Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 79):Acil ihtiyaç: Dayanışma!-Kadın Savunma Ağı

1 Mayıs’ın yorucu bir gün olmasından güç alarak bugün kendimize bir saat fazla uyuma izni verdik. 1 Mayıs, önceki çalışmalarıyla da birlikte yorucu bir süreçti. Artık eski sistemimize dönmemizin vakti geldi. Hazırlanacak bir sürü liste, ziyarete gidilecek kadınlar, taşınacak bir çadır, kurulacak bir kadın kahvesi var…

Antakya Kadın Dayanışma Çadırı Güncesi (Gün 79):Acil ihtiyaç: Dayanışma!-Kadın Savunma Ağı

Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta, sonrasında da Defne Aşağıokçular Mahallesi’nde “bir bahçede” kalmaya devam etti, ediyor. Hatay’ı mahalle mahalle dolaşıyor, kadınlarla buluşmaya, dayanışmaya devam ediyoruz. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.

 

Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz

ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız

Gün 79 (2 Mayıs):

1 Mayıs’ın yorucu bir gün olmasından güç alarak bugün kendimize bir saat fazla uyuma izni verdik. 1 Mayıs, önceki çalışmalarıyla da birlikte yorucu bir süreçti. Artık eski sistemimize dönmemizin vakti geldi. Hazırlanacak bir sürü liste, ziyarete gidilecek kadınlar, taşınacak bir çadır, kurulacak bir kadın kahvesi var… Bunun bilinciyle kahvaltımızı ettikten sonra hemen bir görev dağılımı yaptık. Bu süreçte çok kontrol edemediğimiz depolara girip düzeltmemiz gerekiyordu, yattığımız çadırla ve ıslak yataklarla ilgilenmemiz gerekiyordu, deterjanların dağıtılabilmesi için küçük şişelere bölünmesi gerekiyordu. Burada düzenimiz çok çabuk bozulabiliyor, bu yüzden işimiz çoktu. Hemen bu işlere koyulduk. Birkaç saat bunlarla ilgilendikten sonra bu akşam yolcu edeceğimiz arkadaşlar hem güçlü bir iletişim kurduğu kadınları ziyaret etmek için hem de yerel üreticilerden Antakya’ya özgü ürünler alıp onlara katkı sağlamak için birkaç saat alandan uzaklaştı. Bu süreçte çadır alanında kalanlar da Nursel’in çeşitli yardımlar aracılığıyla Antakyalı toptancılardan tedarik ettiği malzemeleri indirip taşıdı. 1 Mayıs öncesinde toplu dağıtımlar yapıp elimizi kolaylaştırmıştık fakat depolarımızda malzeme bittiği için bir haftadır dağıtım yapamıyorduk. Buradan okuyanlara çağrımızdır: Deprem bölgelerinin hala dayanışmaya ihtiyacı var. Gelen yardımlar çok azaldı. Ülke gündeminin çok hızlı değişmesine karşın burada hayat çok yavaş ilerliyor. Deprem bölgelerini unutmayalım, yardımların devam etmesi gerekiyor.

Karanlık çökene kadar bu işlerle uğraştıktan sonra, gündüzleri sıcaklığın epey arttığı Antakya koşullarında böyle çalışınca terin suyun içinde kalan arkadaşlarımız duş almaya gitti. Kalanlar olarak Nazlı’nın oğlunun yakınlardaki kebapçısına gidip akşam yemeği yedik. Vegan-vejetaryen seçenekleri düşünmeleri çok tatlıydı. Yemeğimizi yiyip alandakiler için de yanımıza aldıktan sonra Nazlı ve Azize ile yürümeye başladık. Yol üstünde İşçi Filmleri Festivali’nin açılışı vardı. Bugün eşzamanlı olarak Hatay ve İstanbul’da açılış yapan festival; Hatay’daki açılışı için İlkay Akkaya ve Hilmi Yarayıcı konseri düzenlemişti. Yavaş yavaş yaz aylarına gelirken halkın akşamları toplanıp birlikte bir şeyler yapma ihtiyacı artıyor. Konserdeki şarkılara, türkülere, marşlara hep bir ağızdan eşlik eden Antakya halkına enerji veren, umutlarını yeşerten bu etkinlikte onları öfkelendiren de bir şey oldu. Öncelikle konuşmacılar arasındaki geçiş süresince deprem gününden çekilmiş enkaz görüntüleri gösteriliyordu ve bu oradaki insanları gerçekten rahatsız etti. Ayrıca konuşmacılardan birinin Defne Belediye Başkanı’na teşekkür etmesi de Defnelileri öfkelendirdi. Konser esnasında ya da konserden sonra kimle konuşsak “Defne Belediye Başkanı n’apmış? Bir kuru ekmeğini, bir suyunu bir şeyini görmedik. Yardım mı etmiş bize? Bıraktı gitti burayı…” şeklinde isyanlarına tanık olduk. Antakya halkı kendine yapılanı, kimin orada onlarla dayanıştığını, kimin kaçıp gittiğini, kimin göstermelik ziyaretler yaptığını biliyor. Onlara yaşatılanları unutmuyor, affetmiyor.

Konserden sonra Nazlı ve Azize ile alanımıza doğru yürüdük. Alanda bekleyen arkadaşlarımız üşümüştü. Burada sabahlar nefes aldırmayacak kadar sıcak olsa da geceler soğuk ve rüzgarlı oluyor, bu yüzden hastalanan da birçok arkadaşımız var. Hemen sobayı yaktık, çayımızı koyduk ve sohbet ettik. Nazlı ve Azize aramızdan ayrıldıktan sonra da kendi aramızda biraz sohbet edip yarın erken kalkacağımız için çadırımıza doğru geçtik.