Kadınların Savunması: Gündelik Yaşam için Fiziksel Eğitim – Gamze Boztepe

Özsavunma fiziksel tekniklerden çok daha fazlasıdır, ancak yine de kadınların kendi fiziksel bedenleriyle olan ilişkilerini değiştirmelerine dayanır. Kadınların çevreleriyle ilgili farkındalıklarını, şiddetle başa çıkma seçeneklerini stratejiye dönüştürme becerilerini; ne istediklerini ve ne istemediklerini talep etme, bağırma ve şiddetle tacize dikkat çekmek için seslerini kullanma becerilerini diğer kadınlarla bilgi paylaşarak şiddetten kurtulmak için yardım alan kadınların deneyimlerini; fiziksel anlamda karşı koyarak kendilerini güvenli ve etkin bir konuma taşıyan kadınları birbiriyle bütünleştirir.

Kadınların Savunması: Gündelik Yaşam için Fiziksel Eğitim – Gamze Boztepe

Özsavunmayı çok sevdim çünkü dersleri bir kadın veriyor ve neye ihtiyacım olduğunu biliyordu. Devam ettirmek istedim. O olmasaydı, beni ders vermem için cesaretlendirmeseydi, bunu yapamazdım.”Jackie

 “Kadınlar olarak sorumluluğu üstlenmeye, kendimizi çaresiz ve depresyonda hissetmeye şartlandırılmış durumdayız. Yapılacak bir şeyler olabilir… Çaresizliğimizi azaltırken saygınlığımızı çoğaltmamız gerekiyor.” Diane

 “Paranoya yerine güven duymayı öğretiyoruz.”Sara

 “İstatistikler nazik ve güvenilir insanların daha uzun yaşadığını gösteriyor, yanlış insanlara güvenmedikleri sürece.” Amanda, dersinde kullandığı bir karikatürden alıntı yapıyor

Yakınlardaki bir özsavunma dersinde, genç bir kadın özsavunmayı öğrenme konusunda duyduğu hevesten bahsediyordu. Üniversitesinde birinci sınıf öğrencisiyken almak zorunda olduğu tecavüzden korunma ve farkındalık dersinin tersine özsavunmayı daha faydalı görüyor; özsavunma, kendisini ve diğer kadınları koruma konusundaki becerisine olan güvenini artırıyor. Özsavunma, kadınların savunmasızlık ve korku hissini çoğaltmak yerine, onlara bu korkuyu yönetmelerini sağlayacak araçların yanı sıra rahatsız edici ve tehditkâr durumları tespit etme yollarını gösteriyor. Kadınların, korku ve mağduriyet algılarını değiştirmek için karşı koyma güçleri konusunda pratik fiziksel eğitim almaları gerekiyor.

Kadınların özsavunması, gündelik yaşama yönelik fiziksel bir feminist eğitimdir. Kadınların şiddet korkusunu daha yönetilebilir hale getirmek için kendi bedenleriyle olan ilişkilerini değiştirmeyi temel alır. Kadınların duyduğu korkular büyük ölçüde, kadınların gündelik yaşamlarında denetleyemedikleri -hukuk, polis, medya ve fiziksel mekânlar gibi- kurumlar tarafından sürekli kılınsa da, özsavunma, kadınlara şiddetin üzerine gitmeleri için pratik fiziksel araçlar sunar. Somut bir mücadele bilgisini kadına yönelik şiddetle ilgili doğru bilgilerle birleştirerek, kadınların sosyal etkileşimleri üzerinde daha fazla denetim elde etmelerini sağlar. Özsavunma, fiili şiddetle baş etmekten ibaret değildir; kadınların denetlemediği mekânlar ve medya temsillerine karşılık vermek için de bir zemin sunar.

Feminist Özsavunma Nedir?

