Banu Servetoğlu Feminism in India sitesindeki orijinalinden Kadın Savunma Ağı için çevirdi: "Erkeklerin Yükselen Feminizm ve “Karantina” Korkusu: Sancılı bir Reform Dalgası Başlayabilir!"
Barabanki, U.P. Hindistan –Maha Bharatiya Üniversitesi’ndeki (MBU) araştırmacıların Pazartesi günü yayınladığı yeni bir çalışma, gitgide daha fazla Hintli erkeğin 21 günlük sokağa çıkma yasağı konusunda stres yaşadıklarını ortaya koydu. Kendisi de endişeleri ile ilgili blog kaleme alan Jai (soyadı gizli), “Karantina döneminin kendisi ağır çekim bir kabus. Bu beni öldürebilir,”diyor.
Sokağa çıkma yasağı işleri sadece daha da kötüleştirecek. Başbakan Modi ve Başkan Trump gibi siyasi liderlerin korkulan sokağa çıkma yasağını uygulamaya koymayı ağırdan alıp, kısaltılmış 3 haftalık deneme süresi kararı vermelerinin ana nedeni de bu. Neden daha uzun değil de 3 hafta olduğunu biliyoruz. Ünlü sosyal psikolog Dr. Manav Banda bize yepyeni bir alışkanlığı pekiştirmeye yardımcı olabilecek kritik 3 haftalık dönemi hatırlatıyor: “Davranışınızı değiştirmek için yeni bir alışkanlık geliştirmek mi istiyorsunuz? Üç hafta süresince o davranışı uygulayın ve zapt-ı rapt altına alın.” Gerçekten de, daha 1960 yılında, plastik cerrah Maxwell Maltz, ampütelerin hayali uzuv ağrısını hissetmeyi bırakmasının 21 gün sürdüğünü bildirmişti.
Bu hiç de iyiye işaret değil. Bu üç hafta Hintli erkekleri dönüştürebilir.
Ülkenin davranış bilimcileri de sokağa çıkma yasağının tam anlamıyla bir melankoliye dönüşebileceği konusundaki endişelerini ifade ediyorlar. Karantina erkekleri ev işlerine yardımcı olmaları konusunda doğalarını zorlamak zorunda bırakabilir. Jai dahasını ekliyor: “Bu feministler bizi yavaş yavaş efemine yapmak ve bozmak için Korona virüsü kullanıyorlar.” Sadece ev hapsindeki mahkûmların söyleyeceği garip bir güçsüzlük hissettiğini bildiriyor. Whatsapp grup sohbetinde Jai alarmı zilleri çalmaya devam ediyor:
Eşiniz geçen hafta “alışveriş” için bakkala ek seferler mi yaptı? Dün “yanlışlıkla” kapıda mı kaldınız? Bu sabahki duaları fazla mı saldırgancaydı? Evdeki yastıklar ve minderler yumruk izleri mi taşıyor? Onu kendi kendine söylenirken mi yakaladınız: “Kovid-19’e yakalanmak daha iyi”?
Belirtilere dikkat edin. Bu daha ilk aşama.
Aynı Whatsapp grubundan Bay Singh de ev hapsinde olmaktan kaynaklanan bu korkunç belirtilere katılıyor. Aynı derecede endişe verici açıklamalarda bulunuyor:
“Çöp kutusunda alüminyum folyo parçaları buldum. İlk başta bunun sadece güzel bir konfeti olduğunu düşündüm. Fakat sonra merak ettim: Neden çöp kutusuna atılmış? İki dakika sonra, eşim kapatmadan bu Facebook ekran görüntüsünü yakalamayı başardım”:
(Kör Bıçaklar ve Makaslar Nasıl Bilenir?/Hayatı Kolaylaştıran Çözümler)
(Anonim kalmak isteyen) Bir başka grup üyesi, eşinin Netflix’te izlediği cinayet sırları ve suç dizilerinin bir gecede arttığını söylüyor. Birkaç Sadhguru* videosuyla silahlanarak, biraz hasar kontrolü yapmayı denemiş. Aileyi 20 dakika yoga ve meditasyon için toplayarak acil bir müdahale düzenlemiş. Fakat eşi meditasyonun son dakikalarını “bağırma” terapisi denilen bir şeyi tanıtmak için sabote etmiş. Gözünü kırpmadan ona bakarak beş dakika yüzüne yüzüne hırlamış ve tıslamış. Bu isimsiz beyefendi şimdi tecritin her günü kahvaltı hazırlamaya kendini adamış durumda.
