Kuşatma altındaki hayatlarımızı savunmaya, 8 Mart’a – Kadın Savunma Ağı

Yıkımı ve çürümeyi görüyoruz. Kadın, LGBTİ+, doğa, emek düşmanı saldırganlığı normalleştirmiyoruz: Alarm veriyoruz! Kuşatma altındaki hayatlarımızı savunmak için bu 8 Mart’ta her zamankinden daha çok sokakları dolduralım. En güçlü sesimizle bir kez daha haykıralım; öfkeliyiz, haklıyız, varız; feminist mücadelemiz var!

Kuşatma altındaki hayatlarımızı savunmaya, 8 Mart’a – Kadın Savunma Ağı

Yıkımı ve çürümeyi görüyoruz. Kadın, LGBTİ+, doğa, emek düşmanı saldırganlığı normalleştirmiyoruz: Alarm veriyoruz!

Alarm veriyoruz! Kuşatma altındaki hayatlarımızı savunmak için bu 8 Mart’ta her zamankinden daha fazla sokaklarda olmamız gerektiğini biliyoruz. Geleceksizliğe, umutsuzluğa, güvencesizliğe karşı sadece mücadelemize ve birbirimize güveniyoruz. Patriyarkanın iktidarı ortasından çatlasın! Ne mücadelemizden ne de birbirimizden vazgeçiyoruz. Büyük öfkemizle, hayatı yenileyen güçlü feminist sesimizle bir kez daha haykırıyoruz: Yaşasın mücadelemiz, yaşasın isyanımız!

8 Mart sımsıkı tutacağın bir el: 8 Mart’a yalnızlığını kap gel!

Biliyoruz, hepimizi yıkımlarla yordular: 1 yıl önce yaşanan depremi toplumsal bir yıkıma ve katliama dönüştüren iktidar, deprem bölgesindeki tüm sorumluluklarını büyük bir kibirle sırtından atmaya devam ediyor. Evleri yıkılan insanlara ev satmakla böbürleniyor. Depremzedelerin evlerine, zeytinliklerine yüzsüzce el koyuyor. El konulan zeytinliklerde, ormanlık alanlarda, tarım alanlarında önü açılan yağma projeleriyle, yaşadığımız tüm coğrafyada ölüm üstüne ölüm saçıyor. El konulan sadece yaşam alanlarımız da değil: Kendimizi özgürce var ettiğimiz her kamusallığa karşı savaş açmış bir iktidarla mücadele etmeye çalışıyoruz. Üniversite festivalleri, konserler dini değerler bahane edilerek yasaklanıyor; kentlerimiz ruhsuz bina yığınlarına dönüşüyor. Hayat git gide daha da pahalılaşırken biz ne kadar çok çalışırsak çalışalım daha az kazanıyoruz. Bu gerici yıkımın ve kuşatmanın altında kendimizi asla güvende hissetmiyoruz. Emeğimizin değeri gitgide yok edilirken, hayal edecek bir gelecek bile düşünemiyoruz. Kendimizi bazen kaygılı ve yalnız hissediyoruz; ama hayatımızı sürdürmek için hiçbir bireysel çözüm yeterli olmuyor. Bazen çaresizlikten uyuşuyoruz, bazen de unutuyoruz. Ama unutma, mücadele içindeki birlikteliğimizle bu yükün üstesinden gelebiliriz. Uyuşma, unutma, umutsuzlaşma: 8 Mart tutacağın bir el; bu 8 Mart’a yalnızlığını da kap gel, kuşatma altındaki hayatlarımızı birlikte savunalım.