Feminist özsavunma, kadınların kendilerini zarar görmekten koruma haklarını ve ehliyetlerini harekete geçirir. Yasal açıdan özsavunma [meşru müdafaa], yaşamınız acil tehlike altındayken bir başka kişiye zarar verme ve/veya o kişi üzerinde ölümcül güç kullanma hakkını ifade eder. Kendinizi yasal anlamda müdafaa etmiş sayılmak için, aşağıdaki şu üç kriterin olması gerekir: tehlike (saldırgan size zarar verme niyetinde olduğunu göstermiştir), ehliyet (fiziksel olarak size zarar verebilir durumda olmalıdır- yani sarhoş veya ciddi şekilde engelli değildir) ve yakınlık (saldırgan, size zarar verebilecek konumdadır – evinizde, arabanızda veya benzerlerinde)1. Meşru müdafaa yasalarının çoğu, sanıkların eylemlerini “makul bir kişi” aynı durumda ne yapardı sorusuna göre yargılar ki bunun yanıtı da paradoksal şekilde “rasyonel” bir erkeğin yapacak olduğu şeylerdir: yani karşı koymamak. Erkeklerin saldırganlığı doğal addedilirken, kadınların saldırganlığı toplumsal olarak cinsiyetlendirilmiş sosyal rollerinden sapma olarak görülür. Meşru müdafaa hukukundaki “makul insan” gerekçesinin paradoksu, “makullük” cinsel ve aile içi şiddet vakalarında karşı koymamak anlamına geldiği halde, erkek saldırganlığının ve kadın edilgenliğinin hala birer norm olmaya devam etmesidir. Burada açıkça toplumsal olarak cinsiyetlendirilmiş bir mantık söz konusudur, kadınların saldırganlara ve istismarcılara karşı koyması doğaya aykırı ve yasadışı sayılırken, meşru müdafaa yapan kişiler erkek olduğunda bunu yapmalarında bir mahzur görülmez.

Meşru müdafaa hukukuyla ilgili sorunun bir parçası da, makul eylemin ne olduğunu net biçimde tanımlayamamasıdır. Özsavunma, kadınların kocaları, sevgilileri ve diğer yakınları tarafından maruz bırakıldıkları işkence ve istismarı inkâr eden yasal ve kültürel mirasa değil, istismar ve şiddete maruz kalanların konumuna dayandırılmalıdır. Şiddet görmüş kadınlar, sözgelimi tacizcilerini öldürdüklerinde, meşru müdafaa haklarını kullandıkları biçiminde bir savunma yapmakta zorlanırlar. Şiddet görmüş kadınlar, önceki dayak ve tacizlerden sağ çıktıkları zaman, jürinin onların yakın tehlike altında olduğuna inanmaması daha muhtemel hale gelir. Bu da yetmezmiş gibi, birini öldüren şiddet görmüş kadınlar, ceza adaleti sistemi tarafından diğer faillerden daha da ağır şekilde cezalandırılmaktadır.2

Saldırgan karşısında hem yasal hem de etik açıdan neyin haklı bir eylem olarak kabul edileceği hala kararlaştırılmış değil. Kendi özsavunma derslerimde, Ulusal Kadın Dövüş Sanatları Vakfı’nın “en az zarar verme etiği” normunu kullanıyorum, buna göre kendini savunan kişilerin saldırgandan ve saldırı durumundan kurtulmak için mutlaka gerekli olan neyse, sadece onu yapması gerekir. Genellikle bu, birine sizi rahat bırakmasını söylemek gibi sözlü savunma becerilerini kullanmak veya birinin sizi rahatsız ettiği sosyal ortamı terk etmek olabilir. Önemli olan diğer kişiye, sizi zarar verici durumdan uzaklaştırmak için mutlaka gerekli olandan daha fazla zarar vermemektir.

Özsavunma fiziksel tekniklerden çok daha fazlasıdır, ancak yine de kadınların kendi fiziksel bedenleriyle olan ilişkilerini değiştirmelerine dayanır. Kadınların çevreleriyle ilgili farkındalıklarını, kadınların şiddetle başa çıkma seçeneklerini stratejiye dönüştürme becerilerini; kadınların ne istediklerini ve ne istemediklerini talep etme, bağırma ve şiddetle tacize dikkat çekmek için seslerini kullanma becerilerini (“olay çıkarmayı”); diğer kadınlarla bilgi paylaşarak şiddetten kurtulmak için yardım alan kadınların deneyimlerini; fiziksel anlamda karşı koyarak kendilerini güvenli ve etkin bir konuma taşıyan kadınları birbiriyle bütünleştirir. Özsavunma, sadece saldırganların uzaklaştırılmasından ibaret değildir. Aynı zamanda, kadınların genel yaşam kalitesini gündelik bazda iyileştirmekle de ilgilidir. Kadınlar daha az ürkek hale gelir; potansiyel ve fiili şiddet arasında ayrım yapmayı öğrenebilir ve şiddet vuku bulursa veya bulduğunda da, bununla başa çıkmak üzere stratejiler geliştirebilir.

