Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 61): Kadınların söyleyecek sözü var – Kadın Savunma Ağı

Aşağıokçular’da yapılan kadın sağlığı atölyesinde TTB ve SES’den gelen sağlık emekçileriyle beraber kadın sağlığı üzerine kadınlarla bir araya geldik. Oldukça kalabalık olan etkinlik bizi motive etti. Bu atölyelerin bilgilendirici olması yanı sıra katılımcıların şiddet ve deprem kaynaklı artan sağlık ve şiddet sorunlarını paylaşabilecekleri bir ortam oluştu. Kadınların bu atölyeye katılmasını kolaylaştıran şey bu atölyenin çocuk atölyesi ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilmesiydi. Atölyeye katılan kadınlar hem gündelik hayatta yaşadıkları sorunları hem de sistematik fiziksel psikolojik şiddetin farkındaydılar ve bunları aşmalarındaki engelleri tanımladılar.

Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 61): Kadınların söyleyecek sözü var – Kadın Savunma Ağı

 

Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta kalmaya devam etti. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.

Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz

ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız

Gün 61 (14 Nisan):

Bu sabah dayanışmanın sıcaklığıyla uyandık. Kahvaltımızı Küçükkuyu Kadın Kolektifi gönüllüleri ile birlikte yaptık. Keyifli uzun bir sohbet ettik. Günlerce süren yağmurdan sonra güneşli bir gün -sıcaklık güneştenmiş- geçirdik. Aşevinden döndüğümüzde bizi sevgili Ayten’in sürprizi bekliyordu, oturma alanımızda bir kutuda yumurtalar, bir kavanoz domates sosu ve bir poşet defne sabununun her birinin üzerine bizi mutlu edecek notlar bırakmıştı.

Bir gün önce çok yoğun bir gün geçirdiğimizden yazamadığımız güncemizi zeytin dalları arasında yazıp sonrasında günü planladık. Daha sonra çadır alanımızı ve çadırımızı düzenledik. Öğle yemeği için arayışa koyulduğumuzda yolda halkın yolu kapattığını ve Aşevinin önünde toplanan bir kalabalık olduğunu gördük. Kalabalığa yaklaştığımızda enkazlardan çıkan molozları taşıyan hafriyat kamyonunun geçişini engellemek için halkın yolu kapattığını gördük çünkü hafriyat kamyonları mahallenin oluşturduğu yaşam alanı ve Halkevleri Aşevi’nin olduğu ara sokaktan üstü açık bir şekilde insan sağlığını hiçe sayarak molozların geçirilmesi istenmişti, halk da buna tepki göstererek kamyonların aşağıdaki caddeden geçirilmesi gerektiğini kendi yaşam alanlarından geçirilmesine izin vermeyeceklerini söyledi. Polisle süren kısa bir tartışmadan sonra polis alttaki caddeyi açarak diğer yönden kamyonları geçirmek zorunda kaldı. Enkaz kaldırma çalışmaları halk sağlığını çok ciddi bir şekilde tehdit ediyor, yeterli sulama çalışmaları yapılmıyor kamyonlar üstü açık bir şekilde sağlık için zararlı olan tozları saçarak halkın bulunduğu alanlardan geçiyor, halk müdahale edebildiği yerlerde bu enkazların bu şekilde kaldırılmasını durduruyor ancak pek çok enkaz bilimdışı yöntemlerle kaldırılmaya devam ediyor.

