Yalnız ve savunmasız değiliz. Yan yana gelişlerimizi çoğaltmalı, şiddet karşısında birbirimizi daha güçlü savunmalı ve haklarımızı yüksek sesle talep edecek zeminleri örgütlemeliyiz. Bunun için buradayız ve burada olacağız. Deprem bölgelerinde 6284’ün etkin uygulanacağı mekanizmalar acilen kurulmalı, kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+lar erkek şiddetine karşı acilen korunmalı. Bizim için yaşamsal olan bu talebin takipçisi ve örgütleyicisi olacağız.
Depremin ilk gününden itibaren diğer birçok kadın örgütü ve feminist ağ gibi biz de örgütlü olduğumuz illerde ve Mor Mekanlarda yoğun bir dayanışma çalışmasına giriştik; birçok arkadaşımız bölgedeki arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Antakya-Defne bölgesindeki Sevgi Parkı’nda kurduğumuz Kadın Dayanışma Çadırı parkın tamamen boşaltıldığı 2 Mart gece yarısına kadar parkta kalmaya devam etti. Gönüllü kayıt formumuzu hala doldurmadıysanız doldurmayı unutmayın.
Antakya Kadın Dayanışma Çadırından yazıyoruz
ÖNCEKİ GÜNLERİ OKUMAK İÇİN: Yazdıklarımız
Gün 60 (13 Nisan):
Çok gök gürültülü ve sağanak yağışlı bir geceden sonra yine yağmurlu bir güne uyandık. Gök gürültüsünden hiç uyuyamadık. Çadırın içi dakikada bir aydınlanıyordu. Uyandığımızda Sibel geceyi şöyle tarifliyordu: Gece Poseidon yere inecek sandım. Tuğba da onunla dalga geçiyordu. ‘Bizi de bulsa bulsa Eros değil anca Poseidon bulur zaten’. Şaka bir tarafa, gerçekten bu hafta “Survivor” koşullarında hayatta kalmaya çalışıyoruz. Uyandığımızda açıkta bırakmak zorunda olduğumuz her şey ıslaktı. Telaşla malzeme çadırlarımıza baktık, neyse ki malzemelerimiz ıslanmamıştı. Sonra yedek çadırların olduğu malzeme çadırımız yağmurdan çöktü. Yağmur altında onu onardık.
Hasar tespit ve onarım çalışmaları bittikten sonra canımız Canan, şekerimiz Şengül, sevecen Sibel arkadaşımızla vedalaşma vakti geldi. Selfielerimizi çektikten sonra biraz buruk onlardan ayrıldık. Tabii ki kahvaltıyı çoktan kaçırmıştık. Birer sandviçle karnımızı doyurduk. Zeytinkonağı’ndan canımız Ayten, minik köpek dostumuz Rio ile imdadımıza yetişti. Birlikte etrafı pürü-pak yaptık, kahvelerimizi içtik.
Alandaki işlerimizi bitirdikten sonra Serinyol’da babası Reşit Güzel tarafından katledilen Simge Güzel için Antakya Afet Kadınlar Birlikte Güçlü ile yapacağımız basın açıklamasının hazırlıklarına başladık. Dövizlerimizi hazırlayıp balık istifi şeklinde aracımıza binerek Serinyol’a gittik.
Simge’nin katledilmesi depremden sonra artan erkek şiddetinin ne boyuta ulaştığını gözler önüne serdi. Hatay’da hala önleyici mekanizmalarının işlememesi kadınları şiddete karşı savunmasız bırakıyor. Daha önce de bir çok kez belirttiğimiz gibi kadınlar şiddet gördükleri erkeklerle, gün boyu aynı ortamda şiddet ve baskı altında yaşamak zorunda bırakılıyor. Kimse işe gidemediğinden birlikte geçirilen zaman dilimi ve bununla orantılı olarak maruz kalınan şiddet de artıyor. Kadınların kısıtlı imkanlarla oluşturduğumuz dayanışma noktalarımız dışında kendilerine ait hiçbir özel alanları yok. Şiddet gördüklerinde bu koşullarda nereye gideceklerine dair bir fikrileri de yok. Ayrıca gördükleri şiddet artık yan yana kalmak zorunda oldukları geniş aile baskısıyla daha da artıyor.
Akşam yemeği sırasında aldığımız bir telefonla bu gerçek daha da açığa çıktı. Daha önce dayanışma ilişkisi kurduğumuz kurumlardan biri bize ulaşarak ve eşi tarafından fiziksel şiddete uğrayan bir kadınla bizi irtibata geçirdi. Kendisini arayıp kısa sürede mahallesine ulaşarak güvenli bir alanda kendisiyle sohbet ettik. Hikayesi daha önce sıkça duyduğumuz hikayelerden biriydi. Yıllardır eşinin sistematik fiziksel ve psikolojik şiddetine maruz kalmıştı. Şiddet depremden sonra eşinin ailesiyle bir arada olmaları ve sürekli aynı çadırda kalmaları yüzünden iyice artmıştı. Ona hukuksal haklarını anlatarak, kendisi de isterse yanında olacağımızı ve kendisini destekleyeceğimizi anlattık. Ayrılmaya kararlı olduğunu söyledi, kendisinin belirlediği adımlar dahilinde yanında olmaya devam edeceğiz.
Gün içerisinde sohbet ettiğimiz bir başka kadın da ailenin tüm fertleriyle aynı yere sıkıştığı için yoğun psikolojik şiddete maruz kaldığını, çadırdan adım atmakta zorlandığını anlattı. Artık her gün benzer olaylara, aktarımlara şahit oluyoruz. Ancak yalnız ve savunmasız değiliz. Yan yana gelişlerimizi çoğaltmalı, şiddet karşısında birbirimizi daha güçlü savunmalı ve haklarımızı yüksek sesle talep edecek zeminleri örgütlemeliyiz. Bunun için buradayız ve burada olacağız. Deprem bölgelerinde 6284’ün etkin uygulanacağı mekanizmalar acilen kurulmalı, kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+lar erkek şiddetine karşı acilen korunmalı. Bizim için yaşamsal olan bu talebin takipçisi ve örgütleyicisi olacağız.
Akşam yemeğinden sonra iki arkadaşımız çadır alanında kalırken biz yerelden bir arkadaşımızı ve çocuklarını ziyarete gittik. Döndüğümüzde fiziksel ve duygusal olarak yoğun geçirdiğimiz bu günün ardından biraz kendimizle ilgili konuşarak sakince zaman geçirdik ve uykuya geçtik.