Hiper kapitalizm koşullarında mültecilerin, iklimin ve biyosferin ve yoksulların başlarına gelenlerin, sahip oldukları haklara ve insanlıklarına karşı acımasız bir umursamazlıktan ibaret olduğu ve kamusal alanda zalimce suç işleyen erkeklerin kimilerinin özel alanda da birer canavar olduğu apaçık hale geldi.
Gençken en sevdiğim kitaplardan biri, T. H. White’ın “Bir Zamanlar ve Gelecekteki Kral” adlı kitabıydı. Kitabın ana temalarından biri Kral Arthur’un “güçlü olan haklıdır” ethosunu adalete daha yakın bir şeylerle değiştirmeye çalışmasıydı. Adalet, herkesin yasa önünde eşit olması -ve eşitlik de hem herkesin yasa önünde eşit değere sahip olması hem de herkesin yasaya tabi olması anlamına gelir. Bu, Birleşik Devletler için temel bir kavram olagelmiştir, ancak en azından kimi zamanlarda, olayların gelişme biçiminde, güçlü olan haklıdır olgusu da asla ortadan kalkmadı. White’ın romanında güç kısmen, bireysel savaşçıların, orduların, kabilelerin ve krallıkların fiziksel şiddet kullanma kapasitesini ifade eder. Ancak bireylerin (ve şirketlerin ve ulusların) bu şiddeti cezasızlıkla icra etme yeteneği şimdi söz konusu olan bir başka güç türüdür.
Son yıllarda araştırmacı gazetecilerin muazzam çalışmaları, çıplak ve yoz gücün, kendisinden daha az güçlü olanları ve onların haklarını ve tüm bunlarla birlikte, güçten bağımsız bir etik anlamında hak düşüncesini zedelemek, susturmak, itibarsızlaştırmak için elinden geleni ardına koymadığını görmemizi sağladı. Bu adamların gerçekten de medyayı, hükümeti, finansal sistemleri yönetiyor oldukları gerçeği, bu sistemlerin ne mene sistemler olduğu konusunda da her şeyi anlatıyor. Bu sistemler, defalarca ve defalarca onları korumak üzere harekete geçiyor. Gerçekte, güç bu sistemlere değil de çevrelerini sarmış olan bireylere ve kurumlara ait. Bu durum, bireysel faillerin cezasız kalarak suç işlemelerine imkân veren sistemlere yakından bakmayı son derece önemli hale getiriyor.
Belki de tecavüzün bu kadar sıklıkla “çalılıklardan fırlayıp saldıran yabancılar” gibi bir durumla tasvir edilmesinin nedenlerinden birisi budur, bu sayede tecavüzcülerin yalnız başlarına hareket ettiğini hayal ederiz. Ancak birçok örnekte tecavüzcüler, o anda ve sonrasında sonsuza değin yardım görürler ve bu yardım da genelde son derece güçlü, yaygın ve derindir – yani, bu kültüre bu yüzden tecavüz kültürü deriz ve bu yüzden bu durumu değiştirmek, kültürün tamamını değiştirmek anlamına gelir. Buna göz yuman bazen aile, toplum, kilise veya kampüstür; bazen de ceza adaleti sistemi. Jeffrey Epstein, yeni suçlamalar yüzünden hapse girecek olursa, ki bu suçlamaların gün yüzüne çıkmasının tek sebebi, Miami Herald’ın araştırmacı gazetecisi Julie K. Brown’ın Epstein davasında gömülü bırakılan olayları gün yüzüne çıkarma konusundaki olağanüstü gayretidir- Epstein’ın çocukları yıllarca cinsel anlamda istismar ettiğini bilen, buna gülerek göz yuman ve iddialara göre kendisine yardım eden bir grup insan ve başka Epstein’lerin başka çocuklara saldırmasına imkan veren koşullar hâlâ varlığını sürdürüyor olacaktır.