Özsavunma, kişinin bedenini ve hareketlerini farklı şekillerde hayal ederek nasıl hissedeceğini tecrübe etmesi için ideal biçimde güvenli ve açık bir ortam sağlar. Bunu, saldırganlığın ve öfkenin ifade edilerek dizginlenmesi ve bedenin bir dövüş aracı olarak inşa edilmesinden alınan zevk gibi, oldukça içgüdüsel yollarla yapar. Fiziksel teknikler öğrenmek özsavunmanın merkezinde yer alsa da, dövüşmek özsavunmanın sadece bir parçası, diğer şeyler işe yaramadığında başvurulacak bir tür “son çaredir”. Özsavunma yine de daima fizikseldir. Kişinin, fiziksel pratik üzerine kurulan kendilik değerine olan inancını ifade eder. Kadınlar, şiddete tepki gösterebilmek için bedenlerini muhtemel silahlar olarak görmelidir. Bedeni savunma teknikleri konusunda eğitmek, kadınların kendilik değerlerine ve zarar görmeme haklarına inanmasını sağlar.

Fiziksel Feminizm

Kadınlar ve kız çocuklarına özsavunma eğitmenliği yaptığım kendi deneyimimde ve diğer kadın özsavunma eğitmenleriyle konuşup ders verirken öğrendiğim şey, nasıl acı ve zarar verileceğine dair bilgiyle birlikte şiddetle mücadele etmenin kadınların günlük yaşamlarındaki şiddeti ortadan kaldırmaya yardımcı olduğu. Ancak kadınların güç kullanımının, kadına yönelik şiddet kültürü içinde bir bağlama oturtulması gerekiyor. Kadınların “şiddet” kullanımı, bireyselleştirilmiş de olsa sistemik olan şiddete dayalı ihlal eylemlerine verilen bir karşılık olarak görülebilir. Martha McCaughey’nin öne sürdüğü gibi, erkek egemenliği her zaman fiziksel olageldiğinden, “feminizmin de fizikselselleşmesinde fayda vardır.”3

Özsavunma eğitimi, bir tür fiziksel eğitimdir. Erkekler fizyolojik olarak daha güçlü olabilseler de, kadınlar fiziksel bir kaldıraç gücü avantajıyla güçlü kalçalara ve bacaklara sahiptir. Özsavunma, kadınların bedenleri hakkında, bu bedenin güçlü olmadığına dair sahip oldukları hâkim bilgiye karşı kendi bedenlerini bir silah olarak fiziksel anlamda kullanmalarını vurgular. Bir öğretmen olarak kendi deneyimimde birçok kadın açısından en büyük güçlüklerden biri olarak gördüğüm şey, kadınlara güçlü olduklarını ve birine zarar verebileceklerini göstermekti. Kişinin başka bir kişiye fiziksel acı verebilme becerisine olan inancı, tanıdıkların müdahaleci sorularından saldırgan ve şiddet içeren cinsel karşılaşmalara kadar kişinin gündelik yaşamda özsavunma stratejilerini kullanma becerisini güçlendirir. Güç, insan vücudundaki (herkesin sahip olduğu) saldırıya açık hedefleri bilme, hızı ve ikna gücünü kullanma, taciz ve fiziksel şiddetle başa çıkmak üzere sahip olunan birden fazla seçeneği stratejiye dönüştürme becerileri olarak tanımlanabilir. Güç bedenin bir parçası değil, bir kapasitesidir.

Birlikte ders verdiğim eğitim kolektifi, kursun başında, kadınların pasif fiziksel özelliklerini unutarak kendi fiziksel kapasitelerini geliştirmelerine yardımcı olmak için fiziksel teknikler üzerinde duruyor. Korku karşısında verilen normal fiziksel tepkiler çığlık atmak, donakalmak ve nefesini tutmaktır. Bu üç tepki çoğu kadına doğal gibi görünür çünkü bunlar eğlencelik medya aracılığıyla defalarca gördüğümüz tepkilerdir. Ancak bu tepkiler dolaylıdır; çığlık atmak bir talep değildir ve şiddete dikkat çekse de saldırgana veya yanındakilere net bir mesaj vermez. Bunun yerine, kendinden emin bir sesle talebini bağırmak, saldırgana ve çevredeki diğer kişilere açık ve ciddi bir mesaj iletir. Ayrıca donakalmak ve nefesini tutmak da hareket etmenizi ve konuşmanızı engeller. Rahatlamak, saldırganın bedenindeki saldırıya açık hedefleri düşünmek, çevreyi (çıkışların yerlerini, diğer insanları, kullanılabilir telefonları, silah olarak kullanılabilecek gündelik nesneleri vb.) incelemek ve bu durumdan çıkmak için mevcut seçenekleri tartmak, kendilerini savunan kişileri uyanık ve müdahil tutar.

