"Bu kabul tüm dünyada ezilenler ve sömürülenler, halklar, işçiler, emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, insan dışındaki türler ve doğa için bir zafer olacak. Haklar ve özgürlükler artık bu çıtadan tartışılacak, kimse bundan kaçamayacak."
Şili’de dün yapılan referandumda ‘dünyanın en ilerici anayasası’ veya ‘umudun anayasası’ gibi tanımlamalar yapılan anayasa değişikliği taslağını oylamak üzere sandık başına gidildi. Yazılan yeni anayasanın yürürlüğe konulup konulmayacağına ilişkin yapılan referandumda, yüzde 38,1’lik “evet” oyuna karşılık yüzde 61,9 oranında “hayır” oyu çıktı. Sandıkların yüzde 98,43’ü açıldı.
2020’nin ekim yayında yapılan referandumda, Şili halkının yaklaşık yüzde 80’i yeni anayasanın hazırlanmasını ve bu anayasanın oluşturulacak eşit temsile dayalı bir meclis tarafından yazılmasını kabul etmişlerdi. 2021’deki belediye seçimlerinde yeni anayasayı yazacak heyet de halkın oylarıyla seçilmişti. Ancak dün gerçekleşen referandumda, hazırlanan yeni anayasanın yürürlüğe konulması tercih edilmedi. Böylece, diktatör Augusto Pinochet döneminde hazırlanan ve bazı bölümleri değiştirilen anayasa şimdilik yürürlükte kaldı.
Peki anayasa değişikliği onaylansaydı neler değişecekti, yeni tasarı ne öneriyordu?
Bunun cevabı için geçtiğimiz cumartesi günü Fatoş Osmanağaoğlu tarafından siyasihaber.org sitesinde yayınlanan yazıyı derledik:
Birkaç gün önce sosyal medyada takip ettiğim hesaplardan feminist Las Tesis’in “apruebo” (onaylıyorum) mesajı önüme düştü, uzun zamandır aklımdaydı artık yazmalıyım dedim. Şili epeydir izlediğim ülkelerden biri, pek çok Latin ülkesi ile olduğu gibi benzer yaşanmışlıklarımız, acılarımız var ama kanımca mücadelede bizden epey öndeler.
Şili halkları 2019 yılında, artık darbeci Pinochet anayasası ile yaşamak istemedikleri için, haklarına, özgürlüklerine sahip çıkıp ayaklandıktan sonra 2020 yılında yapılan referandumla yeni bir anayasa yapılmasına karar verilmişti. İki yılı aşan çalışmalar sonucunda Anayasa Konvansiyonu tarafından son şekli verilen anayasa şimdi 4 Eylül’de oylanacak. Oylamaya 15 milyon civarında seçmen katılacak, ve bu yeni anayasa oylaması için Şili tarihinde ilk kez katılım zorunluluğu var, katılmayanlar için cezai müeyyideler söz konusu.
Bizde pek yer bulmasa da batıda tüm yayınlarda anayasa ve oylaması üzerine haber ve yazılar yer alıyor, sadece sol yayın organlarında değil merkez medyada da. Okuduklarımdan anlayabildiğim son zamanlarda yapılan anketlerin sonuçları yüzde 56 ret, yüzde 44 kabul gösteriyor. Burada belirtmek gerekir ki anketlerde yanılma payı yüzde 4–12 aralığında, bizde yapılan araştırmalara göre baktığımızda çok yüksek. Anket yapma biçimleri ile ilgili bilgim yok ama daha çok büyük şehirlerde yapılan araştırmalar olduğu belirtiliyor, kırsaldan gelecek oylar önemli olacak, ağırlığı da yerli halklar olduğu için kabul oylarını etkilemesi bekleniyor. Hani biz de seçime gidiyoruz ya aklımızdan çıkmayan bir seçim güvenliği meselesi var, Boriç iktidarında halk güvenle gidip oylarını kullanacak, oyların çalınması tehlikesi yok biliyoruz.