Epstein, dünya üzerinde sahip olduğu güç ve çıkardığı sesle, taciz ettiklerinin sahip olduğu güç ve çıkarabildiği ses arasındaki farka dayanan bir kumar oynadı ve bu kumarda çoğunlukla da kazandı, çünkü söz konusu oyun, çevresindeki onlarca kişi; hatta kayıtları mühürleyen, mağdurların ve avukatlarının Epstein’ın yaptığı anlaşmanın niteliğini öğrenmesine engel olan ve kendisine iğrenç derecede önemsiz bir ceza veren hukuk sistemi tarafından hileli hale getirildi. Çocuk tecavüzünü yumuşatmanın cezası neydi? Yani, Epstein’a karşı yürütülen yumuşatılmış Florida davasından sorumlu ABD savcısı Alex Acosta şu anda çalışma bakanımız. ABD Adalet Bakanı William Barr ise, Epstein’ı savunan hukuk firmasında çalışmıştı. Epstein’ın kankalarından biri olan ve Epstein’ın kontrolü altında bir çocuğa tecavüz etmekle ve çocuğu konuşması halinde başına işler geleceğiyle tehdit etmekle suçlanan kişilerden biri ise şu anda başkan [Trump]. Söz konusu saldırı iddiasıyla ilgili hukuk davasındaki davacı, 2016 seçimlerinden hemen önce, iddiaya göre tehditler nedeniyle, davayı geri çekti; 60 milyon Amerikalı ise, henüz tam olarak araştırılmamış bir davada bir çocuğa tecavüz etmekle suçlanan bir adama oy verdi. Hem Trump hem de Epstein, kendisi de Epstein’ın kontrolü altında genç kızları taciz etmekle suçlanan eski Harvard Hukuk profesörü Alan Dershowitz tarafından şiddetle savunuldu. Bu yılın başlarında, Miami Herald’den Julie K. Brown, “Avukat Alan Dershowitz’in vekillerinden biri, salı günü ABD Temyiz Mahkemesi İkinci Dairesi’ne, müvekkili lehine yapacağı sözlü savunmaların mühürlenmiş hassas bilgiler içerebileceği gerekçesiyle basının duruşmaya alınmamasını isteyen bir mektup gönderdiğini” bildirdi. Para sessizliği satın alır. Dershowitz, Clinton’ın bağımsız danışmanı (Monica Lewinsky’yi tanınmış bir isim haline getiren) Kenneth Starr ile birlikte Florida davasında Epstein’ı savundu. Starr daha sonra Baylor Üniversitesi’ndeki lüks başkanlık işinden kovuldu; buradaki mağdurlardan birinin açtığı davada, kendisinin yönetimi döneminde otuz biri üniversite futbol takımı oyuncuları, beşi bir tecavüz çetesi tarafından işlenen elli iki tecavüz vakası hakkında hiçbir şey yapılmadığı ortaya çıktı. Chicago Tribune daha sonra şunları bildirdi: “Eski Baylor Üniversitesi Başkanı Ken Starr, salı günü, cinsel saldırıdan suçsuz bulunan eski bir Baylor futbol takımı oyuncusu adına para topladığını söyledi.” İşte tecavüz kültürü dediğimiz şey bu; kampüs idaresinin, yasal sistemin adalete benzeyen bir şeyleri aramasına izin vermek veya kurbanları savunmak yerine, tecavüzle suçlanan yüksek statülü erkeklerin arkasına dizilmesi.
2011 yılında, New York City’deki lüks bir otelde çalışan mülteci bir işçi, Uluslararası Para Fonu Genel Direktörü Dominique Strauss-Kahn’ı kendisine cinsel saldırıda bulunmakla suçladığında, özel alandaki güç suistimalini kamusal alandaki güç suistimaliyle ilişkilendirmek veya daha doğrusu, ikincisinin içerdiği güçlü-olan-haklıdır ethosunun, birincisinde nasıl apaçık olduğunu göstermek henüz taze ve anlamlı görünüyordu. Şimdi ise, hiper kapitalizm koşullarında mültecilerin, iklimin ve biyosferin ve yoksulların başlarına gelenlerin, sahip oldukları haklara ve insanlıklarına karşı acımasız bir umursamazlıktan ibaret olduğu ve kamusal alanda zalimce suç işleyen erkeklerin kimilerinin özel alanda da birer canavar olduğu apaçık hale geldi.