Özsavunma kurslarımıza, sağlam ve rahat bir dövüş duruşunda nasıl durulacağından yola çıkarak temel fiziksel tekniklerle başlıyoruz. Bu duruş bir kamera tripoduna benzer; bir ayak diğerinin önüne yaklaşık bir omuz genişliğinde aralıkla yerleştirilir. Bu, bedeni dengeli ve hareketli şekilde tutmanın bir yoludur. Sonrasında nefes almak gelir. Rahatlamak ve nefesinizi kontrol etmek, odaklanmanıza ve strateji oluşturmanıza olanak tanır. Nefes almak, sesinizin temelini oluşturduğu için, fiziksel teknikleri uygularken diyaframınızdan nefes almak (yani üst bedeninizden nefes almamak) tekniklerin gücünü arttırır. Blokajı ve fiziksel darbelerin gelebileceği yerlerden çekilme yöntemlerini öğretmek, özsavunmanın sadece nasıl dövüşüleceğini bilmekle kalmayıp birçok beceriden oluştuğu inancını da güçlendirir. Bu tekniklerin her biri, yüksek hasar verebilecek fiziksel tekniklere zemin hazırlar.

Bir özsavunma kursunun başında yüksek hasar verici teknikleri öğretmek, şu iki nedenden ötürü önem taşır: Öğrencilere kendilerini çok tehditkâr bir durumda bulmaları halinde derhal kullanılabilecek teknikler sunar ve onlara her boy ve ağırlıktaki saldırgana acı ve fiziksel hasar verebilme yeteneğinde olduklarını gösterir. Yüksek hasar verici teknikler genellikle acıya sebep verir ve kalıcı fiziksel hasar verme potansiyelleri oldukça yüksektir. Dize vurulan bir ön tekme, (avuç içinin sert kısmıyla buruna doğru) buruna indirilen bir avuç içi darbesi ve avuç içinin altıyla boğaza indirilen darbe veya (yumruk yapıp çekiç gibi kullanma) çekiç yumruk gibi tekniklerin tümü, şiddetli acıya ve muhtemel hasara neden olabilir. Bir dizin kırılması için yalnızca on iki poundluk bir baskı gerekir (çıkık olması daha olasıdır) ve burunla boğaz, herkesin bedenindeki saldırıya açık hedeflerdir.

Fiziksel tekniklerin kilit noktası, bedeninizin sert bir bölümünü saldırganın bedeninin yumuşak bölümlerine (kas ve yağın vücudu korumadığı tüm yerlere) karşı kullanmaktır. Bu tekniklerin her biri, daha az zarar veren tekniklere dönüştürülebilir. Avuç içinizin alt kısmını göğse veya çeneye vurmak için kullanabilirsiniz, bu da biraz acıya neden olur ve saldırganla aranızda boşluk yaratır. Bir saldırganın kaval kemiğini önden tekmeleyebilirsiniz; acıya sebep olur ama kaval kemiği kırılmaz. Yüksek hasar verici teknikler, saldırgan uyuşturucu veya adrenalin etkisindeyken, acı hissetmediğinde ve sözlü taleplere cevap vermediğinde işe yarar. Pek çok cinsel saldırı, uyuşturucu kullanılan durumlarda meydana geldiği için, acıyı hissedemeyen veya tepki veremeyen saldırganı durdurmak için yüksek hasar verici fiziksel teknikleri bilmek önem taşır. Başka bir kişiye acı verme ve onu yaralama becerisi, kadınların fail karşısında kendilerini tehdit olarak görmelerine imkân verir ve karşı koyabileceklerine ilişkin inançlarını doğrular.

Karşı koymanın anahtarı, korkuyu güce dönüştürmekte yatar. Korkudan uzaklaşmak için, savunulmaya değer olduğunuza inanmalısınız ki bu noktada kişiliğinize yönelik saldırı kabul edilemez hale gelir. Öfkelenmek de rahatlayarak saldırının durmasını talep etmek ve fiziksel darbeleri takip etmek için adrenalinden faydalanmanızı sağlar. Bu tepkinin öğrenilmesi gereklidir. Özsavunma kurslarımızın başında, çoğu kadın bağırmaktan ve tüm güçlerini kullanmaktan çekiniyorlar. Bunun yerine, sanki bu saklanacak ya da gizli tutulacak bir şeymiş gibi güçlerini içlerinde tutma eğilimi gösteriyorlar. Bu öğrenciler ‘hayır!’ diye bağırarak, dolgu malzemesiyle kaplanmış hedefe olağanüstü bir güçle vurup hedefi bir ayak darbesiyle yere serebildiklerinde, oldukça şaşırmış gibi görünüyorlar.

