Burada genel olarak çocukların eğitimiyle ilgili sorunlar konuşuluyorken laf dönüp dolaşıp kadınların üzerindeki bakım yüküne geldi. Eğitimin devam etmiyor olması çocukların depremin etkisini atlatmalarını zorlaştırıyor ve çocukların eğitimine dair işler de kadınların üzerine kalıyor. Bütün gün çocukların çadırlarda olması kadınların bakım yükünü kat be kat arttırıyor. Depremin üzerinden iki ay geçmesine rağmen hala eğitimin sağlıklı bir şekilde başlamamasının devletin sorumluluğunu yerine getirmemesi nedeniyle olduğunu bilen kadınlar bizden oy falan alamazlar diyor.
Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta kalmaya devam etti. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.
Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz
ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız
Gün 54 (7 Nisan)
Sevgili günlük, bugün rotasyon günü hem heyecanlı hem hüzünlüyüz. Bazı arkadaşlarımız giderken bazıları gelecek. Vedalar ve kavuşmalar…
Neyse duygusallaşmadan devam. Sabah kalktık. Kahvaltımızı tatlı bir sohbet eşliğinde yaptık. Bugün yoğun bir gün olacağı için erkenden işe koyulduk. Günlerdir aralıklarla yağan yağmurun ve sert rüzgarların iyice harap ettiği depo çadırlarımızı düzenlemeye ve yeni bir depo alanı hazırlamaya başladık. Bir yandan da bugün ve önümüzdeki haftalarda sayımız artacağı için yeni bir konaklama çadırı daha hazırladık.
Depolarla boğuşurken İstanbul’dan arkadaşlarımız geldi. Etrafta bir neşe bir şenşakraklık görmeniz lazım. Neden, çünkü gelenler Divriğiliydi. Hemen Ankara’dan gelen avukat arkadaşımızın da Divriğili olduğu ortaya çıktı ve tabii ki birlikte fotoğraf çektirdiler.
Arkadaşlarımızla ayaklarının tozuyla Bahçeköy’de daha önce ziyaret ettiğimiz bir çocuğun doğum gününe gittik. Deniz’in annesi bizi kızına doğum günü hediyesi olarak çağırdı. Biz de Deniz’e kitap götürdük. Güzel doğum günü pastasını tattıktan sonra Yeşilpınar’da Öğrenci Kolektifleri’nin çocuklarla yaptığı çalışmalara dair velilerle yapılan toplantıya geçtik. Burada genel olarak çocukların eğitimiyle ilgili sorunlar konuşuluyorken laf dönüp dolaşıp kadınların üzerindeki bakım yüküne geldi. Eğitimin devam etmiyor olması çocukların depremin etkisini atlatmalarını zorlaştırıyor ve çocukların eğitimine dair işler de kadınların üzerine kalıyor. Bütün gün çocukların çadırlarda olması kadınların bakım yükünü kat be kat arttırıyor. Depremin üzerinden iki ay geçmesine rağmen hala eğitimin sağlıklı bir şekilde başlamamasının devletin sorumluluğunu yerine getirmemesi nedeniyle olduğunu bilen kadınlar bizden oy falan alamazlar diyor.
Bu sırada çadır alanımızda kalanlarımız da çadırları düzenlemeye devam etti. Bebek bezleri tek tek numaralarına göre dizildi, hijyen çadırı düzenlendi, konaklama çadırı hazırlandı. Bugün çok fazla ziyaretçimiz oldu. Mesela bir gün önce gittiğimiz ailelerden birinin ziyarete gelmesi bizi çok mutlu etti. Oturduk uzun uzun sohbet ettik. Antakya’nın tarihine, kültürüne, efsanelerine dair konuştuk. Sanki her karışı, her anı bir hikaye bu şehrin. Eline kısırıyla gelen Nazlı komşumuz da çalışmaktan öğle yemeğini unutan bizleri ziyadesiyle mutlu etti.
Bu arada bugün anladık ki iyi biri diye bahsettiğimiz erkek bile beş dakikada kendini imha edebiliyor. Maalesef bu cinsin kendini değiştirmek için epey çabalaması lazım. Ne zaman ki evrimleşmelerini bekleyerek düzenlemelerini görmekten vazgeçip aksiyon almaya başlasak neden bunun boşa çaba olduğunu düşündüğümüzü tekrar hatırlıyoruz. Umarız bir gün değişecekler.
Bütün gün çadırlarda çalışmanın yorgunluğuyla akşam oldu. Akşam Diyarbakır’dan bir arkadaşımız geldi. Sonra Namıdiyar sultan olarak bilinen arkadaşımızı Aşağıokçular “sultanı” olarak duş almadan uğurladık. Hatırladınız di mi kesesiyle gezen arkadaşımız. Namigar’ın ahı tuttuğu için günlerdir amelelikten duş alamayan iki arkadaşımız yine yıkanamadan günü kapattı. Gece saatlerinde İstanbul’dan ve Mersin’den de arkadaşlarımız gelince ekip tamamlandı. Oturup deneyimlerimizi, yaptıklarımızı, dayanışma noktamızı ve kurduğumuz çalışma sistemini paylaşıp kapanan gözlerimizi daha fazla yormadan yattık.