8 Mart göğsümüzde büyüyen haklı bir isyan: 8 Mart’a öfkeni kap gel!

Biliyoruz. Hepimize her türlü şiddeti uyguladılar: Dinci, aileci politikalarla biz kadınların ve lubunyaların hayatını kuşatan, yok sayan bu iktidarın kendisi büyük bir şiddet. Ahlaki-dini gerekçelelerle kazanılmış haklarımızı yok etmeye çalışırken, mücadelemizin taştığı sokakları polis şiddetiyle kontrol altında tutmaya çalışıyor. Bu şiddet rejimine öfkeliyiz ve haklıyız. Devletin desteklediği tarikatlarda küçücük çocukların istismar edilmesine, evlendirilmesine öfkeliyiz. ÇEDES uygulamalarıyla eğitimin gün geçtikçe yozlaştırılmasına öfkeliyiz. Öfkeliyiz çünkü çocuklar güvende değil. Çok öfkeliyiz ve çok haklıyız: çünkü devlet hiçbir kaynağını deprem bölgeleri, yoksullar, kadınlar, çocuklar için seferber etmiyor. Oy vermeyene yardım yok diyen Erdoğan kibrini bir şiddet aracına dönüştürüyor. Öfkeliyiz. İktidar eliyle düzenlenen aile yürüyüşleri ve çalıştaylarıyla lubunyalara karşı nefret körükleniyor. Ahlakınız batsın çünkü sizin ahlakınız erkek şiddetini, kadın cinayetlerini yargı tarafından meşrulaştırmanın ahlakı. İstanbul Sözleşmesi’nden 1 gecede çıkanların nafaka hakkımızı elimizden almasının ahlakı. Bu yüzden öfkemiz hiç dinmiyor, evlere sığmıyor, bedenimizden sokaklara taşıyor. Öfkeni kendine, kendi hayatına yöneltme: 8 Mart öfkeni göğüs kafesinden taşıracağın bir isyan; bu 8 Mart’a öfkeni kap gel, bizim olanı geri alalım. İnadımız inat!

8 Mart bizim yıkılmaz gücümüz, sarsılmaz birliğimiz: 8 Mart’a arkadaşını belki anneni de kap gel!

Biliyoruz, bazen umudumuz içine hapsedildiğimiz gündelik gerçekliğin altında eziliyor. Enerjimiz düşüyor, ses çıkarmak zor geliyor. Bazen durup dinlenmekten başka hiçbir şey umut edemiyoruz. Bazen ne yapsak hiçbir şey değişmeyecekmiş gibi hissedebiliyoruz. Sonra bir kadın tutuyor elimizden. Bir başkası öfkesini haykırıyor; mor bir karanfil elden ele büyüyor ve üstümüze çöken karanlığı dağıtacak gücümüz yeniden devleşiyor. O zaman işte hayatın, sistemin gerçek dediği yıkıntı değişmeye; bizlerse kendi kaderini kendi ellerine alan ışıltılı varlıklara dönüşmeye başlıyoruz. Çünkü feminist mücadelemizde kurulan duygudaşlığımız sadece dert ortaklığımızdan gelmiyor. Korkuyu cesarete, yılgınlığı direnme gücüne dönüştüren politik dostluklar kuruyoruz. Bazen annemizle, bazen önceden hiç tanımadığımız kadınlarla. Mücadele içindeki birliğimizin, çokluğumuzun bize ve hayata kattığı gücü unutma. 8 Mart bizim yıkılmaz gücümüz, sarsılmaz birliğimiz, bu 8 Mart’a arkadaşını hatta belki anneni de kap gel, birlikte çok güçlüyüz!

8 Mart dünyayı değiştirme gücümüz, 8 Mart’a mücadele arzunu kap gel!

Kadın, LGBTİ+, doğa, emek düşmanı saldırganlığı normalleştirmiyoruz: Alarm veriyoruz! Bu 8 Mart’ta her zamankinden çok mücadele etme arzusuyla yanıp tutuşan kadınlarla dolup taşsın sokaklar. Bir kez daha kendimizle, birbirimizle gurur duyalım. Mücadele etme arzumuzu, başka bir hayat düşümüzü gerçekçi bir umuda dönüştürelim. Çünkü hiçbir şeyi normalleştirmiyoruz, alarm veriyoruz! Kuşatma altındaki hayatlarımızı savunmak için bu 8 Mart’ta her zamankinden daha çok sokakları dolduralım. En güçlü sesimizle bir kez daha haykıralım; öfkeliyiz, haklıyız, varız; feminist mücadelemiz var!