Günaydınlarımız daha bir heyecanlı bugün. Günaydın emekçiler, günaydın hayatı yeniden ve yeniden kuran kadınlar! Bugün 1 Mayıs. Bunun heyecanıyla ve yapılacak işlerin çokluğuyla hemen kalktık, hızlıca kahvaltı edip önceki gece yaptığımız işbölümüne yönelik yapılacakları halletmeye koyulduk. Bazı arkadaşlarımız eksik olan araç gereçlerimizi almak üzere alışverişe gitti, bazıları ise alanda kalıp döviz hazırlamaya koyuldu. Antakyalı kadınların ve deprem bölgelerinin taleplerinin, kadın emeğinin görünür kılınmasıyla ilgili dövizlerimiz kururken alışverişe giden arkadaşlarımız döndü. Getirdikleri çıtaları dövizlerimize yapıştırırken birkaç arkadaşımız da akşam kadınlarla yapacağımız eylemin hazırlıklarına başladı.
Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta, sonrasında da Defne Aşağıokçular Mahallesi’nde “bir bahçede” kalmaya devam etti, ediyor. Hatay’ı mahalle mahalle dolaşıyor, kadınlarla buluşmaya, dayanışmaya devam ediyoruz. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.
Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz
ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız
Gün 78 (1 Mayıs):
Günaydınlarımız daha bir heyecanlı bugün. Günaydın emekçiler, günaydın hayatı yeniden ve yeniden kuran kadınlar! Bugün 1 Mayıs. Bunun heyecanıyla ve yapılacak işlerin çokluğuyla hemen kalktık, hızlıca kahvaltı edip önceki gece yaptığımız işbölümüne yönelik yapılacakları halletmeye koyulduk. Bazı arkadaşlarımız eksik olan araç gereçlerimizi almak üzere alışverişe gitti, bazıları ise alanda kalıp döviz hazırlamaya koyuldu. Antakyalı kadınların ve deprem bölgelerinin taleplerinin, kadın emeğinin görünür kılınmasıyla ilgili dövizlerimiz kururken alışverişe giden arkadaşlarımız döndü. Getirdikleri çıtaları dövizlerimize yapıştırırken birkaç arkadaşımız da akşam kadınlarla yapacağımız eylemin hazırlıklarına başladı.
İnanılmazdı ama işlerimiz erken bitmişti… Eylem saatine 2 saat vardı ve bu saati yemek yiyip enerji toplamakla değerlendirdik. Yemekten sonra “haytalı” adındaki Antakya’ya özgü tatlıdan yemeye gittik. Sokaklarda yeni yeni açılan kebapçılar, tatlıcılar ve diğer dükkanlar yaşamın kıvılcımlarını yayıyordu kaldırımda yürüyenlere. Tatlılarımızı yedikten sonra alanımıza geri dönerek eyleme dair son kontrolleri yaptık. Her şey tamamdı. Bu sırada Nazlı ve Azize biz eylemdeyken alanda durmak üzere geldiler. Aslında onlar da eyleme gelmek istiyorlardı fakat hem bize yardım etmek istedikleri için hem de sağlık problemlerinden dolayı o kadar yolu yürüyemeyecekleri için dayanışmanın başka bir ucundan tuttular. Saat 16.00’a yaklaşırken toparlanarak alandan çıktık. Çıkmadan eyleme gelemeyecek olan Nazlı ve Azize ile fotoğraf çekmeyi ihmal etmedik. Ardından Necla Duran Barış Parkı’na geçerek kortejlerimizi oluşturduk. Öfkemizle yasımızla yürümeye başladık. 1 Mayıs’ı kutlamaya alışkın Antakya halkı için bu 1 Mayıs, her zamankinden farklıydı.