Canavarlar, canavarlar adına bizleri tahakkümleri altına alıyor. Şimdi, birkaç başka kadın tarafından da cinsel saldırıyla suçlanmış olan Strauss-Kahn’a ne olduğunu ve benzer davalarda neler yaşandığını düşündüğümde, aslında yan karakterlerin en önemli kişiler olduğunu görüyorum. Bu adamlar, onları koruyan, onlara kıymet veren, mağdurları ve hayatta kalanları değersizleştiren bir kültür- avukatlar, gazeteciler, hakimler, arkadaşları- olmadan yaptıklarını yapamazlardı. Yalnız hareket etmiyorlar ve sahip oldukları güç de sistemin onları ödüllendirme ve koruma yöntemlerinden ibaret; bu da zaten tecavüz kültürünün bir başka tanımı. Yani, cezasızlıkları doğuştan gelme bir şey değil; bu, toplumun onlara bahşettiği ve geri alabileceği bir şey.
Senato üyesi Brett Kavanaugh’ın duruşması bu anlamda tecavüz kültürü konusunda bir referandum niteliği taşıyordu. Christine Blasey Ford, bize nasıl saldırıya uğradığını ve Kavanaugh’ın kendisine saldırırken odada yalnız olmadığını anlattı; ardından senatörlerin bahane bulma, inkâr etme, mazeret gösterme ve görmezden gelme tutumlarına tanık olduk ve erkekler yatılı okulu kültürünün art niyetli maçoluklarını ve ABD kuzeydoğu iktidar elitinin büyük erkek kardeşliğinin kendisini korumak üzere nasıl cansiperane çalıştığını öğrendik. Ülkenin kanunları şu anda, kendisini izleyen dünyaya kıpkırmızı bir yüzle kendi kendine acıyan, öfkeli bir özdenetim yoksunluğu sergileyen ve yine de bu görevi alabilen bir adama emanet. Amerikan Barolar Birliği’nin ifade ettiği gibi, “Yale Hukuk bölümü profesörü Amy Chua’nın ABD Yüksek Mahkemesi Yargıcı Brett M. Kavanaugh’ı kadınların mentörü olarak övdüğü bir makale kaleme almasından bir yıl sonra, kızı da Kavanaugh’nın stajyerliğine başladı.” Bu arada, Christine Blasey Ford ölüm tehditleri alıyor ve saklanmak zorunda kalıyor. Epstein’a karşı dava açan onlarca kadın da dahil, diğer davalarda da sayısız kadın, kendilerini ömür boyu sessiz bırakan gizlilik anlaşmaları imzalayarak failleri daha sıkı koruma altına almış oldular.
Birçok seri cinsel saldırgan açısından karmaşık bir altyapı suçlarını cezasız biçimde işlemeye devam etmelerini sağlıyor. Weinstein Şirketi, kurbanlarını Harvey Weinstein’ın örümcek ağının içine çekip ardından susturmak için kurbanlara rüşvet vermenin veya peşlerine avukatlar takmanın veya Rose McGowan davasında olduğu gibi kadının peşine eski Mossad ajanları takarak Weinstein’ın ne yaptığı hakkındaki sözlerini kimsenin duymamasını sağlamanın aracıydı. Ronan Farrow’un 2017’de yazdıklarına göre: “Weinstein, soruşturmaların gelişimini kişisel olarak takip etti. Ayrıca, kendisine ait film işletmelerinin eski çalışanlarını da bu çalışmalara katılmaları için görevlendirdi… Bazı durumlarda, soruşturma çalışmaları Weinstein’ın avukatları aracılığıyla yürütüldü, bunlardan biri, 2000 Başkanlık seçimi itilaflarında Al Gore’u temsil eden ve Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi önünde evlilik eşitliği savunması yapan ünlü avukat, David Boies idi. Boies, Weinstein’ın suistimalleri hakkında Times’da yayımlanacak bir haberi durdurma girişimde bulunmaları için Black Cube’u yönlendiren sözleşmeyi bizzat imzalarken; firması da bir iftira davası da dahil birçok davada Times’ı temsil ediyordu.” Bir mağduru susturmak için bazen bir köyü susturmak gerekir ve buna istekli birçok köylü de mevcuttur.
