Belki de düşünülmesi gereken ‘katılımcı tasarımın’ın dinamikleridir. Tüm paydaşların bir arada olduğu bir masada katılım adı altında hangi gündemler tartışılıyor?

High Line’ın planlama aşamalarında Hammond ve David, kamu konut kiracılarının erişimini sağlamak ve tasarım hakkındaki görüşlerini almak için yerel bir ofis kurdular. Ancak toplantılarda sordukları sorular aslında neydi: Mavi boya mı yoksa yeşil boya mı? Soldaki veya sağdaki merdivenler? Gerçekten önemli olanın farkına varamadılar.

Hammond, park açıldıktan ancak 7 yıl sonra “Şimdi düşünüyorum. Tasarımın nasıl görünmesi gerektiğini sormak yerine, ‘Sizin için ne yapabiliriz?’ diye sorsaydık, çünkü insanların tasarımdan daha büyük sorunları var.” diyebildi.

High Line Park için kontrolden çıkmış bir ‘başarı’ denilebilir ama aynı zamanda Manhattan’daki artan eşitsizliğin sembolü haline geldi. New York’taki bu soylulaştırma anıtının mimarı diğer şehirlerde meslektaşlarının yapacağı muhtemel hataların önüne geçebilir mi?

Soylulaştırma ve yerinden olma endişeleri, neoliberal kent düzeninde hemen hemen her yeni gelişme ile ortaya çıkıyor. Ancak söz konusu kamusal alanlar ve unutulmuş mahallelerin belirli köşelerini güzel parklara dönüştürmek olduğunda, gelen bu dalgaya karşı koyabiliriz. Çünkü barınma ve kent hakkı, aynı zamanda ‘yer’in savunulmasıdır.

(1)Kamusal Alanlar Projesi (Project for Public Spaces(PPS)): New York’ta, topluluklar inşa eden kamusal alanlar yaratmaya ve sürdürmeye adanmış, kar amacı gütmeyen bir kuruluştur.
(2)Yerleştirme (Placemaking): Kamusal alanların planlanması, tasarımı ve yönetimine çok yönlü bir yaklaşımdır. Yerleştirme, insanların sağlığını, mutluluğunu ve refahını teşvik eden kamusal alanlar yaratmak amacıyla yerel bir topluluğun varlıklarından, ilhamından ve potansiyelinden yararlanır. Yer kimliğinin doğası gereği politiktir.
(3) 12 yaşındaki Tamir Rice, elinde oyuncak silah tabanca var diye, 22 Kasım 2014’te Ohio Cleveland’da polis tarafından katledildi.


Meryem Taşdemir
Mimar

politeknik.org.tr