Sevgi Parkı’na doğru yürürken yüzlerce kişinin katledildiği Sümerler’de durduk. Enkazların başında kaybettiklerimizi anarak defnelerimizi katledildikleri yere bıraktık. Havada cisimleşen öfke ve yasımızla Sevgi Parkı’na doğru yürümeye devam ettik. Sevgi Parkı’nda toplanan kitleye doğru yaklaştığımızda tıpkı Maltepe 1 Mayıs’ı gibi örgüt flamalarından başka bir şey gözükmüyordu. Bizim kolilerden kesip biçerek imkansızlık içinde yaptığımız dövizlerde yazan deprem talepleri, kadınların bakım emeği yüküne dikkat çeken sözler tüm bu flamalar arasında kayboldu. Halkın kendi sözünü taşıdığı dövizler yerine tüm alanı flamalarla donatmak İstanbul, Ankara gibi yerlerde normal belki ama deprem bölgelerinde örgütlerin alışık olduğu tavırlar dışında başka bir aksiyon alması gerekiyor. Samandağ 1 Mayıs’ı bu açıdan halkın taleplerinin göründüğü, insanların göründüğü bir eylem olmuş, emeği geçenlerin eline sağlık. Bu tespiti geleceğe not düşmek adına yazmayı önemli buluyoruz. Sevgi Parkı’nda bir süre durduktan sonra akşam yapacağımız eylemde görevli arkadaşlarımız hazırlıkları tamamlamak üzere alandan ayrıldı. Yeşilpınar’da kadınların görünmez emeğini görünür kılmak için yapacağımız eylem, Yeşilpınarlı kadınların da büyük emek harcadığı bir organizasyona dönüşmüştü. Eylemi yapacağımız sosyal tesislere giderken yol üzerindeki çiçekçi bir kadın bize eylemde kullanmak üzere bir demet defne hediye etti. Sonrasında Ayferlerin evine doğru yola koyulduk. Fatoş, Ayfer ve Şeyda’nın kendi elleriyle sardığı lahana ve yaprak sarmalarını, lezzetli mi lezzetli Antakya humusunu ve zahterli zeytinyağlı bir salatayı yiyip enerji topladıktan sonra hızlıca eylemi yapacağımız sosyal tesislere doğru yola koyulduk. Önceden planladığımız eylem fikri ufak bir yürüyüşün ardından sosyal tesislere dönüp görünmeyen emeklerimiz üzerine sohbet edip şarkılar türküler söylemekti. Fakat eyleme katılan kadınların yürümekte zorlanacağını anladığımızda eylem kurgusunu oturmalı bir şekle döndürdük.
Burada kararlar çok hızlı alınıyor, her şey hızlı değişiyor. Kadınlarla çemberimizi kurduk. Her gelen kadın yere serdiğimiz pankartları okudu ve etrafına serpiştirdiğimiz dövizlerden, defnelerden aldı. Döviz seçerken dövizlerde yazan sözlerle kurdukları özdeşlik, aklından geçenlerin söz olup sese dönüşmesi onlara güven vermişti, yüzlerinden belliydi. Zaten sonrasında seçtikleri dövizleri çadırlarına götürüp asmak istediler. Bu aidiyet, depremde kadın olmanın zorlukları üzerine yazdığımız talepleri iliklerine kadar hissetmelerindendi.
Eylemimiz için yazdığımız ajitasyonu bir kenara bırakarak doğaçlama bir şekilde 1 Mayıs’ta kadınlarla toplanmanın önemi üzerine konuştuk. Sonrasında Ayfer, İlkem ve Ayfer’in ayarladığı bağlama çalan arkadaşı Hasan bize 1 Mayıs, Uğurlama, Kızıldere, Asfour, Çav Bella gibi şarkılar marşlar çaldı. Ayfer, Çav Bella’nın bir kısmını Arapça söylerken oluşturduğumuz çemberde diller, acılar, öfkeler, istekler birleşti. Bu birliktelik öyle güçlüydü ki tüm kadınlar soğuğa rağmen sonuna kadar orada durdu. Sonrasında oradan ayrılmak üzere eşyaları topladık fakat tabii ki misafir ağırlamaktan büyük bir keyif duyan Antakyalı kadınlardan davet aldık. Bir kısmımız sosyal tesislerin hemen üzerinde oturan Ayfer’in komşusuna kahveye giderken bir kısmımız da Gönül’e çay içmeye gitti. Günün yorgunluğunu çay ve kahveyle attıktan sonra alanımıza döndük. Kendi aramızda kısa bir değerlendirme ve sohbetten sonra yorgunluğa dayanamayarak teker teker çadırda uykuya bıraktık kendimizi.