8 Mart’ta Hatay’da kadınlar yürüdü : Yaşam zincirimizi hayatta olan ve kaybettiğimiz tüm kadınlar için kurduk

Bu 8 Mart’a kaybettiğimiz binlerce kadının öfkesi ve patriyakanın yıkımına karşı kurduğumuz dayanışmayı güçlendirmenin mücadelesi ile girdik. Depremin ilk gününden itibaren ortada olmayan hiçbir adım atmayan, erkek şiddetini bildirmek isteyen kadınları karakollardan geri çevirenlerin, İstanbul Sözleşmesi'nden bir anda tek bir sözle çıkanların, her büyük krizde bakım emeğini üzerimize yıkanların karşısında bir kez daha feminist mücadelemizle, isyanımızla, yasımızla sokaklardaydık.

8 Mart’ta Hatay’da kadınlar yürüdü : Yaşam zincirimizi hayatta olan ve kaybettiğimiz tüm kadınlar için kurduk

Bu 8 Mart’a kaybettiğimiz binlerce kadının öfkesi ve patriyakanın yıkımına karşı kurduğumuz dayanışmayı güçlendirmenin mücadelesi ile girdik. Depremin ilk gününden itibaren ortada olmayan hiçbir adım atmayan, erkek şiddetini bildirmek isteyen kadınları karakollardan geri çevirenlerin, İstanbul Sözleşmesi’nden bir anda tek bir sözle çıkanların, her büyük krizde bakım emeğini üzerimize yıkanların karşısında bir kez daha feminist mücadelemizle, isyanımızla, yasımızla sokaklardaydık.

8 Mart günü Hatay Afet Kadınlar Birlikte Güçlü olarak Uğur Mumcu Bulvarı’nda saat 13.30’da bir araya gelerek basın açıklaması yaptık. Burada polis tarafından gasp edilen Sevgi Parkı’na doğru yaşam zinciri kurarak “Yaşamı yeniden kuracağız” diyerek yürüdük.

Uğur Mumcu Meydanı’nda yaptığımız açıklamada, “Depremin ilk gününden beri açlığa, yoksulluğa ve soğuğa terk ettiğiniz binlerce kadın olarak yaşadıklarımızın sorumlusunun kim olduğunu biliyoruz. Bizler bu yıkıntıların ardından mücadelemizden aldığımız güçle birbirimize söz verdik; bu şehri yeniden kuracağız!” denildi. Açıklamanın devamında ise şöyle:

Bu yıl, 8 Mart’a kaybettiğimiz binlerce kadının öfkesi ve bizlerde yarattığı mücadele ruhuyla giriyoruz. Defne’den, Samandağ’dan, Serinyol ve Antakya’dan kadınlar olarak buradayız. Sorulacak hesabımız, kurulacak yeni yaşamlarımız için buradayız, yitirdiğimiz bütün kız kardeşlerimiz, dostlarımız için buradayız, şehrimizin her bir sokağını tekrar inşaa etmek, birbirimize yurt olmak için buradayız. Yaşamlarımızdan ve birbirimizden vaz geçmedik, vazgeçmiyoruz!

Her biri kardeşimiz, akrabamız, dostumuz ve komşumuz olan enkaz altındaki yakınlarımız için her bir dakikası hayati önem taşıyan ilk günlerde hiçbir adımı atmayan devlet, şimdi ise kurulacak en ufak dayanışma ağının tam karşısında yer alarak saldırıyor. Biz bu saldırıları bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinden, kadın kurumlarına ve iradesine atanan kayyımlardan,  25 Kasım, 8 Mart, 1 Mayıs’larda sokağa çıkan kadınların işkence edilerek gözaltına alınmasından tanıyoruz. Fakat sizde bizi günlerdir kız kardeşlerimizle kurduğumuz dayanışma ağlarından, her kadın cinayetinde doldurduğumuz mahkeme salonlarından, yasaklı dediğiniz her sokakta ki yürüyüşümüzden iyi bilirsiniz. Yaşamlarımızdan ve birbirimizden vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz!

Savaş politikaları, ırkçılıkla körüklenen göçmen düşmanlığı ve Kürt halkına yönelik saldırılar, hakkını arayan herkesin polis şiddetiyle susturulmaya çalışılması, derinleşen yoksulluk ve ücretli, ücretsiz emeğimizin sömürüsü, ekonomik krizin yoğunlaşmasıyla üstümüze yığılan bakım emeği yükünün gün geçtikçe artması, kadın katili erkeklerin cezasızlıkla ödüllendirilmesiyle körüklenen erkek şiddeti, dincilikle ve aile politikalarıyla örgütlenen LGBTİ+ düşmanlığı, kar uğruna doğanın ve kentlerin talanı, depremle beraber yıkılan şehirler, evlerimiz, sokaklarımız, hayatlarımız…Patriarkal kapitalizmin yol açtığı yıkım saymakla bitmez. Bizler bu yıkıntıların ardından mücadelemizden aldığımız güçle birbirimize söz verdik; bu ülkeyi yeniden kuracağız!

Öfkeliyiz, yastayız!

Biliyoruz, 8 Mart 1857’de New York’ta dokuma işçisi kadınları fabrikaya kilitleyerek katledenler ile bugün depremde halkı göçük altında ölüme terk edenler, bankaların para kasalarını çıkarmak için vinç yollayanlar, halkın emeğinden çalarak halka çadır satanlar aynı sermaye egemenliğidir. Hayatlarımızı yok sayan erkek egemen devlete karşı tek güvencemiz mücadelemiz, tek güvencemiz birlikteliğimizdir. Yaşamlarımızdan ve birbirimizden vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz!

Biz kadınlar insan hayatının bu denli değersizleştirildiği, pandemisinden depremine her büyük krizde bakım emeğinin üzerimize yıkıldığı, bedenlerimizin, kentlerimizin ve doğanın her bir parçasının rant alanına dönüştürüldüğü bu düzene tahammülümüz yok! Her 8 Mart olduğu gibi bugün de sokakları, meydanları dayanışmamız ve itaatsizliğimizle kuşatıyoruz. Bugün kadın ve trans cinayetlerine, nefret yürüyüşlerine, doğa talanına, savaşa, afeti katliama dönüştüren rant politikalarına karşı bir yaşam zinciri kurduk. Bu zincirin halkaları Hatay’daki kadın dayanışmasını büyüttükçe, deprem bölgelerindeki kadınların ihtiyaçlarını toplumsal talepler haline getirdikçe artacak. Birimizin daha kirpiği düşmeyene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Buradan sesimizi duyan her kadının deprem bölgesine gelerek ya da olduğu yerden bu zincirin bir halkası olmaya davet ediyoruz.

Yaşasın Mücadelemiz, Yaşasın Kadın Dayanışmamız

 

Kadın Savunma Ağı olarak Dursunlu Köyü, Aşağıokçular ve Yeşilpınar Mahallesi’nde de kadınlarla etkinlikler yaptık. Kadınların sözü elden ele diyerek yaptığımız etkinlikte üç mahallede açtığımız pankarta kadınlar taleplerini, deprem sonrası yaşadıklarını ifade eden sözler yazdı. Kadınların bir araya geldiği etkinliklerde güncel ihtiyaçlar tekrar edilirken kadın dayanışmasıyla bugüne kadar neler yapıldığı konuşuldu. Dursunlu Köyü’nde gündüz başlayan etkinlik Aşağıokçular ve Yeşilpınar Mahallesi’ni gezerek akşam sona erdi.