Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 62): Kadın dayanışması, iyi ki var!-Kadın Savunma Ağı

Depremden bu zamana kadar Kadın Savunması'na katılan arkadaşlarımızla Defne'deki çalışmamıza dair online toplantımız başladı. Toplantıda Antakya'daki deprem sonrasında kentin soylulaştırılmasından kaynaklanan kaygılar, asbest tehlikesi gibi acil gündemlerin yanında kentine acil dört mücadele başlığını belirledik. “barınma krizi, şiddet, gelir istihdamı, bakım krizi” etrafından şekillendirdiğimiz bölgedeki varlığımızın tedarikçiliğin ötesine geçebileceği politik programı çıkarmaya çalıştık.

Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 62): Kadın dayanışması, iyi ki var!-Kadın Savunma Ağı

Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta kalmaya devam etti. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.

 

Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz

ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız

Gün 62 (15 Nisan):

İlk Nehir’imiz uyanıp, etrafı topladı. Esma bizleri uyandırıp kendi geri uyumaya gitti. Sonrasında Küçükkuyu Kadın Kooperatifi’ndeki kadın arkadaşlarımızla keyifli bir kahvaltı yaparak güne başladık. Erkekler bildiğiniz gibi.. bir tane adama gelip okul müdürünün numarasını böğürerek sordu. Yanıt alamadığı herkese de sinirleniyordu. Mutfakta gönüllü çalışan arkadaşlarımıza da sorduğunda yine benzer bir tavırla kabalığını daha da artırarak, erkekliğine devam etti. O olaydan sonra birikmişlikle beraber orada bulunan kadın arkadaşımız sinir boşalması yaşadı. Arkadaşımız bunun bir örnek olduğunu, hep bunları yaşadığını söyledi. Bizim oraya gitmemizin ona iyi geldiğinden bahsetti. Daha önce de bir çok kez söylemiştik ama yinelemekte fayda var; yan yana olmak burada çok kıymetli ve hepimize iyi hissettiren bir şey.

Kahvaltıdan sonra depoda ter döktük, depoları baştan düzenledik. Bahçeköy’e gidecek paketlemeleri hazırladık. Duş almasıyla ünlü Namigar’ın aksine Cerenimo ve Tubi bugün duş aldı -bu burada önemli bir olay-.

Geçtiğimiz günlerde şiddete maruz kalan  kadın arkadaşımız ziyaretimize geldi, onunla yaşadığı durumun çözümüne dair planlama yapmaya çalıştık hep beraber. Çadır alanımıza yine bolca gelen gidenimiz vardı. Sevgi Parkı’ndan arkadaşlarımız ziyaretimize geldiler. Pınar ve Derya’nın (Dodo) son gününde arabalarıyla Bahçeköy’e yola çıktık. Kadınlarla içli köfte yerken Antakyalı olmak üzerine sohbet ettik. Bir arkadaşımızın çocuğu baya bir travmatize olmuş, enkazdan çıkarıldığında fiziksel olarak kötü durumda olmasından kaynaklı bu durumdaymış. Enkazda kafasına darbe almış olmasına rağmen tomografi dahi çekilmediğini bize aktardılar. Sağlık sisteminin niteliksizliğine dair konuştuktan sonra kadınlar bize etrafı gezdirdiler. Arkadaşlarımızın çok övdüğü Bahçeköy’ün güzelliğinin söyledikleri kadar olduğuna emin olduk, papatya ve gelincik tarlalarının arasındaki zeytin ağaçlarından büyülendik.

Çadır alanımıza döndükten sonra Pınar ve Derya’yı hüzünlü biçimde uğurladık. Sonrasında Seval öğretmen bizi almaya geldi, birlikte görme engellilere dair bir derneğin düzenlediği bir atölyeye katıldık. Normallik, engellilik, sakatlık, sağlamcılık, kapsayıcılık, hak temelli gibi kavramlar üzerine bir oyun ile birlikte kafa yorduk. Sonrasında engellilere dair çeşitli olay örgüleri üzerinden bu kavramları konuştuk. Sakatlığın kişiye özel olması ve engelliliğin toplumdan kaynaklandığını fark ettik. Uzvunu kaybetmiş birinin sakatlığının kalıcı veya tedavi edilebilir olabilir ancak engelliliğin toplumun bunu görmezden gelerek rampa yapmaması, asansör koymaması gibi şeylerin engelliliği oluşturduğunu konuştuk. Neyin norm olduğu, normalin- anormalliğin neler oluşturduğunu birlikte konuştuk. Atölye sonrasında bizim arabamız olmadığı için atölye katılımcılarından bir kadın arkadaşımız  bizi kendi aracıyla çadır alanımıza bıraktı. Yolda kendi feminizmlerimiz üzerine konuştuk, ayrılırken bizim “iyi feministler” olduğumuzdan, bizimle beraber yol yürümek istediğinden bahsetti. Çok mutlu olarak ayrıldık. Antakya’da kadınlarla karşılıklı olarak birbirimizi beslediğimiz, güçlendirdiğimiz, birbirimizden öğrendiğimiz anlar yaşıyoruz bu da öyle anlardan biriydi. Sonra koşa koşa online yapacağımız, çoğunluğu daha önce Defne’deki Kadın Çadırı’mızda bulunan arkadaşlarımızın katılacağı, Defne’ye dair planlamalarımızı konuşacağımız toplantımıza yetiştik. Toplantıdan önce diğer ekipte arkadaşlarımız Yeniçağ mahallesindeki şiddete maruz kalan bir süredir sürecini takip ettiğimiz arkadaşımızla buluşmak için ÇHD’li avukatlarla yola çıktılar. “Daha önce bize yardım eden arkadaşlar adresi bilemediği için onlara eşlik edicem” kaynanasına söylüyor, çocuklarını ona bırakıyor ve böylelikle evden çıkabiliyor. Güvenli bir alana geçip haklarından ve neler yapabileceklerimizi konuştuk. Olayda devlet kurumlarının erkek şiddetini göz ardı etmesinin tipik bir örneğini gördük. Arkadaşımızın kararlı duruşu bizi iyi hissettirdi. Sonrasında hepimiz çadır alanına gelerek depremden bu zamana kadar Kadın Savunması’na katılan arkadaşlarımızla Defne’deki çalışmamıza dair online toplantımız başladı. Toplantıda Antakya’daki deprem sonrasında kentin soylulaştırılmasından kaynaklanan kaygılar, asbest tehlikesi gibi acil gündemlerin yanında kentine acil dört mücadele başlığını belirledik. “barınma krizi, şiddet, gelir istihdamı, bakım krizi” etrafından şekillendirdiğimiz bölgedeki varlığımızın tedarikçiliğin ötesine geçebileceği politik programı çıkarmaya çalıştık. Ceren ve Elçin’i nöbete uğurlayıp uyku tulumlarımızla buluştuk.

Bonus: nöbette elektrikli sobayı gördüklerinde sevinen arkadaşlarımız yetmemiş nöbetlerini kahveyle taçlandırmak isterken ketılın düğmesine bastıkları anda sokağın aydınlığını sağlayan elektriğin gitmesine sebep olup ortalığı karanlığa boğdular. Dünyanın bütün sorunlarının kaynağı ketıldır!