Öğrenciler, ikincil teknikleri öğrenerek dövüşme kapasitelerini daha da geliştirirler – bu tekniklerden bazıları, bir saldırganın testislerine çekiç yumruk atmak, iki parmağı birleştirerek gözüne sokmak, kulaklarını çekmek, saldırganın çenesinin ortasına veya altına dirsek atmak, ayrıca kaval kemiğinin alt kısmına vurmak ve saldırganın ayağının üst kısmına basmak gibi saldırgana acı veren ve ona geçici olarak zarar verebilecek fiziksel darbelerdir. Bu tekniklerin hiçbiri diğerleri gibi atletik eğitim gerektirmez; her beden ve beceri düzeyinde çalışmak üzere kullanılabilir. Bütün kadınlar bu tekniklerden faydalanabilir çünkü bunlar fiziksel güç gerektirmez. Aksine, saldırganın saldırıya açık hedeflerini bilmeyi ve şaşırtmaca unsurunu kullanmayı gerektirirler.

Fiziksel teknikler tek başına özsavunmayı oluşturmaz. Kişisel alan ve kişisel sınırları saptamayı, alıkoyma, yakalama ve boğulmalardan kurtulmak gibi kaçınma manevralarının kullanımıyla birleştirmek, kadınların her türlü rahatsızlık verici ve potansiyel olarak şiddet içeren durumun üzerine gitmelerine yardımcı olur. Zor bir hedef haline gelmek -yani kişinin hareketlerini çevik ve döngüsel hale getirerek ve bağırıp saldırganın davranışına son vermesini talep ederek saldırıya uğramayı zorlaştırması- özsavunmanın etkisini çoğaltır. Özsavunmada en iyi araç, sestir.

Kadınlar için çoğu şiddet durumu, saldırganın soru sormasıyla veya onu konuşmaya dâhil etmeye çalışmasıyla başlar. Pek çok saldırganın takip ettiği bir “senaryosu” -ve konuşmanın nasıl ilerlemesi ve nerede bitmesi gerektiğine dair net bir fikri- vardır, bu yüzden senaryoya göre oynamamak, kadınların potansiyel olarak şiddet içeren durumlardan kurtulmaları için onlara zaman verir. Saldırganların yüzde 85 ila 90’ı kadınların tanıdığı biri olduğundan, bir sohbetin veya yakınlığın ne zaman tehdit olduğunu fark etmek ve buna tepki vermek çok kritik hale gelir.

Özsavunma kurslarımızdaki çoğu kadın, tanıdıkları birine (özellikle de onlar üzerinde otorite sahibi olan birine) ne düşündüğünü açıkça söylemekte güçlük yaşar, çünkü arkadaşlar, aile üyeleri ve diğer yakınlarla olan ilişkiler güven üzerine kuruludur. Dolayısıyla birçok kadın, bir durum tehditkâr, ihlal edici veya en azından rahatsız edici hale geldiği zaman, içgüdüsel seviyedeki duygularını görmezden gelir. Özsavunma, kadınlara ihlal edici bir hal alan konuşmalardan nasıl çıkacaklarını öğretir. Tekniklerden biri “bozuk plak” tekniğidir. Aynı cümleyi hiç durmadan -tekleyen bir plak gibi- tekrar etmek, birinin sizinle konuşmayı sürdürmesini zorlaştırır. “Gitmem lazım”, “Seninle konuşmak istemiyorum”, “Gidiyorum”, “Git başımdan”, “Kendimi iyi hissetmiyorum” ve “Şu anda konuşamam” gibi ifadelerin tümü, birinin sizi huzursuz etmesi, sizi bir yere götürmek istemesi veya isteklerinizi ciddiye almaması gibi çeşitli durumlarda kullanmak için uygun olan ifadelerdir. Sesinizi yükseltmek, duruma dışarıdan dikkat çekmeye yardımcı olur ve ciddiyetinizi gösterir. Diğer bir teknik de, saldırganı eylemlerinden sorumlu kılmak için “davranışa isim verme” tekniğidir. “Bırak kolumu” veya “Git başımdan” gibi tepkiler, hoşlanmadığınız ve olmasını istediğiniz şeyleri açıkça ifade eder. Yanlış yorumlanmaları zordur ve sizi rahatsız etmeyi sürdürdüğü için sorumluluğu saldırgana yükler. Bu teknikler işe yarar, çünkü çoğu saldırgan kendini savunan bir kişinin doğrudan ve zor kullanarak karşılık vermesini beklemez. Bu sürpriz unsuru, saldırganın senaryosunu genellikle kesintiye uğrattığı için kadınların yararınadır.

