Geziniyoruz arabayla, Nuray “dur” diyor, Nursel duruyor, Gökçe mektuptan bir parça okuyor “Her şey duruyor, devlet duruyor, muhtarlar duruyor. Herkes duruyor. Havadaki asbest tozu bile duruyor. Biz didiniyoruz. Tek başımıza. Peki biz de dursak? Bir günlüğüne, birkaç saatliğine… Kız kardeşim. Durmanın vakti geldi.”. Camdan mektup uzatıyoruz.
Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta, sonrasında da Defne Aşağıokçular Mahallesi’nde “bir bahçede” kalmaya devam etti, ediyor. Hatay’ı mahalle mahalle dolaşıyor, kadınlarla buluşmaya, dayanışmaya devam ediyoruz. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.
Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz
ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız
Gün 77 (30 Nisan):
Günaydınlar sevgili güncemiz,
Yarın 1 Mayıs! Bugün 1 Mayıs marşlarıyla çağrı yapacağımız için çok heyecanlıyız. 1 Mayıs akşamı Yeşilpınar’da hayatı durduruyoruz eylemimizin pankartı daha hazır değil. Yetiştirmemiz gerek! Neyse şimdi menemen yapmaya odaklanalım. Kahvaltımızı güzelce ettik. Bugün neler yapacağımızı konuştuk, planladık. Pankart hazırlamamız, bir yerden reyhan bulmamız, mektupları dağıtmamız gerek. Bir de dövizler var. Kadınların talepleri, dertleri, arzuları dövizlerimizde yazmalı. Rengarenk olmalıyız. Yasımız da öfkemiz de meydanlara taşmalı.
Kahvaltımız bitti düştük yollara. Flamalarımızı ve donlarımızı asacağımız çıtalara ihtiyacımız var. Birkaçımız kırtasiyeye girdi, birkaçımız nalbura. Bir baktık ki kırtasiyenin ismi “Devrim Kırtasiye”. KYK ile atılmış bir öğretmendi kırtasiyenin sahibi. Bir güzel konuştuk Hatay’ı, 1 Mayıs’ı. Bir sürü de sim aldık. Nalburdan da boru bulduk flamalarımız ve donlarımız için. Hızla Yeşilpınar Sosyal Tesisleri’ne gittik. Serdik Ayfer’in verdiği beyaz bezi yere. Bir baktık ki boyalarımız yok. Düşündük taşındık pastel boyayla yapma kararı aldık. Bir sürü mor pastel boya lazım arkadaşlar!
Birkaç kişi de pankartımızı geride bırakıp mahalleyi gezmeye koyuldu. Seval’den aldığımız ses sistemini koyduk bagaja. Sadece yokuşlarda bagajın kapağı kapanıyor ve Yeşilpınar çok yokuşlu. Geziniyoruz arabayla, Nuray “dur” diyor, Nursel duruyor, Gökçe mektuptan bir parça okuyor “Her şey duruyor, devlet duruyor, muhtarlar duruyor. Herkes duruyor. Havadaki asbest tozu bile duruyor. Biz didiniyoruz. Tek başımıza. Peki biz de dursak? Bir günlüğüne, birkaç saatliğine… Kız kardeşim. Durmanın vakti geldi.”. Camdan mektup uzatıyoruz. Yeşilpınar’ın, Samankaya’nın, Gümüşgöze’nin her bir köşesini gezdik. Açılmış bir çiçekçi gördük, durduk. Yarın buradan reyhan alacağız. Defne Kadın Savunma Ağı’ndan Tülin’in kardeşiymiş çiçekçi.
Pankart yapımı sürerken, 3 tane genç arkadaşımız çadıra girdi bir anda. Pankarta giriştik hep birlikte. Pastel boyalı pankartımız pek estetik değil. Bu durumu ancak sim kurtarır! Pankart yapımımız saatler aldı. Bu hazırlık İstanbul’dan gelen arkadaşlarımıza Feminist Gece Yürüyüşü’nü anımsattı. Yeşilpınar eylemimiz akşam olduğu için bir gece yürüyüşü havası var cidden mahallede. Gece yürüyüşü yapacağız diye fısıldaşıyoruz Yeşilpınar’da. Mahallenin birçok köşesinde üstünde sarı bez ve reyhan tutan kadınların çizilmiş olduğu afişlerimiz özgüvenli hissettiriyor bize. Sarı bez tutacağımız için heyecanlıyız. Direnişin feministçe biçimlenmesinin bu şekilde içinde olmak çok güzel. Arabayla gezenler de döndü. Pankart ise hala bitmedi. Anladık ki bugün gececiyiz. Türküden 90’lar popa geçiyoruz, biraz enerji! Neşeleniyoruz. Her yanımız sim olmuş, parlıyoruz.
Yarın o kadar iş varken Ayfer herkesi makarna yemeye ikna etti. Vejetaryen olanlarımız için domatesli makarna yedik. Bir de yanında acılı salata. Antakya’da bir yerden kalkmak o kadar zor ki. Muhabbet de, yemekler de hiç bırakılası değil.
Alanımıza döndük. Dövizler hazır değil. Yarın 2 eylem organize ediyoruz. Her şeyin yetişmesi için çok ince bir planlama lazım. Esma çok detaylı bir not çıkarıyor planımıza dair. Her şeyin bir sorumlusu var. Döviz toplayacaktan, pankartı açacağa, ses sitemini şarja takacaktan bir arada durmamızı sağlayacak olana… Kaç kişi olacağız? Gelicem diyenler gelecek mi? Her büyük eylem öncesi yaşanan tatlı heyecanlarımızı yaşıyoruz her zamanki gibi bir de işler yetişecek mi tedirginliğimizi. Herkes erken yatmak istiyor zinde uyanmak için. Ama Eftelya ve Gökçe ajitasyon metni yazacak.
Yazının yapısını kuruyoruz. Şunlardan da bahsedelim bundan da bahsedelim derken yine beklediğimizden uzun bir şey çıkıyor. Sonra uyku bastırıyor. 7’de uyanacağımıza söz veriyoruz birbirimize. Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın feminist mücadelemiz diyerek uyuyoruz .