Kadınlar ister Haymarket isyanında, ister 1 Mayısın işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü haline gelmesini sağlayan diğer mücadelelerde hep oradaydılar. Ve bu mücadeleler, 1 Mayıs'ı 8 Mart'a bağlayan tarihin içinde süreklilik kazandı.
İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ın kökeni, on dokuzuncu işçi sınıfı hareketinin uzun tarihine dayanıyor. Sosyalist kadın önder Rosa Lüksemburg 1894’te, şimdi tarihi yaklaşık iki yüzyıllık bir geçmişe dayanan bu mücadele gününün kökeni hakkında kaleme aldığı yazıda, “işçilerin burjuvaziye ve egemen sınıfa karşı mücadelesi sürdükçe, bütün talepleri karşılanana dek, 1 Mayıs bu taleplerin her yıl dile getirildiği gün olacaktır” diye yazmış.
1 Mayıs, on dokuzuncu yüzyıl işçi hareketinin başlıca talebi olan 8 saatlik işgünü talebi uğruna verilen mücadelelerin çeşitli kıtalarda yükselişe geçtiği bir dönemde, 1889’da, 2. Enternasyonal Kongresi’nde bütün ülkeleri kapsayan bir genel grev çağrısı yapılmasıyla birlikte, uluslararası bir mücadele gününe dönüştü. Tıpkı bir başka uluslararası mücadele ve dayanışma günü 8 Mart gibi, 1 Mayıs da çağının çoğul işçi mücadelelerinin ürünü. Ama yine 8 Mart’ın kökeni konusunda Triangle yangını öyküsünün popüler öykü haline gelmesi gibi, 1 Mayıs’ın kökeni konusunda öne çıkan en popüler öykü de 4 Mayıs 1886’da Chicago Haymarket’ta yaşanan kitlesel işçi eylemi ve sonrasında yaşanan katliam.
Öyküyü biliyoruz: ABD’nin Chicago kentinde işçilerin 8 saatlik işgünü talebi için yapılan grevler sonrasında örgütlenen Haymarket gösterisi dağılırken yaşanan saldırıda bir polis öldürüldü; sonradan polis provokasyonu olduğu ortaya çıkan saldırıdan, eylemin örgütçüleri sorumlu tutuldu ve August Spies, Adolph Fischer, George Engel, Louis Lingg ve Albert Parsons isimli işçi önderleri idam edildiler.
Öyküyü biliyoruz ama 1 Mayısın kökenine dair bu popüler öyküde, on dokuzuncu yüzyıl sonu işçi hareketinin en canlı damarlarından birini oluşturan kadın işçi hareketini ve Haymarket isyanının kadın örgütçülerini hiç duymuyoruz. Oysa oradaydılar; özellikle grev hareketinin en canlı kollarından biri olan kadın tekstil işçilerini örgütleyerek, Haymarket isyanına katıldılar. İçlerinde öne çıkan üç isim: Lucy Gonzales Parsons, Lizzie Holmes ve Sarah E. Ames, bütün hayatlarını mücadeleye adayan üç kadın.
Aralarında en tanınmış olanı, “köle” bir anneden doğan, Afrika-Amerikan yerlisi kökenli bir Amerikalı olan ve uzun hayatını işçi haklarının yanı sıra siyah hakları mücadelesine de adayan Lucy Gonzales Parsons. Chicago polisi tarafından, “bin isyancıdan daha tehlikeli” biri olarak nitelenen Parsons, Haymarket isyanına doğru ilerleyen günlerde kadın işçi örgütlenmelerinde aktif biçimde yer aldığı gibi, dönemin anarşist yazınında yazılar kaleme aldı; 1905’te IWW isimli militan işçi örgütlenmesinin, 1927’de Uluslararası Emek Savunması’nın kurucuları arasında yer aldı. 1942’de 89 yaşında şaibeli bir yangında hayatını kaybetti.
Lucy Parsons gibi, gerek ABD’nin ilk işçi örgütlenmesi olan Knights of Labor (Emek Şövalyeleri) hem de IWW’nin en aktif örgütçülerinden biri olan Lizzie Holmes de, Haymarket grevleri sürecinin öne çıkan isimlerinden biriydi. İrlanda göçmeni radikal feminist bir annenin kızı ve eski bir öğretmen olan Holmes da, dönemin anarşist hareketine yazılar yazarak da katıldı ve Bir Kadın İsyanı isimli bir roman da kaleme aldı. Parsons’la toplumsal cinsiyet meselesi konusunda sert tartışmalar yürüten Emma Goldman’ın esin kaynaklarından biri olan Holmes, işçi hareketi ve anarşist hareket içinde toplumsal cinsiyet eşitliği hakkında yaptığı tartışmalar ve kadınların kurtuluşu vurgusuyla, anarşist feminizmin ilk öncülerinden birisi olarak kabul ediliyor. Holmes, son yıllarını radikal basına yazılar yazarak geçirdi ve 1926 yılında öldü.
Diğer iki kadın işçi örgütçüsü gibi Sarah E. Ames de, Haymarket grevlerinin örgütlenmesinde, özellikle iğne işçileri arasında en aktif biçimde yer alan isimlerden biriydi. Ames de diğerleri gibi, dönemin anarşist işçi yayınlarının çıkartılmasında da aktif biçimde yer aldı. Diğer iki kadınla birlikte yer aldıkları “Amerikan Grubu”, Enternasyonalin Chicago bölgesinde İngilizce konuşabilen yegane komitesini oluşturuyordu.
Kadınlar ister Haymarket isyanında, ister 1 Mayısın işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü haline gelmesini sağlayan diğer mücadelelerde hep oradaydılar. Ve bu mücadeleler, 1 Mayıs’ı 8 Mart’a bağlayan tarihin içinde süreklilik kazandı. Haymarket’ın kadın isyancılarının geleneği, 1909’da yaşlı başlı erkek sendika yöneticilerine meydan okuyarak New York’ta 20 Binler İsyanı isimli kadın tekstil işçileri grevini başlatan bir başka genç, bu kez Ukrayna Yahudisi göçmen bir kadın işçi önderi, Clara Lemlich ile yirminci yüzyıla ve oradan da bir başka Clara, Clara Zetkin ile 8 Martlara taşındı.
Derleyen: Kadın Savunma Ağı
Yorumlar