Epstein gibi, müzisyen R. Kelly’nin de onlarca yıl çocukları cinsel sömürü amacıyla takip ettiği ve parayla tehditlerin eski mağdurları susturup gelecekteki mağdurları tacize hazırladığı biliniyor. Söz konusu onlarca yılı, yaşananları bu suçları durduracak kadar önemseyen birilerini harekete geçirmeye çalışarak geçiren gazeteci Jim DeRogatis, Kelly hakkındaki iddianame açıklandığında New Yorker’da şunları yazdı: “Doğu New York Bölgesi’nden beş iddianame ve Illinois’in Kuzey Bölgesi’nden on üç iddianame toplu olarak değerlendirildiğinde, hepsi de R. Kelly’nin müziğini ve R. Kelly markasını desteklemek ve Kelly ile yasadışı cinsel faaliyette bulunmaları için kadın ve genç kız bulmayı amaçlayan, ‘yöneticiler, korumalar, şoförler, kişisel asistanlar ve kuryelerden oluşan on dokuz yıllık bir suç çetesine dair korkunç bir anlatı sunuyor… Yıllar boyunca, birçok gazeteci, müzik eleştirmeni, radyo programcısı, konser organizatörü ve plak şirketi yöneticisi, özellikle de gelir yarattığı ve hit yaptığı zamanlarda, Kelly aleyhindeki suçlamaları görmezden geldi veya reddetti.”
Daha önceleri, 2011 yılında, New York City başsavcısı Cyrus Vance, Strauss-Kahn’ın Afrikalı bir mülteci kadını itibarsızlaştırma peşindeki avukatları ve gazeteciler tarafından yaygın biçimde saldırıya uğrayan, ancak, sonrasında tabii ki kendisini susturan bir gizlilik anlaşmasıyla, bir hukuk davasında bir uzlaşma elde etmeyi başaran mağdurun güvenilir olmadığı gerekçeleriyle, Strauss-Kahn’a yönelik suçlamaları düşürmüştü. Daily News 2018’de şunları yazdı: “Daily News’un öğrendiğine göre, FBI ajanları, güçlü bağlantıları olan şüphelilerin avukatlarından bağış aldıktan sonra düşürdükleri yüksek profilli davaları değerlendirme biçimi yüzünden Manhattan savcılığı ofisini soruşturuyor.”
Manhattan başsavcısı, geçen yıl da, model Ambra Battilana tarafından Tribeca bürosunda memelerini avuçladığı suçlamasında bulunulmasından sonra, eski Hollywood mogulü Harvey Weinstein hakkında dava açmama kararı alması nedeniyle eleştirilere maruz kaldı. Weinstein tarafından o dönemde tutulan bir avukat, Vance’a 24.000 dolar vermiş ve güçlü yapımcıyı tutuklanmaktan kurtaran kararın ardından başka bir avukat da yine kendisine 10.000 dolar göndermişti. 2004’te bir kadının New York Times’ta Weinstein’ın cinsel suçlarını haber yapmaya çalıştığını, ancak erkek editörünün haberi reddettiğini okumuştuk; bu seferse, aynı dönemlerde bir başka kadın gazetecinin 2003’te Epstein’in 16 yaşındaki bir kıza yönelik cinsel tacizini haber yapmaya çalıştığını, ancak Graydon Carter yönetimindeki Vanity Fair’deki editörünün, haberin o bölümünü çıkardığını öğrendik. Patriyarka, çığlığınızı kimsenin duyamaması demektir.
Son derece ünlü, zengin ve güçlü bu kişiler hakkındaki öyküler patriyarkanın nasıl işlediğini gösterir, ancak patriyarkal sistem sadece onlar için de işlemez. Bu sistemin her türlü ayrıcalıklı erkek için nasıl işlediğini ve hala da nasıl işlemekte olduğunu gösteren mükemmel örneklerden biri, bu ay, New Jersey’de yaşanan bir tecavüz davası oldu; bu davada alıkonulmuş 16 yaşındaki bir genç kızın kendisine tecavüz ederken videoya çeken ve videoyu “ilk kez yaptığın seksin tecavüz olması” metniyle paylaşan bir oğlanın saldırısına uğradığı iddiası ele alındı. New York Times hâkimin davada, “Ama bir aile mahkemesi hâkimi bunun tecavüz olmadığını söylemiş. Tecavüzü yabancıların silah zoruyla saldırması olarak tanımlayarak, yüksek sesle bunun bir cinsel saldırı olup olmadığını sormuş. Ayrıca genç adamın iyi bir aileden geldiğini, mükemmel bir okula gittiğini, harika notlar aldığını ve bir Kartal izcisi olduğunu belirtmiş. Hâkim, savcıların kıza ve ailesine, suçlamada bulunulmasının çocuğun hayatına zarar vereceğini açıklaması gerektiğini de eklemiş.”