Daha sonra yemeklerimiz alıp çadıra döndük. İstanbul ekibimiz ve Şişli belediyesi kadın meclisi ile beraber çadır alanımıza geldi. Onlarla yaptığımız çalışmalara dair sohbet ettik, çeşitli önerilerde bulunup beraber neler yapabileceğimizi konuştuk. Buradaki kadınların uzun dönemli olarak geçim kaynaklarının nasıl yaratılabileceğine dair sohbet ettik. Yeni ekibe işleyişi tanıttık, aktarım yaptık. Bugüne dair neler yapacağımızı birlikte konuştuk. Sonra birkaç arkadaşımız Yeşilpınar’da ki kadın arkadaşlarımızı ziyarete gitti. Bir gurup arkadaşımız da Aşağıokçular’da kadın sağlığı üzerine Türk Tabipler Birliği ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’dan gelen sağlıkçı arkadaşlarla beraber kadın sağlığı atölyesi yapmak üzere yola koyuldu. Diğer arkadaşlarımız da dün hastalanıp hastaneye kaldırılan arkadaşımızı ziyaret ettik. Dün diş ağrısı nedeniyle hastaneye gitmişti. Yüzlerce hastaya tek bir doktor gönderildiğinden hastanede saatlerce sıra bekliyor sonrasında doktor ağrı kesici veya antibiyotik bile vermeden kendisini daha sonra gel diye geri gönderiyor. O üzüntüyle çıkıp depremden sonra ilk defa kent merkezinden geçerken büyük bir sarsıntı yaşıyor. Bu sarsıntı depremde kaybettikleri yakınlarının çıkarıldığı binanın olduğu yerden geçerken tam bir tramvaya dönüşüyor. Yanında çocuklarının olması duygularını bastırmasına sebep oluyor. Eve gittiğinde ise bu kadar üzüntüye bedenen ve ruhen dayanamadığından fenalaşıyor, gripten dolayı ateşinin de yükselmesiyle hastaneye kaldırılıyor. Gittiğimizde kendini biraz toparlamıştı iki ay sonra ilk kez dün duygularını açığa vurabildiğini hayatta kalma çabasıyla ve birilerine yardımcı olma telaşıyla yaslarını dahi yaşayamadıklarından bahsetti. Daha sonra birkaç günlüğüne arkadaşlarımızla İstanbul’a gidip bugün yine İstanbul ekibimizle geri dönen arkadaşımızla buluştuk. Mor Mekan’da bolca vakit geçiren arkadaşımız heyecanla Hatay’da da bir an önce Mor Mekan açmak üzere çalışmalar yapmamız gerektiğini anlatıyordu. Hatay’daki Kadın Savunma Ağı üyeleri dördüncü Mor Mekan’ı burada açma konusunda belli ki çok hızlı aksiyon alacaklar. Hatta arkadaşlarımız don ihtiyacını da yadsımadan artık çalışmamızın don dağıtmaktan örgütlenme ve burada Kadın Savunma Ağı’nı geliştirme faaliyetine sıçraması gerektiğini söylüyorlar.

Aşağıokçular’da yapılan kadın sağlığı atölyesinde TTB ve SES’den gelen sağlık emekçileriyle beraber kadın sağlığı üzerine kadınlarla bir araya geldik. Oldukça kalabalık olan etkinlik bizi motive etti. Bu atölyelerin bilgilendirici olması yanı sıra katılımcıların şiddet ve deprem kaynaklı artan sağlık ve şiddet sorunlarını paylaşabilecekleri bir ortam oluştu. Kadınların bu atölyeye katılmasını kolaylaştıran şey bu atölyenin çocuk atölyesi ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilmesiydi. Atölyeye katılan kadınlar hem gündelik hayatta yaşadıkları sorunları hem de sistematik fiziksel psikolojik şiddetin farkındaydılar ve bunları aşmalarındaki engelleri tanımladılar. Bu sırada kendi hayatlarından da şiddet öykülerini, boşanma isteklerini dile getirdiler. Hayatın her alanında yaşadıkları ayrımcılık yeniden bir yaşam kurulmaya çalışılan bu bölgede kadınların da söyleyecek sözleri var ancak toplumsal temelli ayrımcılık buna engel oluyor. Örneğin halkın sorunlarının konuşulduğu ve çözümlerin tartışıldığı yaşam meclisleri buluşmalarının akşam saatlerinde yapıldığı için kadınların katılamamalarının bakım yükümlülüklerinden kaynaklandığını söylediler. Son olarak kadınların sorunlarını konuşabilecekleri, bir araya gelişlerin sıklığının arttırılması gerektiğini konuşarak ayrıldık. Tabii ara ara kadınlar çocuk etkinliğine gidip yine de çocukları ile ilgilenme ihtiyacı duydular.

Akşam olduğunda da sevgi parkından arkadaşımız Ayfer bir tencere dolusu içine sevgisini kattığı ve vegan arkadaşlarımızı da düşünerek et koymadığı dolmayla geldi. Biraz üşüdüğümüzü fark ederek sobamızı yaktık. Sonrasında Üniversiteli Feminist Kolektif’den arkadaşlarımız ellerinde güllerle bizi ziyarete geldi. Bir haftadır ortak alanda birlikte vakit geçirdiğimiz, yarın Hatay’dan ayrılacak olan bir arkadaşımız vedalaşmaya geldi ve biz bunları yazarken yanımızdaydı. Arkadaşlarımızın ziyareti sırasında bu günceyi yazıyoruz, 61. Günümüzü de bu şekilde tamamlıyoruz. Umuyoruz yarın da hava güneşli ve sıcak olacak.