Başta kadın örgütleri olmak üzere herkesi, dayanışma duygumuza sarılırken, toplumsal dayanışmayı aşan bir kamusal seferberlik ihtiyacını görünür ve mümkün kılmak için ortak bir akıl, ortak mekanizmalar ve ortak bir itaatsizliği büyütmeye çağırıyoruz. Devlet yok biz varız; başta kadınlar, kadın örgütleri olmak üzere hayatımızı savunan herkesi, yaratılan çöküntüye tam yetki ve sorumlulukla acil müdahaleye çağırıyoruz! İtaat etmiyoruz, hayatımızı savunuyoruz!
Acımız ve öfkemizle haykırıyoruz: Önemli olan tek şey hayattır! İtaat etmiyoruz, hayatımızı savunuyoruz!
Acımız büyük! Deprem, devlet eliyle toplu bir katliama dönüşür ve can kaybımız hızla 20 bini aşarken, öfkemiz acımızdan büyük! Acımız, öfkemiz ve kolektif dayanışma duygularımızla, çöken bir diktatörlüğün sahipsiz bıraktığı milyonların çaresi olmaya çalışıyoruz. Yıkıntılar arasında yaşam için ve yaşam adına, var gücümüzle savaşıyoruz; birbirimizin çaresi olmak için hayatımızı savunuyoruz!
Acımız büyük! Enkaz başlarında “nerde bu insan hakkı!” diye haykıran kadınların çığlıkları kulaklarımızda! Yönetememe krizini yasaklarla, engellemelerle, saldırganlıkla ve kıyıcılıkla örtmeye çalışan iktidarın on binlerce insanı enkaz altında ölüme terk edişinin; enkazdan çıkan milyonları ve onlarca kenti savaş koşullarına mahkûm edişinin; kadınların ve çocukların en canavarca koşullarda yaşam savaşına sürükleyişinin zoraki tanıklarıyız. Bu yıkımın pasif, edilgen tanıkları olmayı reddediyoruz! Hayatımızı ve geleceğimizi yıkımın sorumlularına terk etmiyoruz!
Öfkemiz acımızdan büyük! Hepimizin üstüne çöken bu muazzam enkazın sorumlusunun doğa, kader, fıtrat veya deprem felaketini paylaştığımız kardeş halklar olmadığını biliyoruz. Günlerdir “bir yanda deprem, bir yanda soğuk” diye tarif edilen manzaranın ne olduğunu biliyoruz: Bir yanda OHAL, bir yanda piyasa! Bir yanda diktatörlüğün yönetememe krizi, bir yanda felaketin yol açtığı en acil ve temel ihtiyaçları görmezden gelen neoliberal piyasacılık! Bir yanda tarikatlarıyla, diyanetiyle, yandaş medyası, gerici kadroları ve adaletsizlikleriyle bekasını kurtarmaya çalışan, acil kamusal seferberlik ilan etmesi gerekirken OHAL ilan edip internet kısıtlamaları uygulayan iktidar! Bir yanda on binlerce kadının, çocuğun, yaşlının ve hastanın insanlığını umursamadan en acil ürünlere bile acilen zam yapan piyasanın soğuk, acımasız yüzü! Bir yanda AFAD eliyle bölgeye çöreklenmeye çalışan tarikatlar, bir yanda herkesin artık göçmen ve sığınmacı olduğu bir ülkede, iktidardan hesap sormak yerine kadın bedenleri üzerinden ırkçı provokasyonlar tezgahlamaya çalışan fırsatçılar! Hayatımızı ve geleceğimizi kadın düşmanı, çocuk tacizcisi, ırkçı, yağmacı, rantçı insanlık düşmanlarına terk etmiyoruz!
Kral Çıplak! Yıkılan kentleri, yolları, altyapıları, şehir hastaneleri ve havalimanları; yağmacı müteahhitleri, bankaları; şirketleri ve tarikatları, yağmalanan deprem vergileri, kamusal kurumları ve kaynakları, rantları, talanları ve yasakçı kurumlarıyla düzen çöktü, sistem çöktü. Son yirmi yıldır salt bir şiddet, yağma ve gericilik aygıtı olarak çalışan devlet, kendisi de başlı başına bir felakete dönüşen AFAD’ıyla deprem bölgesindeki halka cehennemi yaşatırken, geriye sadece büyük bir seferberlik ve dayanışma duygusuyla yaşamı ve birbirini savunmaya çalışan bizler kaldık.
Bizler yani kadınlar, gençler, işçiler, avukatlar, hekimler, mühendisler, vinç operatörleri, gazeteciler, hayvan hakları savunucuları, gönüllüler, feministler, sosyalistler, hak savunucuları, örgütlü-örgütsüz muhalifler, dayanışmayı suç ilan edenlere gelin tutuklayın diyenler; içi içini yiyenler, insanlığını kaybetmemek için elinden gelenden fazlasını yapanlar, itaat etmeyenler; biz yani halk. Diktatörlüğün yönetememe krizinin, neoliberalizmin uygarlık krizinin, faşizmin insanlık krizinin el ele yarattığı bu büyük enkazın hiçbir muktedirin altından kalkamayacağı, hesabını bile veremeyeceği büyüklükte olduğunu biliyoruz. Deprem bölgelerindeki halka karşı toplu bir kıyıcılığa dönüşen uygulamaların nedeninin, artık herkes tarafından görülen bu gerçeklerin yarattığı öfkeden duyulan büyük korku olduğunu biliyoruz. Bölgede yaratılmaya çalışılan ırkçı linç ortamının en çok kadınları ve çocukları vuracak bir şiddet ortamına dönüşeceğini biliyoruz.