Anketlerden gelen bilgilerde tartışılan önemli ret başlıkları arasında çok ulusluluk veya yerli halkların, ulusların tanınan, iade edilen tüm haklarının ve yargı yerine özel bir adalet sistemine sahip bir Adalet Konseyi’nin kurulmasının önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz. Burada sadece Pinochet ile başlayan bir katletme, yok etmeden bahsetmiyoruz, yüzyıllardır maruz kaldıkları şiddet ve yok edilme, topraklarına el konulması sürecinin kabulü ve tüm haklarının iadesi söz konusu.
Bu durum epey bir kesimi rahatsız etmiş, bizden bakarsak bir gün yeni, özgürlükçü, halkları ile barışacak bir anayasa yaptığımızda soykırıma, katliamlara uğrayan halkların (mesela Ermenilerin, Rumların) tüm haklarının iadesi olacak veya ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı vardır (mesela Kürtlerin) dediğimizde gelecek tepkiler gibi düşünebiliriz, ayrıca tıpkı Şili’de olduğu gibi tepkilerin sadece sağdan ve ulusalcılardan gelmeyeceği malum, gerçek anlamda hem geçmişi ile hesaplaşamamış hem de gelecek için tasarımları bu haklara doğru yaklaşmaktan uzak “sosyalistler”in bile olduğunu biliyoruz.
Oylamayı olumsuz etkileyeceği söylenen bir konu da, kadınların kürtaj hakkı. Şili Pinochet’den bu yana kürtajın istisnasız yasak olduğu ülkelerden biri idi fakat feminist hareketin uzun erimli mücadelesi ile en son 2016’da Anayasa Mahkemesi kararıyla; tecavüz, annenin sağlığının riske girmesi ve sağlıklı doğum olamayacağı durumlarda kürtaj hakkı kabul edildi. O günden bu yana da kadınların mücadelesi sürüyor, şimdi yeni anayasada yer alan kadınların haklarını kabul eden maddeler yine maalesef ciddi bir kesimden tepki alıyor. Radikal sağ ve biri hariç kiliseler bu konuda aktif propaganda yapıyor.
Şimdi bu kadar sözden sonra esas olarak başta belirttiğimiz üzere bu anayasayı bu kadar kıymetli kılan nedir bakalım:
Anayasa, “Şili sosyal ve demokratik bir hukuk devletidir. Devlet çok uluslu, farklı kültürler, bölgelerden(Tam çeviri bu olsa da, aslında özerklik, otonom yereller kabulü olduğu için “özerk bölgeler” diye de okunabilir) oluşur ve ekolojiktir.” cümleleri ile başlıyor.
Devamında; önceden var olan yerli halklar ve uluslar, Mapuche, Aymara, Rapanui, Lickanantay, Quechua, Colla, Diaguita, Chango, Kawésqar, Yagán, Selk’nam ve diğerleri kanunla belirlenen şekilde tanınırlar, diyor. Bu madde ne kadar ileri bir anayasa olduğunu net anlatıyor bize “Devlet, toplu ve bireysel haklar olan kendi kaderini tayin hakkına saygı gösterir, teşvik eder, korur ve garanti eder.”
Şili, Devletin birliğini ve bütünlüğünü koruyan, eşitlik ve dayanışma çerçevesinde özerk bölgesel birimlerden ve özel bölgelerden oluşur. Devlet, çeşitli bölgesel kuruluşlar arasında işbirliğini, uyumlu entegrasyonu ve yeterli ve adil kalkınmayı teşvik edecektir.
Burada araya girmeden edemeyeceğim, bu anayasa taslağının çevirisi yapılmalı ve yayınlanmalı çünkü bizde halen Kürtlerin yıllardır mücadelesini verdiği ana dilde eğitim hakkı bile kabul edilmiş değil. Federasyon, konfederasyon veya başka otonom idari biçimleri konuşmaya kalktığınızda en basit deyimiyle “hain” diye damgalanıyorsunuz. Şili anayasası “ayrılma hakkı”nı kabul ediyor, yetmiyor bir de teşvik ediyor.
