Tek Adam’ın rejimi de, Diyanet’i de tarihin çöplüğüne! – Mine Melek

O daha bir şey değil; daha Diyanet’ini de, rejimini de, erkek egemenliğini de tarihin çöplüğüne göndereceğiz. “Bu memlekette bir şeyler değişecekse kadınlarla değişecek” sözüyle ifade edilen güven, kadınlardaki bu kararlılıktan. 

Tek Adam’ın rejimi de, Diyanet’i de tarihin çöplüğüne! – Mine Melek

Yeni yıla gözlerimizi açtığımız gün Diyanet’in internet sitesindeki sözlükteki açıklamayla karşılaştık. Bu sefer de, buluğ yaşını evlilik yaşına eşitleyerek “9 yaşında anne, 12 yaşında baba olunabilir” demiş zat-ı muhteremin din ve ahlaksızlık bilgisi uzmanları! 

“Öz baba kızına şehvet duyabilir”, “Feminizm ahlaksızlıktır”, “Müslüman olmayan kadınla evlenilmez” gibi daha önce de defalarca gerici açıklamalarda bulunan ve bu paçavraları yaymak için onlarca bakanlığı aşan bütçesiyle bizim vergilerimizi yağmayalan Diyanet! Yani Tek Adam rejiminin en operasyonel/kurucu kurumlarından biri olan Diyanet! 

Bu dev bütçe sayesinde her gün bir başka gerici hamleyle ve bu gericiliğin devlet kurumları tarafından sürekli meşrulaştırılmaya çalışıldığı bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Ama Ensar Vakfı’nda yaşanan cinsel istismara “Hepimiz Ensar’ız” diyerek sahip çıkanlar da farkında ki çürüyen bir iktidarın ortaya saçılan pisliklerini artık saklama şansları yok. Her şey bu kadar açığa çıkmışken, yaşananlara dair en azından kendi kitlelerini bir arada tutmak ve mümkünse kendi kitlelerinden olmayanların öfkesini kontrol altına almak adına en çok başvurulan araç yine din. Yapılan her türlü yolsuzluğu, hırsızlığı, istismar ve şiddeti “Dinde yeri var” diyerek açıklamak zorunda oldukları bir sarmalın içinde yuvarlanıyorlar. Kontrol edilemeyecek kadar yaygın ve saklanamayacak kadar ortada bir çürümüşlüğün telaşıyla çıktıkları her kürsüde yedikleri naneleri bir biçimde açıklamak zorunda kalıyorlar. 

Taraflar giderek keskinleşiyor 

Dinle bulaşık erkekliğin yarattığı büyük mide bulantısının eseri işte bu: Öğrencisine cinsel istismarda bulunan imam hatipli bir öğretmenin şeriatla yargılanma isteği; Nuh’u oğluyla telefonda konuşturan (!) “akademisyen” unvanlı zatın şeriat nikâhı özlemi; insanları müftülükte evlendirip internette boşandırmalar… 

Artık açıkça görülüyor ki, her çürümenin mutlaka bir sonucu ve sonu var! Spekülasyon, iftira ve bunlar tutmazsa sahip çıkma üçgeninde devam eden kendini anlatma çabaları özellikle kadınlarda büyük bir öfke yaratıyor, sokağa dökülme sebebi haline geliyor. 

İşte bu yüzden, daha birkaç yıl önce bir tür aşırılık olarak görülebilecek olan “Diyanet kapatılsın” sloganı, bugün ortalama kadın/sol duyunun ana sloganlarından birine dönüşüyor. 

Ve taraflar giderek keskinleşiyor. Bir tarafta tacizin, tecavüzün, şiddetin, fetvanın iktidarı ve onun istismarcı Diyanet’i; diğer tarafta Diyanet’in kapısına kilit vuran, polisin engelleme çabasına rağmen yolunu yürüyenlaikliği kadın özgürlüğünün hemen altına, çıplak göğüslerinin üstüne yazan kadınlar! 

Tek Adam, bizden söylemesi, sen bizi yenemezsin; nereden tutsan elinde kalan sadece bir çürümüşlük! Ama biz seni durdurabiliriz! Çünkü bizim direniş diye hep taze bir ezberimiz;  uzayıp giden “yapılamayacaklar” listesini bir anda karalayan hep gencecik, çok kadınsı bir cesaretimiz var. “Hayatlarımıza ve haklarımıza müdahaleye izin vermiyoruz” istemini sonuna kadar götürmeye kararlı bir cesaret. İşte o cesaretle kapılara dayanıp “Kadın Hükmünde Kararname” ile kapılara kilit vuruyoruz… Olacak iş değil, öyle mi!? O daha bir şey değil; daha Diyanet’ini de, rejimini de, erkek egemenliğini de tarihin çöplüğüne göndereceğiz. “Bu memlekette bir şeyler değişecekse kadınlarla değişecek” sözüyle ifade edilen güven, kadınlardaki bu kararlılıktan. 

Kadınlar kadınları savunacak 

İşte bu yüzden şimdi her nerede olursak olalım kadınların kadınları savunduğu bir dayanışma ve savunma ağını kurmak için harekete geçmeye de kararlıyız. İstemediğimiz kararların dayatılamayacağını, haklarımızın gaspına izin vermeyeceğimizi, kadınlar olarak yaşamlarımızı nasıl savunacağımızı birbirimizden öğreneceğiz. Kadın özgürlüğünü muhafazakâr yaşam dedikleri ikiyüzlü yalana karşı bir tehdit olarak gören, kadınlar ve çocuklar üzerindeki tahakküme dayanan ataerkil aile modelini, kadınlara karşı bir ideolojik savaşa dönüştüren tek adam rejimi, dinci gericiliği toplumsallaştırmaya çalışırken kadınları karşısında bulacak. Kadınlar kadınları savunacak; Tek Adama, Diyanet’e, müftülere, tekmecilere, ısrarlı takipçilere, eski/yeni kocalara, sevgililere, babalara, ağabeylere, görünür veya görünmez şiddetlere, cinsiyetçi küfürlere, açık/örtük cinsiyetçi aşağılamalara karşı! 

Şimdi korkuyu kolektif biçimde yenip, öfkemizi dayanışma ile kararak kolektif savunma araçlarımızla bir kadın örgütünü hep birlikte kuracağız. Bulunduğumuz her zeminde, içinde yer aldığımız her karma örgütte de cinsiyetçilikle mücadele edip bu kadın örgütünün temellerine güç katacağız. 

En korkağından en cesuruna en güçlüsünden en kırılganına tüm kadınların parçası olabileceği kolektif bir feminist tutum alışı, eşitliği, özgürlüğü ve laikliği yeniden tanımlayan feminist bir itaatsizliğibu feminist itaatsizliğin duygusal, düşünsel ve politik zeminlerini örgütleyeceğiz. 

Baskı ve diktatörlük, erkek şiddeti ve eşitsizlik, gericilik ve kadın düşmanlığı ile kadınları dün de yönetemediler, bugün ve gelecekte de yönetemeyecekler. Şimdi gerici Tek Adam diktatörlüğünü de, tarihin çöplüğüne gönderme zamanı! 

Yorumlar