal olarak, en ön saflarda bir greve katılmış olmalarıydı. O zamana dek kadın işçilerin sendika üyesi bile olmalarına iyi gözle bakılmazken, Ekmek ve Güller grevinde pek çok kadın grev komitesine delege olarak seçildi; direnişin örgütlenmesinde aktif rol aldı.
Ve biz şimdi hep birlikte Ekmek ve Güller şiirini söylüyoruz;
Yürüyoruz yürüyoruz, yan yana, güzel günler adına
Kadınız, insanız, insanlığı ayağa kaldırıyoruz
Paydos bundan böyle köleliğe, aylaklığa
Herkes çalışsın, bölüşülsün kardeşçe, yaşamın sundukları
İşte bunun için yükseliyor yüreklerimizden
Bu ekmek ve gül türküleri
Ve yineliyoruz hep bir ağızdan
‘Ekmek ve gül! Ekmek ve gül!’*
Yıl 1966 – Herstal Grevi
Belçika’da FN Herstal adlı bir silah fabrikasında çalışan 3000 kadar kadın, eşit ücret talebiyle üç ay boyunca greve gider. Grev, kadınların tüm üretim araçlarını bloke etmesiyle başlar ve Herstal sokaklarına taşınır. Sendikalar başta yanaşmasalar da, 12 hafta süren ve kamuoyunun da ilgisini çekmeyi başaran kadınların direnci karşısında greve destek vermeye mecbur kalırlar.
Grev kadın işçilerin taleplerinin kısmi olarak karşılanmasının yanı sıra ücretlerinin de artmasını sağlayarak başarıyla sonuçlanır. Herstal grevi birçok açıdan dönüm noktası olur; “eşit ücret” talebinin kurumsallaşmasının önünü açar ve sendikaları kadın işçilere yönelik politikalarını gözden geçirmeye zorlar.
1975’tir ve o tarihlerde işçi ve işveren temsilcilerinden oluşan “Ulusal Çalışma Konseyi” ilk defa Belçika’da “eşit ücret” üzerine bir toplu sözleşme imzalayacaktır. Bu sözleşme ulusal çapta kadınların hayatını etkilemesi bakımından önemlidir fakat tesadüf değildir. İşverenler, Herstal grevinin tetiklediği işçi eylemleri nedeniyle bu kararı almak zorunda kalır.
Yıl 1973 – Pierburg Grevi
Almanya’da Ren kenarındaki Neuss şehrinde otomobil yedek parçası üreten Pierburg fabrikasında değişik ülkelerden gelen yaklaşık 2500 işçi çalışıyordu. Çoğunluğu kadın. En zorlu işlerde çalışan bu kadınlar, en düşük ücret grubunda yer alıyor, ırkçı ve cinsiyetçi yaklaşımlarla karşı karşıya kalıyorlardı.
1973 Ağustosu’nda bir grup işçi fabrika önünde bildiri dağıtmaya başladı. Ücret eşitsizliği, ücret zammı, tüm işçiler için yol parasına katkı, sağlık kontrolü, bürokratik işler ve kadın işçilerin hem evde hem işteki çifte mesaisini azaltmak için boş zaman talep edilmekteydi. Firma yönetimi, grev başlar başlamaz polisi devreye soktu. Polis saldırısında yaralananlar olurken, gözaltı ve tutuklamalar gündeme geldi. Ancak kadınlar geri adım atmadı. Polisin saldırısı diğer işçilerin, şehir halkının ve en sonunda fabrikanın yerli erkek işçilerinin dayanışmasına yol açtı.
Akşamları ev ziyaretleri veya erkek işçilerin gittiği birahanelere giderek neden grev yaptıklarını anlatmaları, ücret eşitsizliğinin kaldırılması, işyerindeki barışı ve dayanışmayı güçlendireceği yönünde yapılan ajitasyon, ortak şenliklerle işçilerin tek vücut olması sağlandı. Bu birlik ve grev nedeniyle oluşan üretim ve kazanç kaybı, patronun geri adım atmasını sağladı. 13 Ağustos’ta başlayan grev 20 Ağustos’ta kadınların isteklerini kabul ettirmesiyle son buldu.
Yıl 1978 – Fleck Grevi
Kanada’da otomobil parçaları üreten Fleck fabrikasında ücretler bölgedeki diğer fabrika ücretlerine göre çok düşüktür. Çalışılan iş kolu gereği kullandıkları makineler o kadar tehlikeli ve iş kazaları o kadar yaygındır ki sağlıkçılar tarafından Fleck fabrikası o dönem “kasap dükkanı” olarak tanımlanır.
Fabrikada çalışan 146 işçinin 141’i kadın işçilerdir. Yaşadıkları kötü çalışma koşulları karşısında kadın işçiler 1977 yılında hakları için sendikalaşma kararı alır. Bugüne kadar herhangi bir hak mücadelesinde yer almayan bu işçi kadınların yüzde 82’si örgütlemenin ilk haftasında sendikaya üye olurlar. Fakat 1978 yılının ilkbaharına kadar toplu sözleşmeye dair adım atılmayınca kadınlar 7 Mart 1978’de greve gitmeye karar verir.
