Akşam yemek saatine doğru Küçükkuyu Kadın Kolektifi’nin aşevine gittik, bizi büyük bir sevinçle karşıladılar. Uzun süredir tanışıyormuşçasına ve büyük bir özlemle sarıldık. Burada kısa sürede güçlü bağlar oluşuyor. Kadınların yaşadığı sorunlar üzerine sohbet ettik. Kadın kahvesi için alan arayışımızdan bahsettik. Onlar da kendi alanlarındaki bir bölgeyi başka yere taşıyacaklarını ve orayı kullanabileceğimizi söylediler, çok mutlu olduk. Her konuda destek vereceklerini, tüm ilişkilerini bizimle paylaşabileceklerini söylediler. Her ne kadar her yer bize kadın kahvesi olsa da, kadın dayanışmasıyla en kısa zamanda özerk bir alanımız olacağına inancımız tam! :)
Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta kalmaya devam etti. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.
Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz
ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız
Gün 57 (10 Nisan)
Güneşli bir sabaha uyandık, kahvaltımızı yaptık. Rüya ve Zehra’yı hüzünlenerek uğurladık. Veda fotoğrafını selfie’lerimizin tanrıçası olan zilli Zehra arkadaşımız çekti. O gittiğinden beri anladık ki, ekibin geri kalanı tek bir fotoğraf karesine sığamıyor.
Kahvaltıdan sonra malzeme depolarını düzenledik. Sonra Sarıyer Belediyesi’nden gelen malzemeleri taşıdık. Sonrasında İstanbul’dan bir arkadaşımızın dayanışma ile topladığı deterjanları taşıdık. Ardından mahalleden kadın arkadaşlarımızla kahve içip sohbet ettik. O sırada bir ekip arkadaşımız Bostancık’a giderek uzun zamandır beklettiğimiz ihtiyaçların dağıtımını yaptı. Mahalleden kadın arkadaşlarımızın katılımıyla gelen giysileri tasnifledik, dağıtımı hazır hale getirdik.
Depoyu düzenlerken ihtiyaç malzemelerimizin azaldığını fark ettik. Temiz suya, deterjana ulaşımın zor olduğu koşullarda hijyen sorununa kolektif çözüm üretmek amacıyla Halkevleri’nin açmış olduğu, açılış pankartını birlikte hazırladığımız çamaşırhaneyi ziyarete gittik. Akşam yemek saatine doğru Küçükkuyu Kadın Kolektifi’nin aşevine gittik, bizi büyük bir sevinçle karşıladılar. Uzun süredir tanışıyormuşçasına ve büyük bir özlemle sarıldık. Burada kısa sürede güçlü bağlar oluşuyor. Kadınların yaşadığı sorunlar üzerine sohbet ettik. Kadın kahvesi için alan arayışımızdan bahsettik. Onlar da kendi alanlarındaki bir bölgeyi başka yere taşıyacaklarını ve orayı kullanabileceğimizi söylediler, çok mutlu olduk. Her konuda destek vereceklerini, tüm ilişkilerini bizimle paylaşabileceklerini söylediler. Her ne kadar her yer bize kadın kahvesi olsa da, kadın dayanışmasıyla en kısa zamanda özerk bir alanımız olacağına inancımız tam! 🙂
Geldikten sonra Sibel’in marifeti ile harlanan sobamızın başında demli çayımızı içerken, Türkiye Kadın Savunması koordinasyon toplantısına online bağlandık. Toplantı yeni başlamışken 6 Şubat‘tan bu yana yedinci kez Hatay’a gelen Çiğdem’in koşarak aramıza katılmasıyla kapalı olan mikrofonumuzu açarak ilk sözümü aldık. Günü toplantının bitimi ile tamamladık. Yorgunca çadırlarımıza geçerken bir gün öncenin eksik kalan güncesini tamamlamak üzere Ceren hala masa başındaydı.