Manu (isim istek üzerine değiştirilmiştir), özellikle kız kardeşi ona kendi eşinin ona gönderdiği metni gösterdiğinde dehşete düşmüş. Bu, Güney Afrikalı romancı Zakes Mda’dan alıntılanan bir görselmiş:“Öte yandan, erkekler boş gururla kafalarını bulandırma eğilimindeler. Bütün gün oturuyorlar ve işlerin nasıl olması gerektiğine dair geniş kapsamlı felsefe yapıyorlar. Sonra akşam sanki yemek kendi kendine eve gelmiş gibi yiyecek talep ediyorlar.”O zamandan beri Manu mutfağı ziyaret etmeye, bulaşıkları yıkamaya ve hatta masayı kurmaya başlamış.
“Karantina stresi (Quaranxiety)” ve “Erkek melankolisi (menancholia)” gibi terimleri ortaya koyan çalışmanın ortak yazarı Dr. Narasimha Mardana, bunun ülkede zaten gerilmiş olan erkeklik altyapısı üzerinde büyük bir stres yaratabileceğini belirtiyor.
Giderek daha fazla erkeğin eşlerine mutfakta yardım etmek, çocuklara ders çalıştırmak, banyoları temizlemek için ileri atıldıklarını görüyoruz. Hatta kendi ebeveynlerine bile bakıyorlar. En güçlü ve maço erkekler, Bollywood yıldızları Akshay Kumar ve Ajay Devgn’in TikTok videolarında görülebileceği gibi bu muazzam gerginlik altında bel veriyor. Bu ulusun morali için hiç de iyi bir şey değil! Sadece iş verimliliğini değil, daha da önemlisi testosteron üretimini de etkiliyor. Kötü sperm hareketliliği de başka bir tehlike. Gerçekten, bu durum çok uzun süre devam edecek olursa, ülkenin karakterini ve DNA’sını geri dönülmez biçimde bozma tehlikesi mevcut.
Ülkenin önde gelen sağlık enstitüsü INCNIH tarafından yapılan bir başka araştırma, Dr. Mardana’nın haklı olabileceğini gösteriyor. Bu durum, rahatsız edici kaygan bir zeminin başlangıcı olabilir. Erkekler evde çok uzun süre kalmaya zorlanırlarsa, tıpkı Jai gibi, yaklaşmakta olan kadın vahşeti konusunda kendilerini paranoyak gibi hissetmeye başlayabilirler. Dosdoğru korkmak, hiç kimsenin ve muhakkak ki erkeklerin zihin sağlığı için hiç de dayanılabilir bir şey değil. İnek, ulusumuzun kutsal hayvanı olsa bile, kuşkusuz ki sindilmiş** erkeklerden oluşan bir ulus olamayız.
Bu korku erkeklerin yemek yaparak ya da temizlik yaparak ya da toz alarak kendilerini gereksiz yere (hatta kimilerine göre prematüre biçimlerde) küçük düşürmelerine bile neden olabilir. Geçen hafta, Sandila’da iki erkek, oturma odasının zeminlerini silip yastıkları düzeltirken gizli bir kameraya yakalandılar. Daha dün, kendi babam annemi gördüğü ağır işler ve hizmetleri için 5 dakika boyunca alkışlayarak teşekkür etti. Karpal tünel hastalığının artık iyileştiğini söylüyor.
Bu erkekler oğullarımız için nasıl bir örnek oluşturuyor? Bizi bekleyen yeni tehlikeler neler? Ağlayan hassas erkekler mi? Yoksa kızlarıyla ghar-ghar oynayan babalar mı? Daha çok sayıda babacan gövdeler ve daha az sayıda kılsız karın kaslı iri kıyımlar mı? Ulusumuz özüne kadar çürüyecek. 21 günlük sokağa çıkma yasağı işte tam da bu yüzden kimin en zinde olduğunu gösteren kritik bir test. Feminist bir darbeyi körükleyen bu erkek kaygısının statüko haline gelmesine izin veremeyiz. Binlerce yıldır özenle inşa edilmiş olan yapılar ve gelenekler aşınabilir. Toplumsal cinsiyet düzenimizin yapı taşı olan evlilik kurumunun kendisi bile açık tehdit altında.
13 Nisan 2020’de (Sihlerin kutsal günü olan ve yeni bir ulusun doğum günü olarak kutlanan) Baisakhi gününde feministler mi yaşam tarzımızı ezip geçecekler yoksa biz mi, sağlam durmayı başardık, göreceğiz.
*Ç.N.: Sadhguru Hintli bir yogi ve yazardır.
**Ç.N.: Kelime inek kelimesiyle aynı kökten, bire bir çeviri “inekleştirilmiş”. Türkçe uyarlaması sindirilmiş.
Yorumlar