Kocaman bir “Artık Yeter!” diyoruz, çünkü “Yaşamak İstiyoruz!”
Ve birbirimize sesleniyoruz: “Haydi kadınlar, çıkalım zıvanadan! Kuralım dünyayı yeni baştan!”
8 Mart geliyor. Bütün bir yıla yaydığımız mücadelemizin en görkemli halini göstermeye, geceleri ve gündüzleri; evleri ve işyerlerini; okulları ve ofisleri; sokakları ve meydanları isyanımızla doldurmaya hazırız.
Hem de ne hazırlık!
Arjantin’den Lübnan’a; Şili’den Bolivya’ya tüm dünyada ve Türkiye’de, tüm kadınlarla birlikte parmaklarımızı saldırganların yüzüne doğrultarak bir kez daha haykırıyoruz: “Suçlu sizsiniz!”
Bu ülkede kadınlar öldürülüyor. Saklanmaya çalışılan rakamlar artık kabına sığmayan sular gibi taşmaya başlıyor. Tüm örtbas etme çabalarına rağmen, 2019’da bu ülkede son 10 yılın en yüksek kadın cinayeti rakamlarını gördük. En az 474 kadın, yüzde 95’i en yakınındaki erkekler tarafından öldürüldü. İktidarsa hala İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 Sayılı Kanunu uygulamıyor; zorunlu arabuluculuk uygulamalarını getirmeye çalışıyor.
Bu ülkede kadınların emeği sömürülüyor. Kadınlar işsiz, iş bulamıyor. İş bulan kadınlar ya ucuz, güvencesiz, esnek çalışıyor ya da kendi mesleği dışında işler yapmak zorunda kalıyor. Ev içi ücretsiz emeğimiz ise ancak TÜİK’in işsizlik oranlarını azaltmak için kullandığı “meşguliyet” rakamları olarak karşımıza çıkıyor. Ev içi emeğimizin karşılığı ödenmediği gibi iktidar bir de nafaka hakkımızı gasp edilmeye çalışıyor.
Bu ülkede kentlerimiz yağmalanıyor, doğa talan ediliyor! Kazdağları’nda siyanür, Kanal İstanbul, HES’ler, JES’ler… Bu ülkenin dört bir yanı yağma ve talan altında, iklim krizi kapımızda. Depremlerde evlerimiz başımıza yıkılıyor; ödediğimiz vergileri çocuk istismarcısı Ensar’a bağış diye verenler, kalkıp bize “hesabını soramazsınız” diyor.
Bu ülkede yoksulluk canımızı alıyor! Yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı aldı başını gidiyor. İntihar haberleriyle doluyor her yanımız. Ya yemek kartımızda kalan 1 lira ile nasıl yemek yiyebileceğimizi bulamıyoruz ya da balkonda çamaşır asarken, hiç haberimiz yokken çocuğumuzla birlikte siyanür kokusundan ölüveriyoruz. İktidar ise asgari ücrete 3 kuruş zammı savunuyor!
Bu ülkede çocukların geleceği çalınıyor! Çocuk istismarı failleri bizim vergilerimizle zenginleştiriliyor. “Bir kereden bir şey olmaz” diyenler utanmıyor. Çocuklar istismar ediliyor, çocuk yaşta çocuk doğuranların sayısı alıp başını gidiyor. Sınava girenlerin emeği şifrelerle cemaatlere peşkeş çekiliyor. İktidar hala punduna getirip çocuk istismarını evlilikle aklamaya çalışıyor.
Bu ülkede iktidarın adı kadın cinayetleriyle anılıyor! Gülistan’a, Rabia Naz’a ne oldu? AKP Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde güvencesiz çalıştırılan, intihar etti denerek cenazesi apar topar ülkesine gönderilen Nadira’ya ne oldu? Elazığ’ın AKP’li milletvekili olan, Mehmet Ağar’ın oğlu Tolga Ağar’ın adı Yeldana Kaharman’ın tecavüz edilip öldürülmesi olayıyla gündeme geliyor. “Göçük altından ‘Başım açık, beni çıkarmayın’ diyen teyzelerimizin inancı ve imanıyla Allah bu şehri, bu ülkeyi koruyor” diyen Tolga Ağar, Yeldana’ya ne oldu açıklamıyor!
Bu ülkede kadınların hayatı dini referanslara göre şekillendirilmeye çalışılıyor! Kadınlar şiddete maruz kalırken sığınmaevleri açmayanlar, Diyanet’e “9 yaşındaki çocuk evlenebilir” diye fetva vermesi için 8 bakanlıktan daha fazla bütçe ayırıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, hazırladığı broşürlere başı açık kadınların, çocukları istismar ettiğini ima eden içerikler koyuyor. Ders kitaplarından toplumsal cinsiyet eşitliği kaldırılıyor. Denetimsiz tarikat yurtlarında çocuklar, istismara maruz kalıyor, yanarak ölüyor!
Kapitalizm ve patriyarka ittifakı dört bir yanımızı kuşatmaya çalışıyor. Susalım, oturalım, “kaderimiz” diyelim, bir kenara çekilelim istiyor. Hadi oradan! Bu “kaderi” biz yazmadık ama bozacak olan biziz! Siz çekilin kenara, biz artık çıktık zıvanadan!
Öyle bir çıkalım ki zıvanadan, yeniden kurulsun bu hayat en baştan!
Korkmadan yaşamak istiyoruz! Öyleyse, korkunun yerini cesaretin aldığı bir hayatı, kuralım yeni baştan!
Eşitliği istiyoruz! Öyleyse, eşitsizliği silip attığımız bir hayatı kuralım yeni baştan!
Gerçek adaleti istiyoruz! Öyleyse gerçek adaletin sağlandığı bir hayatı kuralım yeni baştan!
Ücretli, ücretsiz emeğimizin hakkını almak istiyoruz! Öyleyse emeğimizi sömürenleri alaşağı ettiğimiz bir hayatı kuralım yeni baştan!
Barış içerisinde yaşamak istiyoruz! Öyleyse savaş çığırtkanlığının olmadığı bir hayatı kuralım yeni baştan!
Tacizin, tecavüzün, kadın cinayetlerinin olmadığı bir hayatı yaşamak istiyoruz! Öyleyse güvenceli bir hayatı kuralım yeni baştan!
Cinsel yönelimimizden, cinsiyet kimliğimizden dolayı nefret cinayetlerine kurban gitmediğimiz bir hayatı yaşamak istiyoruz! Öyleyse kimsenin cinsiyetinden, cinsel yöneliminden dolayı ayrımcılığa maruz kalmadığı bir hayatı kuralım yeni baştan!
Hayatımızın dini referanslarla şekillendirilmediği bir hayatı istiyoruz! Öyleyse bedenlerin özgür, devletin laik olduğu bir hayatı kuralım yeni baştan!
Özgürlüğü istiyoruz! Öyleyse, ne giydiğimize, kimle olduğumuza, kahkahamıza, eteğimize, saçımıza, hayatımıza karışanları defedip özgürce kendimizi geliştirdiğimiz bir hayatı kuralım yeni baştan!
Haydi kadınlar, artık çıkalım zıvanadan!
8 Mart meydanlarında yüzlerine yüzlerine bağıralım: “Saldırgan sensin!
”Bize hayatı dar etmeye çalışan saldırganları durdurup, yaşamak istediğimiz hayatı yeni baştan kurmak için sokaklara çıkalım!