Kadınların kamusal ve özel alanda bedenlerinin, kimliklerinin, emeklerinin görünmez kılındığı, kendi bedenlerine ve kimliklerine yabancılaştırıldığı politikalar söz konusu olduğunda, kadınların kendi bedenleriyle tanışması ve barışması feminist hareketin en temel unsurlarından biridir.
Sağlık nedir? Kadın olmanın, toplumsal cinsiyetin kadına biçtiği rolün, sağlık hakkının kullanımında eşitsizlikler yaratması mümkün mü? Kadınlar olarak bedenimizi ne kadar tanıyoruz? İşte bu sorulardan yola çıkarak sağlık alanında atölyeler düzenlemeye, “sağlık” terimini kadınlarla tartışmaya karar verdik. Bu kapsamda, geçtiğimiz günlerde, Dikmen ve Batıkent’te yaşalan kadınlarla buluşup, sağlığımız hakkında konuştuk.
Kadınların kamusal ve özel alanda bedenlerinin, kimliklerinin, emeklerinin görünmez kılındığı, kendi bedenlerine ve kimliklerine yabancılaştırıldığı politikalar söz konusu olduğunda, kadınların kendi bedenleriyle tanışması ve barışması feminist hareketin en temel unsurlarından biridir. Feministler olarak düzenlediğimiz atölyelerin belki de en değerlilerinden olan Feminist Özsavunma Atölyesi1’nin sac ayaklarından birkaçını özsaygı, öz bakım olarak sıraladığımızda, bunun bedenimiz ve sağlığımızla doğrudan bağlantılı olduğunu; devamında bedenimizi ve sağlığımızı korumanın özsavunmanın önemli bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim, mahalledeki kadınlarla buluştuğumuzda yukarıda bahsettiğimiz konunun, pratikteki somut örnekleri ile karşılaşmış olduk.
Dikmen’de gerçekleşen ilk atölyemize ‘kadın’ ve ‘sağlık’ terimlerini tartışarak başladık.
Dikmenli kadınlarla birlikte sağlığı “bedence, ruhça ve sosyal yönden tam bir iyilik hali” olarak tanımlayınca kadın olmanın, kadın olarak ataerkil bir toplumda var olmanın yüküyle bir kez daha yüzleştik. Toplumsal cinsiyetin kadınlara biçtiği rolün; kadın sağlığını anne-çocuk sağlığı ile sınırlandıran sağlık politikalarının, erkek şiddetinin her türü karşısında yalnızlaştırılan kadının ve daha pek çok sorunun kadın sağlığı açısından ne denli büyük bir tehdit oluşturduğunu konuşmak, bu konularla ilgili deneyimlerimizi paylaşmak kimi zaman zorlayıcı olsa da özbilincimizi arttırmak açısından değerliydi. Bedenimiz hakkında tartışmaya başladığımız zaman kadınlar ergenlik döneminde meme gelişiminden utandıklarını, kürtaj konusunda çeşitli sorunlarla karşılaştıklarını ve diğer pek çok örnekle sağlık haklarını kullanmakta sıkıntı yaşadıklarını paylaştı. Kolaylaştırıcı ve gözlemci olarak şunu söylemek mümkün: Kadınların hikayeleri farklı, problemleri benzer, bunların kaynağı ise ortak: patriarkal düzen. Patriarkal düzen kadının bedenine yabancılaşmasına, kendi bedeninden konuşmaya çekinmesine, fizyolojik olarak normal olandan (ergenlik dönemi meme gelişimi, menstrual (adet) döngüsü) utanmasına sebep oluyor.
Bununla beraber politik irade ile desteklenen kültürel ‘değer’ ler makul ve makbul kadınlar yaratıp, kadını anneliğe indirgeyerek kadının varlığını görünmez kılıyor. Kadını ikinci plana atan, varlığını görünmez kılan, kadın sağlığını anne sağlığı ile sınırlayan sağlık politikalarının karşısında, feminist dayanışmamızı büyütmeye; bedenimizi tanımamıza yardımcı olacak, kadın sağlığını konuşacağımız atölyeleri bir seri haline getirmeye, bu kapsamda her ay buluşmaya karar verdik.
İkinci atölyemizde Batıkent’te, mahalledeki kadınlarla ‘’Meme Kanseri ve Rahim Ağzı Kanseri’’ ni konuşmak için buluştuk.
Türkiye’de ve dünyada kadınların en sık karşılaştığı kanser türü olan meme kanseri ilk konumuzdu. Öncelikle, toplum baskısı ve tabular nedeniyle ‘göğüs’ kanseri olarak kullanılan ifadenin doğru olmadığını; ‘meme’ ve ‘göğüs’ ün aynı şeyi ifade etmediğini tartışarak başladık. Ardından meme, kanser, tarama gibi ifadelerin tanımlarını paylaştık. Meme kanserinde düzenli taramaların, erken tanı ve tedavi sayesinde çok büyük oranda sağ kalım sağladığını konuştuk. Bu tarama programlarını özbakım, özsaygı ve sağlık hakkının kullanımı açısından bir çeşit özsavunma olarak nitelendirdik.
İkinci konumuz olan rahim ağzı kanserinin sıklıkla HPV ilişkili olduğundan, bunun da aşı ve tarama programları ile kontrol altına alınabileceğinden bahsettik. Yine burada da tarama programlarına istikrarlı katılımı, özbakım olarak değerlendirdik. Ayrıca, koruyucu bir uygulama olarak HPV aşısının farklı ülkelerde uygulandığını fakat fahiş fiyatlar sebebiyle ülkemizde bu aşıya erişimin çok kısıtlı olduğunu tartıştık. Buradan hareketle de HPV aşısının ücretsiz olmasını ve aşı programına alınmasını talep ediyoruz. İşte tam bu noktada sağlık hakkımızı savunuyor, bunu feminizm pratikleri ile birleştiriyoruz.
Feminist dayanışmamız sınır tanımaz!
Evde, işte, sokakta, meydanda, eğitim ve sağlık alanında, politikada, kadının olduğu her yerde birbirimizin yanında dayanışma içindeyiz. Çünkü dayanışmamız sınır tanımaz!
Dayanışmayla
1 Feminist Özsavunma ile ilgili bilgi almak, atölyelerimize katılmak için bize ulaşabilirsiniz.
Yorumlar