Sosyal tesislerin içine bir şirketin çocuklar için bir eğitim alanı açtığını ve eğitimin ücretsiz olduğunu söylediğini fakat araştırılınca ilk ders hariç diğer derslerde ücrete tabi olacağını öğrendik. Ücretsiz ve nitelikli eğitimin elzem olduğunu her zaman söylüyoruz. Üstüne üstlük deprem bölgesinde eğitimin devam etmemesi hem çocukları hem de çocukların bakım yükünü üstlenen kadınları çok zor duruma sokuyor. Bu olanaksızlığın içinde şirketlerin deprem bölgesini bir kar alanı olarak görmesine ve insanların zor durumlarından çıkar sağlamaya çalışmasına her gün tanık oluyoruz.
Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta, sonrasında da Defne Aşağıokçular Mahallesi’nde “bir bahçede” kalmaya devam etti, ediyor. Hatay’ı mahalle mahalle dolaşıyor, kadınlarla buluşmaya, dayanışmaya devam ediyoruz. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.
Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz
ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız
Gün 76 (29 Nisan):
Güne Fairuz’un huzurlu sesinden şarkılarla uyandık. Hazırladığımız leziz kahvaltıya Öğrenci Kolektifleri’ne gönüllü gelen arkadaşlarımız eşlik etti. Keyifli bir muhabbetin ardından günümüzü planladık.
Sabahtan itibaren yoğun telefon görüşmeleriyle başlayan ve gün sonunda yolculuğa dönen bir toptancı arayışına giriştik. Gün planımızın çoğunluğunu oluşturan 1 Mayıs pankartı yapımı için Seval hoca bizi almaya geldi ve Yeşilpınar’a götürdü. Yolda Vahide sultan bize katıldı. Zeytin tarlaları üzerine konuşurken Vahide sultan zeytinlerinin ücretini alamadığı için işçilere maaşını veremediğini belirtti ve akıllarımızdan çıkmayacak bir sözle yolculuğumuzu 1 Mayıs ruhuyla şenlendirdi: “Alın teri kurumadan işçinin parasının ödenmesi gerekir!” Yolculuğumuzun sonuna gelirken bizi kuşkulandıran bir bilgi edindik. Sosyal tesislerin içine bir şirketin çocuklar için bir eğitim alanı açtığını ve eğitimin parasız olduğunu söylediğini fakat araştırılınca ilk ders hariç diğer derslerde para alınacağını öğrendik. Parasız ve nitelikli eğitimin elzem olduğunu her zaman söylüyoruz. Üstüne üstlük deprem bölgesinde eğitimin devam etmemesi hem çocukları hem de çocukların bakım yükünü üstlenen kadınları çok zor duruma sokuyor. Bu olanaksızlığın içinde şirketlerin deprem bölgesini bir kar alanı olarak görmesine ve insanların zor durumlarından çıkar sağlamaya çalışmasına her gün tanık oluyoruz. Alanda kalan diğer arkadaşlarımızı da Ayfer almaya geldi ve balık istifi şeklinde Yeşilpınar’a doğru yola koyuldular. Giderken Ayfer’in evinde bir süre duran arkadaşlarımız mahallenin çocuklarıyla oyun oynayarak eğlenceli paylaşımlarda bulundular. Yeşilpınar’da buluşan arkadaşlarımız 1 Mayıs pankartı için hazırlıklara başladı. “Yıktığınız kentleri kadınlar kuracak!” sözümüzü Antakyalı kadınlarla belirledik ve çiçekli defne yapraklı feminalarla donattığımız pankartı birlikte boyadık.
Defne yaprakları ve çiçekler; Antakyalı kadınların her geçen gün emeğiyle yaşamı yeniden kurma iradesini tekrar ve tekrar dirilten bir simge olarak pankartımızı renklendirdi. Yeşilpınar’ın çocuklarından sokak hayvanlarına kadar bütün mensuplarının eli ve patisi pankartımıza izini bıraktı. Pankartı boyadıktan sonra bir kısmımız tüm rüzgara rağmen kostikle afiş asmaya çıktı. (bu sefer ellerini yakmamaya dikkat ettiler tabii) Afişleme esnasında Antakya halkı her zamanki gibi tüm misafirperverliğiyle bizi karşıladı ve kolay gelsin dileklerini bizden esirgemedi. Halkın bu sahiplenici tavrına rağmen mahallenin muhtarı bir arkadaşımızı astığımız afişleri indirmekle tehdit etti. Nuray bizi Yeşilpınar’da Özgür Usta’nın açtığı seyyar kebapçıya vejetaryen dürüm yedirmek üzere götürdü. Oraya giderken yolda her zamanki gibi bütün mahalleliye selam verdik. Nuray adeta yürüyen bir afiş gibiydi. Bütün kadınlara “Emekçi kadınlar! Emekçi kadınlar 1 Mayıs’ta buluşuyoruz di mi?” diye seslendi. Son olarak afişimizi Özgür Usta’nın mekanının manzaralı köşesinde bir yere asarak oradan ayrıldık.
Bu sırada alanımızda kalan Nevin’in yanına Eftelya arkadaşımız İstanbul’dan geldi. Canı sıkılan Nevin’le Eftelya ilaç gibi bir sohbete başladı ve sanki 40 yıllık arkadaşlarmış gibi muhabbet ettiler. Onlar alanımızda beklerken Gökçe, Bensu ve Nursel onlarla yer değiştirmek için maceralı bir araba yolculuğuna başladılar. İlk başta Ayfer arabayı kullanıyordu. Ayfer’in arabasıyla onu kendi evine bırakıp çadırımıza direkt dönmeyi planlıyorduk. Önceden aradığımız toptancıyı Ayfer bir kere daha arayarak “Ayfer indirimi” kazanmaya çalıştı. O sırada toptancıyla olduğumuz yere yakın bir yerde buluşma kestiler. Toptancıdan fiyat alarak oradan ayrıldılar. Bensu, Gökçe ve Nursel çadırımıza geldi ve alandaki arkadaşlarımızla yer değiştirdi. Nursel, Eftelya ve Nevin’i alarak 1 Mayıs çağrısı yapan arkadaşlarımıza yardıma gitti. Bir araya geldiğimizde Ayfer’in evine doğru yola koyulduk. Ayfer ve Fatoş’la çay ve kahve eşliğinde sohbet ederken çekim yapan arkadaşımıza kamera kapattıracak politik gündemlerimiz oldu. Son birkaç gündür yaşadığımız zorlu deneyimler sonucu paraya kıyıp Ayfer’in iş bitiriciliği sayesinde araba kiraladık. Arabaya balık istifi şeklinde bindik ve Nazlı’ya doğru yola koyulduk. Nazlı, Azize ve Saba Amca sofralarını kurmuş sokaktan geçenleri sohbete çağırıyorlardı. Nazlı demişken, sabah Bensu ve Gökçe’nin imdadına koşup evini/çadırını açarak bizi pakladığını, kendi yaptığı leziz turşuları tattırıp, Antakya kahvesi ve kuru üzümler eşliğinde ağırladığını da eklemek istiyoruz. Saba Amca’nın müdavimi olduğu haşlanmış baklaları yerken Azize’nin evde yaptığı leziz şarapların tadına baktık. Çadır alanımıza geri dönerek günün yorgunluğunu atmak üzere uykuya koyulduk.