Bu bağlamda önemli bir konu daha var, yukarıda belirtilen halklar farklı ülke coğrafyalarına bölünmüş durumdalar (misal benim bildiklerimden, Mapucha’lar Arjantin’de de, Aymara ve Quechua halkları Bolivya ve Peru’da da yaşıyor). Anayasa, devletin bu halkların diğer ülkelerle iletişiminin geliştirilmesi için gereken sorumluluğu da üstleniyor. Yani dört ayrı ülke coğrafyasında yaşayan Kürtler gibi, o coğrafyada yaşayan sömürge halkların da durumu.
Devletin resmi dili İspanyolca, fakat tüm otonomların dillerini kabul ediyor anayasa. İçeride tüm dillerin resmi olarak kullanılması yanı sıra bu dillerin gelişimi ile ilgili gerekli önlemlerin alınması sorumluluğunu da üstleniyor. Ayrıca buradan eğitime sıçrarsak tüm dillerin resmi eğitimde kullanılmasının da önünü açıyor, teşvik ediyor, kaybolmakta olan dilleri yaşatma sorumluluğunu da üstleniyor.
Devam edelim, devleti laik olarak tanımladıktan sonra din özgürlüğüne ve manevi inançlara saygı duyulup, garanti edileceğini belirtiyor, yanı sıra, “din ve inançların tanınması ve özgürce kullanılmasına halel getirmeksizin, bu anayasa ve kanun hükümleri ile hiçbir din veya inanç resmi değildir” diye vurguluyor!
Kadınlar ve toplumsal cinsiyet kavramı içinde değerlendireceğimiz maddelerde neler var?
Giriş şöyle; Devletin tüm organları, anayasal tanınmış tüm otonom idarelerde çalışanlar, devlet dairelerinin üst yöneticileri ile kamu ve yarı-kamu şirketlerinde çalışanların en az yüzde ellisi kadınlardan oluşur. Yani yüzde 50 kota anayasal bir hak olarak kabul ediliyor, anayasa kabul edilirse bu özel sektöre de yansıyacaktır. Türkiye ile kıyaslamayalım isterseniz, HDP ve birkaç sosyalist parti dışında bıraktım yüzde elliyi kota uygulaması ya çok daha düşük oranlarda ya da yok, Kürt kadın hareketi sayesinde önemli kazanımımız eş başkanlık sistemi KESK ve bağlı sendikalarda uygulansa da patriyarka halen çok güçlü maalesef.
Devamında, “Devlet, diğer kurumlarında ve tüm kamusal ve özel alanlarda eşit entegrasyonu teşvik edecek ve kanunla kurulan mekanizmalar aracılığıyla farklı cinsiyetlerden insanların temsili için önlemler alacaktır… Devletin yetki ve organları, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için mevzuatı, kurumları, düzenleyici çerçeveleri ve hizmet sunumunu uyarlamak ve geliştirmek için gerekli önlemleri alır. Devlet, toplumsal cinsiyet yaklaşımını kurumsal tasarımlarına, maliye ve bütçe politikalarına ve işlevlerinin uygulanmasına çapraz olarak dahil etmelidir.” maddeleri ile kadınlarla beraber LGBTİ+ haklarını da garanti altına almaya çalışıyor.
Daha sonra detaylandırılarak ele alınan başlıklarda, kadınların üzerinde olan, feministlerin yıllardır dillendirdiği “ev ve bakım işleri”nin toplumsallaştırılması meselesi de yer alıyor. Bu çok ileri bir uygulama olacaksa da nasıl finanse edileceği, yaygınlaşacağı önemli olacaktır.
Şilili kadınların yıllardır süren mücadelesinin çok ciddi kazanımları olduğunu görmemiz gerekiyor, cinsellik, şiddete ve eğitimde cinsiyetçiliğe karşı mücadelede aldıkları yolun karşılığıdır bu anayasada yer alan maddeler. Anayasa, ilk kez şiddet içermeyen bir yaşamı garanti altına almak için güvenliği kamusal olarak üstleniyor.