Güçlü olan haklıdır. Bu, geçen ay köşe yazarı E. Jean Carroll’un Trump’a karşı defalarca ileri sürdüğü tecavüz suçlamalarında yeniden ve yeniden gördüğümüz bir durum: Senatör Lindsay Graham diyor ki: ‘Kendisi bunu inkâr etti, tek duymam gereken şey de buydu.’ Bu yılın başlarında Washington Post, ‘Başkan Trump’ın patırtıları abartılı sayılar, gereksiz övünmeler ve açık yalanlarla dolu hızlı bir tempoyla devam ediyor. 7 Haziran’da, görevdeki 869. gününde, başkan 10,796 yanlış veya yanıltıcı iddiada bulundu,’ diyor ve Lindsay Graham da bunu biliyor, ama Kavanaugh’la ilgili hiddetli savunmasında yaptığı gibi yine aynı etiği seçiyor: güçlü bir adamın söylediği her şey kabul görürken, bir kadının söylediği hiçbir şey önemli sayılmıyor. Hakikat, güçlüler onun ne olmasını istiyorsa odur ki bu da otoriterizmin temel ilkelerinden biri. Güçlü olan haklıdır.
Geriye dönüp baktığımda, Bir Zamanlar ve Gelecekteki Kral’daki başlıca hatanın, ülke üstünde eşitsiz güce sahip olsanız da- silahları ve silah eğitimiyle zırhlı şövalyelere karşı silahsız kadınlar, köleler ve serfler- bu gücü bir şekilde eşitliği tesis etmek için kullanabileceğiniz varsayımı olduğunu görüyorum. Şövalyelik öldü; zaten her zaman yozdu. Arthurvari romans zaten hiçbir zaman gücün ve zenginliğin yeniden dağılımıyla alakalı değildi, ama güya demokrasinin böyle olacağı varsayılıyordu ve şimdi plütokratların yeni çağında (ve patriyarkanın eski çağında) artık, insanlar güç bakımından bu kadar eşitsizken, yasa önünde eşit olmalarının da ne kadar imkânsız olduğunu anlıyoruz.
Güç kısmen parayla ilgili, kısmen Fox’un Roger Ailes’ini, CBS’in Les Moonves’ini ve New York eyaletinin Eric Schneiderman’ını ve Baylor’ın futbol takımını ve kadın tacizini iktidarlarının parçası olarak gördükleri anlaşılan daha birçok canavarı yaratan finans, siyaset ve eğlence sektörlerindeki yozlaşmış iktidar yapılarından kaynaklanıyor. Güç kısmen, oldukça büyük ölçüde toplumsal cinsiyetle ilgili. Mahkemelerin bireysel davalarda yargılamaya devam etmeleri için kuşkusuz birçok makul neden mevcut, ancak güçlü olan haklı olmaktan çıkmadıkça ve güç, sesini duyurma ve değer görme gücünü de içeren biçimde eşit şekilde dağılmadıkça, adalet asla yerini bulmuş olmayacak.
Kaynak: Lithub.com’daki 10 Temmuz 2019 tarihli orijinalinden Kadın Savunması sitesi için çevrilmiştir.
Yazar, tarihçi ve aktivist Rebecca Solnit, feminizm, çevre ve kentsel tarih, halk iktidarı, toplumsal değişim ve ayaklanma, gezi ve yürüme, umut ve felaket üzerine yirmi beş kitabın yazarı. Türkçede yayımlanan kitapları Sindirella ve Özgürlük, Kaybolma Kılavuzu, Bu Kimin Hikayesi? Eski Çatışmalar, Yeni Tartışmalar, Tüm Soruların Anası, Karanlıktaki Umut, Yol Aşkı-Yürümenin Tarihi, Yakındaki Uzak, Yokluğumdan Aklımda Kalanlar ve mansplaining terimine ilham veren kitabı Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar. Oil Change International iklim grubunun yönetim kurulunda görev yapıyor; 2022’de Not Too Late (nottoulateclimate.com) iklim projesini başlattı.