Sözlü ve fiziksel teknikleri birleştirmek, korkuyu öfkeye, öfkeyi güce dönüştürür. Üzeri destekle kaplanmış bir hedefe bağırarak vurmak, hedefe sadece vurmaktan çok daha güçlü bir şeydir. Sağlam, kendine güvenen bir duruşla “bozuk plak” tekniğini kullanmak -vücudunuzla ve sesinizle aynı mesajı vermeyi sağlamak- bir saldırgana isteklerinizin, (pasif vücut dili ve yalvarmak veya sinir bozukluğu içinde kıkırdamak gibi) dolaylı anlatım biçimleri kullanmanıza nazaran daha ciddi görünmesini sağlar. Özsavunma derslerimizde ne zaman ses kullanımını tartışsak anlatmayı sevdiğim bir hikâye var. Bir kadının sadece tek bir fiziksel teknik kullanarak saldırganın saldırısını durdurmasını sözlü olarak talep edişini anlatıyor. Chicago’da yaşlı bir kadın bir gece uyandığında ona tecavüz etmeye hazırlanan silahlı genç bir adam görüyor. Adam üstündekileri çıkarmış. Üzerine doğru gelirken testislerinden yakalayıp, yalvarsa da bırakmayarak polisi arıyor. Polis gelene kadar onu testislerinden tutmaya devam ediyor. Bu kadının fiziksel açıdan genç saldırgan kadar güçlü olmadığını rahatlıkla farz edebiliriz, ancak kadın, saldırıyı durdurması için yönelttiği sözlü taleplerini tek bir fiziksel teknikle birleştiriyor ve bu şekilde saldırıyı durdurmayı başararak adamın devam edememesini sağlıyor. Dövüş, muhakkak tekniklerin birleştirilmesini gerektirir: Saldırganın saldırıyı durdurmasını sözlü olarak talep etmek, bölgedeki herhangi bir insanın dikkatini çekmek için yüksek sesle bağırmak, durdurmak için saldırgana vurmak ve koşarak kaçmak gibi. Tüm bu teknikler bir araya gelip kadınların zor bir hedef haline getirerek saldırıyı durdurma becerilerini arttırır.

Bu tekniklerle güven kazanmak, birçok kadının kendi korkularıyla doğrudan başa çıkmasına yardımcı olur. Yaygın korkular, yere fırlatılmak, arkadan yakalanmak, savunmasızken (çıplak, uyurken, duşta) saldırıya uğramak, birden fazla kişi tarafından saldırıya uğramak ve silahlı bir saldırganla uğraşmaktır. Bu korkuların çoğunu kadına yönelik şiddetin medya temsillerinden öğreniriz. Özsavunma derslerimiz bunlara karşılık vermek için bazı teknikler sunar; bu teknikler arasında güvenli bir şekilde yere düşmek ve yerden dövüşmek (alıkoymalardan sıyrılmak, yerden tekme atmak, saldırganı üstünden atmak için kalçayla köprü kurmak), arkadan sarılma ve boğulmalarla başa çıkmak için kaçınma manevraları ve (fiziksel darbeleri) yumuşatma tekniklerini kullanarak güvenli bir şekilde önüne dönmek ve silahlar üzerine bilgi sahibi olmak bulunur (kadınların bir saldırıda silahla karşılaşma olasılığı erkeklere göre yüzde 50 daha düşüktür; silahlar, kendini savunan bir kadına karşı doğrudan değil, daha ziyade gözdağı vermek için kullanılır). Birden fazla saldırganla uğraşmak, tek bir saldırganla uğraşmaya benzer. Her saldırgana teker teker müdahale edilmesi gerekir. Kadınlar bir grup tarafından etraflarının çevrilmesinin önüne geçebilir; saldırganları birbirlerine doğru itip sıraya dizerek bedenlerini onlara karşı kullanabilir ve gruptaki “zayıf halkayı”, yani saldırıyı veya tacizi desteklemiyor gibi görünen kişiyi tespit edebilir.

