15 Mayıs günü Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı açıklandı. Peki nedir bu vizyon belgesi, biz kadınlara ne söylüyor? Yazılacak çok şey var ama olabildiğince özet olarak anlatmaya çalıştık. Baştan söyleyelim; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bir kez daha kadınları değil aileyi korumayı öncelediğini, kadınları değil aileyi güçlendireceğini ilan etti.
15 Mayıs günü Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı açıklandı.
Her gün kadın cinayetleri ve çocuk istismarı haberleri alıyoruz. Kadınların en yakınındaki erkekler tarafından şiddete maruz bırakıldığını biliyoruz. Aile-tarikat-devlet çemberinde ört bas edilmeye çalışılan cinsel istismar haberleri artık gizlenemiyor. Tüm bunlara rağmen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bir kez daha kadınları değil aileyi korumayı öncelediğini, kadınları değil aileyi güçlendireceğini ilan etti.
Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı işte budur!
Önce Resmi Gazetede Cumhurbaşkanlığı Genelgesi yayınlandı. Yine kadınların hayatıyla ilgili bir gece yarısı genelgesi Erdoğan tarafından ferman verildi. Genelgede ailenin korunması için Diyanetten RTÜK’e birçok kurumun içinde olduğu “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Koordinasyon Kurulu” teşkil edildiği yazıyordu.
Ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı”nın tanıtımını yaptı.
81 ilde çoğunlukla kaymakamlıklar, diyanet ve dinci vakıfların katılımıyla yapılan “aile çalıştayları”, ailelerle yapılan görüşmeler, 16 bakanlık, 27 kurum ve kuruluşun katılımıyla hazırlanan vizyon belgesinin oluşturulma sürecinde yine kadına yönelik şiddete karşı çalışan kadın örgütlerinin adı yok.
Vizyon belgesinin hazırlanmasında ana faktör; evlilik ve doğurganlık oranları düşüyor, boşanmalar artıyor, aile bağları zayıflıyor, nüfus yaşlanıyor. Yani sermayeye ucuz işçi olacak genç nüfus azalıyor, yaşlı nüfusu taşıyabilecek bir sosyal güvenlik sistemi yok, yoksulluk aile bağlarıyla hafifletilemeyecek kadar artıyor. Bütün bunlar bizim hayatlarımıza yoksulluk, güvencesizlik, şiddet olarak yansıyor. Ancak bakanlık bunlara çözüm aramak yerine neoliberal patriyarkal kapitalizmin ayakta kalması için aileci politikaları güçlendirmeyi planlıyor.
Bakanlık bu çalışmaları yaparken bir şey daha oluyor. Kadınlar aile dışında hayatlar kurmaya başlıyor. Kuluçka makinesi de ailelerinizde köleniz de değiliz diyor. Feminist politika hanelerin içinde kendi özgün direniş biçimlerini üretiyor.
Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı”nı açıklarken en çok konuşulan gündemlerden biri de İstanbul Sultanbeyli’de 13 yaşında bir çocuğa mahallede yaşayan erkekler tarafından, görüntülerini ailene izletiriz tehdidiyle, yıllarca yapılan cinsel saldırıydı. Yargılanan 15 kişiden ikisi serbest bırakılmıştı.
Aile korkusuyla sürdürülen bu cinsel istismarın birçok kişinin bilgisiyle bir mahallede yıllarca sürdürülmesi…
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bundan daha önemli bir konusu olabilir mi? Üstelik bu ilk değil. TÜİK verilerine göre 2022 yılında güvenlik birimlerine gelen suç mağduru çocuk sayısı 259 bin 106. Yine TÜİK verilerine göre 2023 yılında Türkiye genelinde 15 yaşından küçük 130 çocuk doğum yaptı. Bu çocuklardan dördü ikinci defa doğum yaparken, 15-17 yaş grubunda 6 bin 505 çocuk doğum yaptı. Bu gruptaki çocuklardan 535’i ikinci, 31’i ise üçüncü kez doğum yaptı. Bir kez daha soralım; artık son derece güvenilmez olan TÜİK istatistikleri bile böyleyken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın çocukların güvenli yaşamasını sağlamaktan daha önemli bir işi olabilir mi? Yıllarca süren istismarın, şiddetin, tecavüzün aile içerinde, mahallede, köyde, tarikatta, okul-cami- karakol üçgeninde ört bas edilmeye çalışıldığı onlarca olayı öğrendik, davaları takip ettik, etkin soruşturma yürütülmesini, faillerin cezalandırılmasını, önleyici politikalar üretilmesini istedik. Ama gerçek durum kadına yönelik şiddette cezasızlık, çocuğun cinsel istismarına af, tecavüzcülerin, kadın katillerinin yargı paketleriyle salıverilmesi! Sonuç; Mahinur Özdemir daha önceki Aile Bakanları gibi koltuğunun hakkını vererek, bu yaşananlara gözlerini kapatıp kadınları ve çocukları şiddet ve istismar dolu ailelere hapsetmenin politikasını yapıyor.
Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nda ne var?
2024-2028 yıllarını kapsayan eylem planında 5 stratejik amaç tanımlanıyor. Bunlar;
- Küresel Riskler ve Demografik Dönüşüm Karşısında Ailenin Korunması
- Ailelerin Refah Düzeyinin Yükseltilmesi
- Aile Odaklı Sosyal Politika ve Hizmetlerin Etkinliğinin Artırılması
- Dijitalleşme Sürecinde Ailenin Desteklenmesi
- Aileye Duyarlı Çevre Politikaları ile Ailelerin Afet ve Acil Durumlara Dayanıklılığının Artırılması
Bu 5 amacı uygulamak için aile ve evlilik algısını güçlendirmek üzere doğurganlık hızının en düşük olduğu 3 il Karabük, Zonguldak ve Bartın ile boşanma hızı en yüksek olan üç il İzmir, Antalya ve Karaman’da pilot uygulamalar yapılacağı söyleniyor. Süslenmiş başlıklar ve vizyon belgesi sayfaları bizlere ister istemez 2016 yılında Aile Bütünlüğü, Boşanma Olayları ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu namıdiğer boşanmayı önleme komisyonunun raporunu hatırlatıyor. Bu raporla 6284 sayılı yasanın değiştirilmesi gündeme gelmiş, müftülere resmi nikah yetkisi verilmiş, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmaları başlamıştı.
Şimdi bu 5 amacı kısaca gözden geçirelim.
- KÜRESEL RİSKLER VE DEMOGRAFİK DÖNÜŞÜM KARŞISINDA AİLENİN KORUNMASI
Esas olarak evliliği ve çocuk sahibi olmayı teşvik edici düzenlemelere odaklanmış bir amaç maddesi.
Gençlere evlilik teşviki, çocuk sahibi olan veya olmak isteyen ailelere sosyal yardım gibi daha önce de lafı çok edilen; depremin ardından deprem bölgesinde evlenen gençlere 5000 lira evlilik yardımı rezilliğinde somutlanan uygulamaların devamı niteliğinde muğlak hedefler. Ayrıca “yakın dönemde yaşlı bakımına bağlı sorumlulukların artacağı” öznesi belirsiz tespiti de dikkat çekici. Bütün amaç maddesi boyunca ailenin dayanıklılığını arttırma hedefi öne çıkarken her aşamada kadınların üzerine yıkılacak bakım sorumluluğundan bahsedilmemekte, göstermelik kreş, bakım evi, sosyal güvenlik teşvikleri gibi ifadeler paragrafların arasında akıp gitmekte, somut adımlar tanımlanmamaktadır.
Yine aynı amaç maddesinde “Aileyi tehdit eden şiddet, zararlı akımlar ve alışkanlıklarla mücadelenin güçlendirilmesi” derken ne kastedildiği belirsizken, erkek şiddetinden, kadın cinayetlerinden bahsedilmiyorken hemen devamında gelen “Küresel cinsiyetsizleştirme projeleri ile mücadele konusunda standartları ortaya koyan bir strateji belgesi hazırlanacaktır.” cümlesi ve bu işten sorumlu olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Tüm Bakanlıklar, Diyanet İşleri Başkanlığı, Sivil Toplum Kuruluşlarının gösterilmesi son yıllarda valilik izinleriyle yapılan LGBTİ+’lara yönelik nefret yürüyüşlerinin ve politikalarının bakanlık desteğiyle devam edeceğini göstermektedir.
Eğitim müfredatının değiştirildiği, ÇEDES projesiyle okullarda tarikat vakıfları ve Diyanetle protokollerin arttığı bu dönemde Aile Bakanlığının vizyon belgesi de gençlere, milli ve manevi değerleri öğreterek aileyi güçlendirmeyi hedeflediğini ifade etmektedir. Değerler eğitimi adı altında “dindar ve kindar” nesil yetiştirildiğini, o tarikatlarda çocuk istismarı olduğunu, çocukların geleceğinin çalındığını hepimiz biliyoruz.
2. AİLELERİN REFAH DÜZEYİNİN YÜKSELTİLMESİ
Kritik cümle “İş ve aile yaşamının uyumlaştırılması”. Feministler, neoliberal politikalarla literatüre giren bu cümlenin kadınları hem emek piyasasına ucuz iş gücü olarak sürmenin hem de evde ücretsiz emek sömürüsünün arttırılmasının anahtar sözü olduğunu biliyoruz.
