Umarım eleştiri kadar değer bilme ve takdir de feminist hareketin geleneği haline gelir; birbirimizi yaralamak kötürümleştirmek yerine yaralarımızı sağaltmayı, birbirimizi teselli etmeyi, sevmeyi ve beğenmeyi becerebiliriz.
Ayizi yayınları tarafından çıkan ‘Feminizm Kendi Arasında’ ilk baskısını Ağustos 2011 yılında yaptı. Aksu Bora’nın çeşitli yazılarından derlenen kitapta yazılar dört ana bölüm altında sınıflandırılıyor: Feminizm, Kadın Temsili, Kadınlık ve Tarih. Aksu Bora bu sıralamaya neden feminizmle başladığını şu cümlelerle açıklık getiriyor: “Feminizmle başladım çünkü bana göre ‘feminizmin öznesi kimdir’ sorusunun yanıtı çok açık: Feministler! Belki de ‘devrim için savaşmayana sosyalist denmez’ sloganı ile büyüyen kuşaktan gelmenin etkisidir; özne olmanın ‘olmakla’ değil, hareket etmekle ilgili olduğunu düşünüyorum. Olduğumuz şeyi adlandırmak da ancak hareket ederken mümkün bence. Elbette hareket etmenin ne anlama geldiğini tartışmak gerekir; bunu ‘Eyleme Güvenmek’ başlıklı yazıda yapmaya çalıştım.
Feminizm ve feminist harekete dair tartışmalar kitabın büyük bir bölümünü oluşturuyor. Daha önce Asena Günal’la birlikte ‘Türkiye’de 90’larda Feminizm’ (İletişim Yayınları, 2002) derlemesini hazırlayan Aksu, yine aynı şekilde çok iyi bir derlemeye imza atıyor. Kadınların belirli konularda nitelikli, anlaşılır, öğretici yazımlara ulaşmasına olanak sağlıyor.
‘Feminizm Kendi Arasında’yı daha özel olarak tanımlamak, Aksu Bora’nın kaleminin ve fikirlerinin ne kadar kıymetli olduğunu görmek istersek yine onun cümlelerine yer vermek çok anlamlı ve açıklayıcı olacaktır: “Bu kitap ‘suya yazı yazıyoruz’ duygusunu ne kadar giderir bilmiyorum. Ama bildiğim ve en karamsar zamanlarımda kendime hatırlattığım bir şey var: Yapıp ettiklerimiz hep birilerine dokunuyor, bizi değiştiriyor, hayatı değiştiriyor. Genelde yapamadıklarımızı, eksik bıraktıklarımızı, yanlışlarımızı görmeye yatkınız. Sadece birbirimizin değil, kendimizin de. Bana öyle geliyor ki, bazen durup ‘her şeye’ rağmen yapabildiklerimizi görmek, değerini bilmek, kendimizi kutlamak da en az eleştiri kadar önemli. Umarım eleştiri kadar değer bilme ve takdir de feminist hareketin geleneği haline gelir; birbirimizi yaralamak kötürümleştirmek yerine yaralarımızı sağaltmayı, birbirimizi teselli etmeyi, sevmeyi ve beğenmeyi becerebiliriz. Bunu yapabildiğimizde nasıl güçleneceğimizi, yapabilirliğimizin nasıl artacağını hayal etmek yola devam etmeyi kolaylaştırıyor…’’
Çok ön açıcı ve her daim güncelliğini koruyabilecek politik tartışmaların da işlendiği satırlardan buraya bir örnek not düşmek isteriz: “Gelecek tahayyülü dendiğinde, farklı şeyleri kast ediyor olabiliriz, genellikle de öyle yaparız: Özgürlük ve adalet türünden içeriği oldukça belirsiz ama yine de bize bir şeyler anlatan kavramların ütopik içeriklerinden, dört başı mamur toplum projelerine kadar*…
*Erkekler ütopya yazmaya oturduklarında ‘Devlet’ (Platon) gibi bir şeyler çıkarıyor, kadınlar oturduğunda ‘Mülksüzler’ (Ursula le Guin) 🙂
Her dönemin kitaplarından olan ‘Feminizm Kendi Arasında’ kadınlar için bir başucu kitabı, bir anlatı kitabı, çok iyi bir derleme kitabı…
Okumanızı, paylaşmanızı tavsiye ederiz.
Yorumlar