Hepimizin üstüne çöken bu enkazı kaldırmak ve hesabını sormak için öfkemize, acımıza ve toplumsal seferberlik duygularımıza, toplumsal-feminist dayanışma ve kardeşlik duygularımıza tutunuyoruz. Büyük bir seferberlik duygusu içinde yeniden kurduğumuz insanlığımıza, on yıllardır mücadeleyle ördüğümüz kız kardeşliğimize sahip çıkıyoruz! Toplumsal seferberlik ve dayanışma duygularımızın OHAL ve piyasa arasına sıkıştırılmış bir vicdani dayanışmacılıkla sınırlandırılmasını kabul etmiyoruz. Deprem bölgesinin tarikatlar ve ırkçılar eliyle eril bir şiddet ve linç ortamına dönüştürülmesini kabul etmiyoruz!
Vurguluyoruz: Karşı karşıya kaldığımız yıkım ne OHAL yasaklarıyla gizlenebilir ne piyasa ile sağaltılabilir. Enkazı kaldıracak vincin, enkazdan çıkanın içeceği suyun, yiyeceği ekmeğin, barınacağı çadırın ve ilacın parayla tedarik edilmesi kabul edilebilir değildir, yaşadığımız yıkımın çapı, büyük dayanışma duygumuza rağmen “halkın cebinden” karşılanabilir nitelikte değildir; kadınların ve çocukların yaşadığı yıkım STK projeleriyle, güçlü aile safsatalarıyla aşılabilir değildir.
Ne yapılması gerektiği ise belli: Orta ve uzun vadeli ihtiyaçlar bir yana, deprem bölgesindeki kadınlar, çocuklar ve yaşlıların temiz ve güvenli su, sıcak yemek, mama, hijyen malzemesi, tuvalet, ilaç, ısınma ve çadır/barınma ihtiyaçlarının hemen şimdi ücretsiz ve yeterli biçimde karşılanması için derhal büyük bir kamusal seferberlik başlatılmalı; tüm kaynaklar bu ihtiyaçlar için harekete geçirilmeli; iktidarın bu seferberlik karşısındaki yasaklamaları hep birlikte aşılmalı. Altyapı, enerji ve sağlık sistemi kamulaştırılmalı; yağmacıların elinde toplanan servet, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere halkın yaşadığı yıkımın üstesinden gelmek için devreye sokulmalı. Kadınların yağma, cinsel saldırılara ve hak ihlallerine uğrama riski karşısında her türlü önlem alınmalı; gebe ve emziren kadınlarla ilgili acil önemler alınmalı; özellikle çadır tedariki ve toplanma alanlarında tek başına yaşayan kadınlar ve lgbti+’lara yönelik her türlü ayrımcılık son bulmalı!
Diktatörlük depremi toplu bir katliama dönüştürürken önemli olan tek şeyin hayatımız olduğunu biliyoruz! Diktatörlük ve piyasa cehennemi yaşatırken, önemli olan tek şeyin kadınların, çocukların, yaşlıların ve hastaların hayatı olduğunu biliyoruz! Felaket koşulları altında bile tek derdi kendi bekası olan iktidarın yarattığı büyük boşluğu doldurmayacağını ve kamu kaynaklarını seferber etmeyeceğini de biliyoruz. Depremin ilk gününden beri harekete geçen kolektif dayanışmamızın, rejimin kapasitesinin ortadan kalktığı yerde doğan boşluğu yeni bir kamusallıkla dolduracak ortak bir aklı ve itaatsizliği örgütleyecek güce sahip olduğunu biliyoruz. Kolektif dayanışmamızın, yaşamı kurtaran, yaşamı savunan, yaşam için hesap soran, yaşam için yeni bir kamusallığı mümkün kılan kurucu bir güce dönüşme kapasitesine sahip olduğunu da biliyoruz.
Başta kadın örgütleri olmak üzere herkesi, dayanışma duygumuza sarılırken, toplumsal dayanışmayı aşan bir kamusal seferberlik ihtiyacını görünür ve mümkün kılmak için ortak bir akıl, ortak mekanizmalar ve ortak bir itaatsizliği büyütmeye çağırıyoruz. Devlet yok biz varız; başta kadınlar, kadın örgütleri olmak üzere hayatımızı savunan herkesi, yaratılan çöküntüye tam yetki ve sorumlulukla acil müdahaleye çağırıyoruz! İtaat etmiyoruz, hayatımızı savunuyoruz!
KADIN SAVUNMA AĞI
Yorumlar