Nitekim Mahinur Özdemir de ailelerin refah düzeyini yükseltmekten bahsederken esnek çalışmayla istihdama katılımdan söz etmiştir. “Uzaktan, esnek ve hibrit çalışma gibi yeni nesil çalışma modellerine ve bu modellerin ebeveynlerin istihdama katılımı ve aile/aile bireyleri üzerindeki etkilerine ilişkin analiz çalışması” yapılması, “Aile ve dini rehberlik büroları/ merkezleri aracılığıyla ailelere dini rehberlik ve manevi danışmanlık hizmetleri”nin yaygınlaştırılması, “Kuran kursları ile camilerdeki vaaz ve hutbelerde ailenin yaşam becerileri, ailenin önemi ve aile değerleri temalı konulara” yer verilmesi aile refahını yükseltme amaç maddesinin başlıklarını oluşturmaktadır.
Yani bakanlığın “aile refahını yükseltme” projesi emek sömürüsü ve şükretmeyi öğretmekten öte bir şey değildir.
3. AİLE ODAKLI SOSYAL POLİTİKA VE HİZMETLERİN ETKİNLİĞİNİN ARTTIRILMASI
Bu bölümde sosyal politikalar sadece aile olmaya endeksleniyor. Yine kadının adı geçmeden “ailenin bakım yükünü azaltmaya yönelik gündüzlü bakım evleri projeleri desteklenecektir.” dese de sosyal hizmetlere ulaşmanın koşulunun aile olmaktan geçtiği bir politika öngörülmektedir. Kadınların sosyal haklarına sadece bir eş veya anne olarak ulaşabildikleri bir sosyal politika sistemi kadınları kocaya, babaya, aileye bağımlı hale getirmektedir.
Yine bu amaç maddesinde son yıllarda gündemde olan, aile hukukunda yasallaştırmaya çalıştıkları ve şiddet gördüğü için boşanmak isteyen kadınları vazgeçirmeye odaklanan boşanmalarda “aile arabuluculuğu”na dair çalışmalar yapılması da yer almaktadır.
4. DİJİTALLEŞME SÜRECİNDE AİLENİN DESTEKLENMESİ
“Medya ve dijital mecralarda aile ve aile değerlerinin korunması” hem medya üzerindeki sansürün hem de kendi ideolojileri doğrultusunda propaganda yayınların artacağının işareti.
5. AİLEYE DUYARLI ÇEVRE POLİTİKALARI İLE AİLELERİN AFET VE ACİL DURUMLARA DAYANIKLILIĞININ ARTTIRILMASI
Bu bölümde mekânsal planlamaların aile odaklı yapılması, afetlerde aile odaklı yaklaşımların geliştirilmesi, iklim değişikliğine ilişkin farkındalık gibi genel ifadeler yer alıyor. “Aile yapısı ve hane halkı büyüklüğünü gözeten sosyal konut projeleri gerçekleştirilecek” gibi bol keseden vaatler de mevcut. Oysa depremzedelerin bile hala konteynerlarda yaşadığı, TOKİ ve Emlak Konut’un lüks konut üretimine odaklandığı ve konut yapmak için doğayı talan ettiği bir ülkede yaşıyoruz. Depremin üzerinden bir yıl geçti ve afette kadınların neler yaşadığını, afet anında aile bireyleri içinde en çok ölenlerin kadınlar olduğunu, deprem sonrası üzerlerine yıkılan aile bakım yükünün büyüklüğünü hep beraber gördük. 1 yılı aşkın süredir, hiçbir somut politika üretmeyenlerin vizyon belgelerindeki süslü laflar gerçekçi gelmiyor haliyle.
Vizyon belgeleri, eylem planları; dönem dönem ortaya atılan, sayfalar dolusu metinlerde iktidarın ana politikasının belirleyici olduğu, aralara göz boyayıcı cümlelerin serpiştirildiği siyasal hamleler. AKP-MHP iktidarı çok uzun zamandır kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalarını “ailenin korunması” adıyla hayata geçiriyor. Her gün kadınlar evlerde, en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülürken yaşanıyor bütün bunlar.
Bizleri giderek daralan alanlara hapsetmek istiyorlar. Ancak biz kadınlar “hayatlarımız ailenize sığmaz” dedik bir kere. Kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları erkek ve devlet şiddeti karşısında güçlendiren, koruyan politikaların hayata geçirilmesi için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Aile bakanlığının “güçlü aile” masalı mahkeme kapılarında erkek adalet değil gerçek adalet arayan kadınların ifşasıyla tuz buz oluyor. Bu yüzden; Kutsal aileniz batsın, kadınlar yaşasın.