Grev tam 23 hafta sürer. Polisin sık sık yaptığı tacizler ve saldırılar boyunca çok sayıda kadın işçi yaralanır. Ülke çapında diğer sendikalar, kadın örgütleri işçi kadınlarla dayanışma gösterir.
Kadınların mücadelesi sonucu çalışma yaşamına dair birçok düzenleme içeren, Kanada için o güne kadarki en önemli yasa 1980 yılında yasalaştırılır. İşçiler doğum izni, aile sorumluluğu izni, cinsel taciz koruması, çocuk bakımı desteği gibi birçok hakka sahip olurlar.
Yıl 2006 – Mahalla Grevi
Yarım milyon nüfuslu Mahalla, Kahire’nin kuzeyinde Nil Deltası’ndadır. Tekstil fabrikalarının büyük bölümü buradadır. Mahalla al-Kubra’da bulunan Misr Dokuma ve Giysi Şirketi’nde çalışan 24.000 işçi 2006 Aralık ayında greve gitti. Çoğunluğu kadın işçilerden oluşan grev 1940’lı yıllardan beri Mısır’daki en büyük işçi grevlerindendi.
Kadın işçiler, 12 saati aşan çalışma saatlerine ve düşük ücrete karşı sadece greve gitmekle kalmayıp grev yaptıkları fabrikayı aynı zamanda işgal ettiler. Fabrikadaki grev yasaklanınca, erkek işçiler işbaşı yapmışlardı. Kadın işçiler ise, fabrikanın çevresinde yasağa karşın “Kadınlar burada, erkekler nerede” sloganıyla yürüyüş yapmışlar ve grevin devamı için eylemlerini sürdürmüşlerdi. Bunu karşısında erkek işçiler yeniden iş bırakarak greve katılmışlar, 3 gün sonrasında ise sanayi bölgesindeki ilk önemli grev ve mücadele kazanımı elde edilmişti.
Bu çıkış, kadınların işçi hareketini yönetemeyecekleri yolundaki yaygın önyargının sarsılmaya başladığının işaretiydi. Kadın işçiler, daha sonra, birçok başka işçi eyleminin de itici gücü oldular. 2006 yılında üç gün süren Mahalla işçi grevi Mısır işçi tarihinde bir dönüm noktası oldu.
Yıl 2006 – Novamed Grevi
Antalya Serbest Bölge’de 2000 yılında kurulan diyaliz parçası üreten Novamed Gmbh Fabrikası’ndaki çalışanlarının yüzde 95’i kadın işçiydi. 45 ülkede fabrikası olan dev tekelin Türkiye işletmesinde, hamilelikler sıraya konuyor, tuvalete girenlere neden girdiğinin açıklamasını çizelgeye yazmaları dayatılıyordu.
Petrol-İş Sendikası’na üye 83 kadın işçinin sendikalaşmak için çıktıkları yol, 26 Eylül 2006 tarihinde başlayan ve 1 yıl 2 ay 23 gün süren bir grevin ilk adımı oldu. Düşük ücretlere, kötü çalışma koşullarına, bedenlerine, cinselliklerine kadar uzanan tahakküme isyan eden kadın işçiler, insan haysiyetine yakışır bir işe kavuşmanın yolunu sendikalaşmada buldular ve Petrol-İş Sendikası’nda örgütlendiler.
Grev Türkiye’de değil, dünyada da ses getirdi. Serbest bölgede gibi kapitalizmin en vahşi iş mekanlarından birinde elde edilen bu kazanım, sınıf hareketine büyük bir moral kaynağı olmuştu. Türkiye’deki serbest bölgelerde gerçekleştirilen ilk grev başarıya ulaştı ve 3 yıllık toplu iş sözleşmesi imzalanmasıyla grev sona erdi.
Sendikalaşma mücadelesi sonucunda ortaya çıkan bu grev aynı zamanda işçi kadınların kendileri dışındaki kadınlarla buluştukları bir grev oldu.
Yıl 2018 – Flormar Direnişi
Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde (GOSB) yer alan Flormar kozmetik firmasında sendikalaşmak istedikleri gerekçesiyle işten çıkarılan 70’i kadın 119 işçi 15 Mayıs 2018’de fabrika önünde direnişe başladı.
Petrol-İş Sendikası’na üye oldukları işten atılan işçiler direnişlerini 297 gün boyunca fabrika önünde devam ettirdi. Çoğunluğu kadınlardan oluşan işçilerin direnişine ülke genelinde yapılan eylem ve etkinlikler dayanışma gösterildi.
Direniş işverenle yapılan anlaşma sonucunda kazanımla bitirildi. Anlaşma gereği işçilere, kıdem ve ihbar tazminatlarının yanı sıra 16 maaş kötü niyet tazminatı ödenecek. Ayrıca iş kanununun 25/2 maddesine göre işten atılan işçiler başta olmak üzere çıkarılma maddeleri 18. madde olarak değiştirilerek, alamadıkları işsizlik maaşlarını da alabilecekler.
Grevi, “Flormar değil direniş güzelleştirir!” sloganıyla hatırlayacağız.
Bonus: Ekmek ve Güller şarkısı.
*Ekmek ekonomik adaleti ve güvenceyi Gül ise daha iyi yaşam koşullarını simgeliyordu.
Yorumlar