Kursumuzda, kadınlar ayrıca özellikle korktukları senaryoları anlatır ve bunları canlandırırken çeşitli engellerle başa çıkmanın yollarını öğrenirler. Kadınlara yönelik şiddet mitleri ve stereotipleri üzerine yapılan tartışmaları, karşı koyarak hayatta kalan kadınların öyküleriyle birleştiren özsavunma kursları, kadınların kendilerini ve diğer kadınları şiddete karşı korumak için sahip oldukları pek çok seçeneği vurgular. Kadınlar özsavunma sürecini bir seçenekler kümesi olarak gördükçe, şiddet içeren durumlarla başa çıkmaya ve kendilerini suçlamaktan kaçınmaya daha muktedir hale gelirler. Kadınlar, kendi güvenlikleri konusunda ne kadar çok seçim yapabilirlerse, bedenleri ve sosyal etkileşimleri üzerinde de o kadar fazla kontrole sahip olduklarını hissederler.

Ortalama bir kadını karşı koyabileceğine ikna etmek için, ilk önce, son derece bedensel bir düzlemde, kendi bedeninin dövüşme potansiyeline sahip olduğuna inanması gerekir. Aksi takdirde, kadınların ellerinde güvende olma haklarına ve becerilerine dair epeyce soyut bir histen başka bir şey kalmaz. Güvende olmak, kadınların sürekli olarak mahrum bırakıldığı ve büyük korkuları yüzünden kendi kendilerini hareket ve ifade özgürlüklerinden mahrum ettikleri negatif bir faydaya dönüşür.

Kendi özsavunma derslerimde, diğer öğretmenlerle birlikte kadınların cinsel arzuları da dâhil olmak üzere kendi arzularını ifade etme becerileri üzerinde duruyoruz. Özsavunma cinsellik karşıtı olmadan şiddet karşıtı olmalıdır. Kadınlara, intim ve ev içi ilişkilerdeki çelişkileri ve adı konulmamış cinsel oyunları gözden geçirmeleri için araçlar sağlaması gerekir ve bunu sağlar. Yakınlığın ne zaman hoşnutsuzluk verici bir duruma ve/veya şiddete dönüştüğünü anlamak ve kişinin bir ilişki veya bir durum kendisine doğru gelmediğinde içgüdüsüne güvenmesi, bedeni ve faaliyetleri üzerindeki kontrolünü geri alması anlamına gelir. Özsavunma dersleri, savunma tekniklerini cinselleştirmek zorunda kalmadan da, yakın ilişkileri dönüştürecek araçlar sağlayabilir. Bu araçların cinsel yakınlık bağlamı dışına taşınabilmesi, bir yandan kadınlara gündelik yaşamlarında bu araçlara ilişkin çoğul kullanım alanları sunarken, yine de bu araçları aile içi ve diğer yakın ilişkilerde karşı karşıya kalabilecekleri şiddetle açık biçimde ilişkilendirilir.

Özsavunma kendimizi mağduriyet konumundan uzaklaşarak fiziksel anlamda aktif birer özne olma doğrultusunda yeniden tanımlamamızı teşvik ederken, medya tarafından yayılan gerçekçi olmayan şiddet algılarından ve kamusal alana ilişkin varsayımlarımızdan da sürekli kaçınmamız gereklidir. Cinsel saldırıya ilişkin dil ve kültürel algı, kadınları kurbanlar olarak konumlandırmaktadır. Ancak kadınlar tecavüzü önden belirlenmiş kurbanların başına gelen bir şey gibi değil de, eylemin kendisinin “kurbanlar yarattığı” toplumsal bir senaryo gibi algılayarak, cinsel şiddete karşı harekete geçebilecekleri açıklıklar bulabilirler. Sharon Marcus’a göre, tecavüzü sosyal bir senaryo olarak görmek, kadınların senaryoyu yeniden yazmalarına ve kadınların kimliğinin kurbanlarla özdeşleştirilmesini ortadan kaldırmalarına olanak verir.4 Kadınlar artık kurban olarak görülmediklerinde, senaryoyu başka türlü oynayabilirler. Yani, başkalarına yönelik davranış şekliniz aslında onların size nasıl tepki vereceğini büyük ölçüde belirler. Kendinden emin bir beden dili kullanmak ve fiziksel çevrenizin farkında olmak, savunmasız veya mağdur olmadığınız mesajını verir.