Ayrıca evsizler hareketinin kazanımı olan konut hakkı, barınma hakkı da anayasaya girerken bu kapsamda şiddet gören kadınlar için sığınaklar da anayasal garantiye kavuştu.
Tüm bu olumlu yanlarına karşın belirtmemiz gerekir ki “aile” kavramı halen anayasada korunuyor ve kollanıyor, farklı aile biçimlerini kabul etmekle beraber.
Doğa ve ekosistemlerin durumu da anayasada ciddiyetle ele alınmış
Giriş maddelerinde “Bireyler ve halklar doğaya bağımlıdır ve onunla ayrılmaz bir bütün oluşturur. Devlet, iyi yaşamayı insanlar, doğa ve toplumun örgütlenmesi arasında uyumlu bir denge ilişkisi olarak tanır ve teşvik eder.” İnsanın doğanın parçası olduğunu kayıt altına aldıktan sonra doğanın korunmasına yönelik önlemleri de almışlar. Mesela madenlerin açılmasına, özel sektörün kullanımına rahatlıkla verilmesine önlem olarak otonomların denetiminde ve doğa yararına olmayacak hiçbir uygulamanın yapılamayacağını garanti altına almışlar. Ekoloji mücadelesinde önemle üzerinde durduğumuz “kıyıların özelleştirilmesi” meselesini de ele alıp, sermayenin elinden almışlar, kullanımını halka açmışlar ve kıyı ekosistemini korumayı kabul etmişler. Hava, su, iklim gibi önemli ekosistemlerin korunması için maddeler var ve içeriği hem toplum hem de doğa ile uyum ve saygı olarak doldurulmuş.
Çalışanlar, işçiler ve emekçiler için önemli kazanımlar var
Şili’de grev hakkının durumu bize çok benziyor, Pinochet anayasası ile işçilerin grev yapması neredeyse yasak. Örgütlenme özgürlüğü ve grev hakkı ile ilgili çok düzenleme içeriyor metin.
Şili halkının büyük çoğunluğu tarım ve madencilik sektörlerinde çalışıyor ve sendikal olarak örgütlü bir işçi sınıfından bahsetmek çok zor, darbe sonrasında tıpkı bizde olduğu gibi sendikal haklar iyice tırpanlandığı için yıllar içinde eski halinden daha da geriye gitmiş durumda. Şimdi sendikal örgütlenmenin ve toplu sözleşme ile ilgili anayasal değişikliklerden sonra ve en önemlisi örgütlenme hak ve özgürlükleri kapsamında ciddi ilerlemeler olacaktır. Sendikal örgütlenmenin olduğu iş yerlerinde işçinin iş yerinde yönetime aktif katılımının olması ileri bir uygulama olarak anayasa maddeleri arasında, fakat sendikaların genel durumuna baktığımızda sarı sendikalar ağırlıkta bu nedenle uygulamada nasıl ilerleyeceğini görmek gerekir.
Yeni Magna Carta başarılı olsun
Şili halkı yeni anayasaya “yeni Magna Carta” diyor, umuyoruz oylamada “apruebo” çıkar ve Şili halkları bu zaferle yeni bir döneme girer. Hepimiz heyecanla bekliyoruz, en başında belirtmiştim bu zafer gerçekleşirse tüm dünyayı etkileyecektir, neoliberal kapitalizme atılacak bu çentiğin küçük olduğunu düşünmüyorum, özellikle batı basınında yazılanlar sermayenin bu korkusunu yansıtıyor. Haklar ve özgürlüklerle ilgili önemli bir örnek oluşturacağı kesindir. Ne diyelim, darısı başımıza, faşizm belasından kurtulduktan sonra biz de 12 Eylül anayasasından kurtulup yeni özgürlükçü bir anayasa kavuşabiliriz, Şili umut veriyor…
Yorumlar