Burada okulların kapalı olması nedeniyle yaklaşık iki aydır çocukların bakım yükü kadınların omuzlarında ve elbette her ailede en az üç çocuk olduğu için kadınların işleri daha da çok zorlaşıyor. Diğer taraftan okulların açılması durumunda çoğu öğretmen idari izinli, raporlu olduğundan öğretmenlerin çocuklarla kuracağı temaslarla dair ilgili çeşitli kaygılarda da taşınıyor.
Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta kalmaya devam etti. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.
Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz
ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız
Gün 68 (21 Nisan):
Canımız güncemiz ve canımız kadınlar,
Bugün dağıtım var! Harbiye’de en az 80 kadınla görüştük. Her birini teker teker aradık, hatırlarını sorduk ve dağıtım noktalarımızı, saatimizi bildirdik. Paketlerimizi o iki noktaya göre böldük. Arabamız küçük, kişi sayımız az, koşullar zor. Daha çok gönüllü, daha çok don, büyük düzenli bir araba… Bu çalışmaya bu hızla devam etmek için bunlara ve daha fazlasına ihtiyacımız var. Sizde varsa bekleriz.
Yine küçük bir kaos içinde organize olduk. İzmir’den arkadaşımız Zelal geldi. Yaşasın! Sadece ilk geldiği an küçük kaosumuzla karşılaştığı için şok olur mu diye korktuk (PS: Şok oldu). Ona burayı gezdirecek, anlatacak zaman bile bulamadık uzunca. Bir anda kendini hijyen deposunda buldu. Bir de bugün bayramın ilk günü. O kadar çok kadın geldi ki bayramımızı kutlamaya. Yeni yerimizde kadın kahvemiz yok, birinin bahçesi olduğu için buna uygun değil. Fakat yine dayanamadık ve kurduk ortamımızı. Kimse eli boş gelmemiş. Kurduk masamızı, menümüz: yeşil fasulye, közlenmiş babagannuş, meyhane pilavı. Hayatımızda yediğimiz en güzel yeşil fasulye olduğuna karar kıldık topluca. Son kalan suyuna ekmelerimizi doğrayıp bandırdık.
Harbiye’de bizi görünce çok sevinen bir arkadaşımız oldu. Hızlıca kaynaştık, dertleştik. Özellikle okulların ne zaman açılacağına dair kaygısı büyük, bu koşullarda çocuklara bakmak kadınlar için gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. Çadırına gittiğimiz kadınlardan biri 15 yaşında evlendirilmiş, yaşamının çok zorlu geçtiğinden, ailesinin çok yoksul olması nedeniyle eğitimini devam ettiremediğinden bahsetti. Ailede yalnızca erkek kardeşi üniversite bitirebilmiş, kadınların hepsi ortaokul mezunuymuş. O da ortaokula kadar okumak zorunlu olduğu için. Şu anda geçimini sağlamak için serada nane yetiştiriyormuş. Konuşması çok etkileyiciydi, sayesinde “okullar açılsın anneler dinlensin” diye bir sloganımız oldu.
Burada okulların kapalı olması nedeniyle yaklaşık iki aydır çocukların bakım yükü kadınların omuzlarında ve elbette her ailede en az üç çocuk olduğu için kadınların işleri daha da çok zorlaşıyor. Diğer taraftan okulların açılması durumunda çoğu öğretmen idari izinli, raporlu olduğundan öğretmenlerin çocuklarla kuracağı temaslarla dair ilgili çeşitli kaygılarda da taşınıyor.
Bu mahallede de muhtarla ilgili sorun yaşıyorlarmış. Bunu birçok kadından duyuyoruz. Genel olarak muhtarlar gelen malzemeleri dağıtımını organize edemiyorlar. Mahalleye dair kararları birlikte almamak en baştan bir kopukluk yaratıyor.
Ayrıca bugün Namigarımız ne yaptı ne etti çadırımızın yanındaki dereyi ilaçlattı. Tabii bunu yapmak için belediye aracının önüne yapışarak aracı zorla bizim çadır alanımıza getirerek yaptı. Belediye işçileri Namigar’a “Kürt müsün, çok inatçısın, tuttuğunu koparıyorsun” dediler. Sinekler çok artmıştı, ilaçlama bizi rahatlattı. Muhtarlığa adaylığını koymasını bekleyenler var!
Bu arada bugün mahallemize İmamoğlu da bayram ziyaretine geldi. Halk tarafından yoğun bir ilgi gördüğünü söyleyebiliriz, izdihama varan bir ilgi.. Buralara kadar gelip bizim çadırımıza uğramaması bizi bir miktar üzdü.
Aşağı Okçular’da yeni tanıştığımız bir arkadaşımıza ziyarete gittik. Çikolatalarımızı yedik, kahvemizi içtik, burada annesine bakan arkadaşımız İstanbul’a dönecekmiş. Mor Mekan’da kavuşmaya sözleştik. O gittiğinde annesini yalnız bırakmayacağımıza dair söz verip ayrıldık. Ayrıca bir takım etkinlikler de planladık. Aşağı Okçular’da yaşayan genç kadın arkadaşlarımızla beraber kurtlarımızı dökmek için sözleştik.
İki arkadaşımız bu gece nöbetçi. Zelal gelir gelmez nöbete gönüllü oldu ve ilk geceden soba yakmayı öğrendi, Karadenizli bir arkadaşımızın esprileri ile keyifli bir gece nöbeti geçirdik. Biraz kafalarımızı boşaltmaya ihtiyacımız var, bu yüzden bu gece oyun gecesi yapacağız. Oyundan önce yarın yapacağımız Defne toplantımızın planını konuştuk. Bu 1 Mayıs’ın farklı bir anlamı olduğunu, kadınların emeğinin kent yaşamını mümkün kılan yegane unsur olduğunu konuştuk. Kadınların bakım emeğine dair çeşitli etkinlikler aklımıza geldi. Yarın toplantıda konuşacaklarımız için heyecanlıyız!