Özsavunmanın şiddet olduğunu ileri sürmek istemiyorum, çünkü öyle değil. Özsavunma pasifist bir yaklaşımdır. Kadınların çalıştığı ve yaşadığı ortamlarda şiddetin hâkim bir durum değil, daha ziyade bir olasılık olduğunu varsayar. Özsavunma eğitimi, şiddeti her yerde var olan bir durum yerine gerçekleşmesi mümkün bir olasılık olarak ele alır, ancak her kadın bunu yaşamaya mahkûm değildir.

Notlar

Görüşmeleri yaptığım, birçoğu yakın arkadaşım ve düşünsel sırdaşım olan kadın özsavunma eğitmenlerine teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca Andrea Press, Angharad Valdivia, James Hay ve Jonathan Sterne’e bu proje için araştırmayı kavramsallaştırmam ve sürdürmemdeki yardımları için teşekkür etmek istiyorum. (Gerçek ismiyle belirtilmek isteyen) Diane dışında tüm kişilerin isimleri, kimliklerini saklı tutmak üzere değiştirilmiştir.

  1. John Moore, “Self-Defense: A Legal Overview,” Spirit Dragon Dojo bildirisi, Champaign, 111, tarih yok. Failin mağdura fiziksel zarar verme ehliyeti, medyada ve mahkemelerde mağdurların aleyhine kullanıldı. Alkol ve uyuşturucu genellikle cinsel saldırı durumlarının bir parçasıdır ve failin ve/veya mağdurun uyuşturucu kullanması olgusu, mağdurun maruz kaldığı şiddet için suçlanması adına yasal bir temel sağlıyor. İçki ve uyuşturucu, mağdurla ilgili hükmü geçersiz kılmak üzere yasal ve daha geniş sosyal söylemler içerisinde kullanılmaya devam ediliyor; yani, fail şiddete başvurmaktan sorumlu olmasına rağmen, mağdurun uyuşturucu kullanarak kendisini şiddet içeren duruma soktuğu iddia ediliyor.
  2. Aile içi şiddet kaçakçılık, tecavüz ve araba kazalarının toplamından daha fazla acil servis ziyaretine sebep oluyor. Aile içi şiddet, kadınların yaralanmalarının başlıca nedenidir. Ancak kadınlar, istismarcılara karşı ölümcül güç kullandığında, diğer tüm sanıklardan daha ağır cezalara çarptırılıyor. Bakınız Marian Meyers, News Coverage of Violence Against Women: Engendering Blame (Thousand Oaks, Calif.: Sage, 1997), 34-39, 70-77; ayrıca bkz. “Defending Our Lives,” Cambridge Documentary Films, 1993.
  3. Martha McCaughey, Real Knockouts: The Physical Feminism of Women of Self-Defence (New York: New York University Press, 1997), 201. Fiziksel feminizm olarak özsavunma konusunda iyi bir pratik kaynak Debbie Leung’ın kitabı: Self-Defense: The Womanly Art of Self-Care, Intuition and Choice (Tacoma, Wash.: R&M Press, 1991 ). Carol A. Wiley, kadın dövüş sanatçılarının hayatlarını gözden geçiriyor. Bkz. editörlüğünü yaptığı kitabı Women in the Martial Arts (Berkeley, Calif .: North Atlantic Books, 1992).
  4. Sharon Marcus, “Fighting Bodies, Fighting Words,” Feminists Theorize the Political içinde, ed. Judith Butler and S.Joan Scott (New York: Routledge, 1992), 390.

Orijinal başlığı, “Women’s Self-Defense: Physical Education for Everyday Life” olan bu klasik makale,  Carrie A. Rentschler tarafından 1999 yılında kaleme alındı. Mağdur hakları hareketleri üzerine doktora tezi bulunan ve uzun yıllar kadınlara ve kız çocuklarına özsavunma dersleri veren Rentschler, feminist medya çalışmaları ve tecavüz kültürü üzerine odaklanan çalışmalar yapan feminist bir akademisyen. Makalenin orijinali: Women’s Studies Quarterly, Vol. 27, No. 1/2, Teaching About Violence Against Women (Spring – Summer, 1999), pp. 152-161 kaynağından alınmış ve Kadın Savunma Ağı için Gamze Boztepe tarafından çevrilmiştir.

Kapak fotosu: The Hidden History of the Radical Suffragette Bodyguards, https://www.atlasobscura.com/experiences/the-hidden-history-of-the-radical-suffragette-bodyguards

Yorumlar